Bantmag

BAZI ÇOK ÖNEMLİ OYUNCULARLA TANIŞMAMIZ NE KADAR GECİKİYOR... GEOFFREY RUSH'I FARKETMEMİZ 45 YAŞINI BULDU, TILDA SWINTON, VIGGO MORTENSEN, 40'INDAN SONRA PATLADI. STEVE BUSCEMI, YILDIZ OLMANIN TADINI 50'Lİ YAŞLARINDA ÇIKARTIYOR... KARİYERİNİN İLK YARISI TELEVİZYON DİZİLERİNDE GEÇEN MICHAEL FASSBENDER DA NEREDEYSE AYNI KADERİ YAŞIYORMUŞ GÖZLERİMİZİN ÖNÜNDE.

 

2001'den bu yana televizyon ve sahnede pek çok işte yer alan Michael Fassbender, 15 televizyon dizisi ve filmin ardından, 300'deki kas yığınlarının arasında beyazperdeye adım atabildi. Takdir edersiniz ki, çok da parlak bir adım sayılmaz bu. Alman bir baba ve Kuzey İrlandalı bir annenin, gözlerini Almanya'da açıp, İrlanda'da büyüyen evladı olarak Fassbender'ın iki farklı kültür arasındaki sıkışmışlığı, televizyonla beyazperde arasında da uzun zaman sürmüş meğer. François Ozon'un Angel'ında bile yeterince parlayamamış olacak ki, esas patlaması 2008'de IRA direnişçisi Bobby Sands'i zorlu bir fiziksel süreçten (bir çeşit eriyip bitme dönemi) geçerek canlandırdığı Hunger'la gerçekleşti.

 

Steve McQueen'in filminin etkisi bir yana Fassbender'ın Hunger'daki performansı öylesine derinlikli ve sarsıcıydı ki, en az filmin kendisi kadar konuşuldu Fassbender. British Independent'tan kaptığı ödül yanında, dünyanın dört bir yanından da teklifler yağmaya başladı kendisine. Peş peşe iki gerilim filmi seçti önce kendisine: Eden Lake ve Town Creek. İlki belli bir çıtanın üstünde olsa da bu iki film de kariyerinde bir artı değer taşımayacaktı. Ta ki, Tarantino'nun radarına girmesine kadar.

 

Fassbender, Tarantino'nun yabancısı sayılmazdı. Tiyatro kökenli bir oyuncu olan Fassbender, 2000'li yılları, sahnede Michael Collins'in (ki Fassbender'in annesi, bu İrlanda bağımsız mücadelesinin gerçek kahramanının birkaç kuşak öteden yeğeni olur) de aralarında bulunduğu pek çok rolü oynayarak geçirdi. Bunlar arasında Fassbender'in bizzat kendisinin yazıp, yönetip, yapımını üstlendiği ve Mr. Pink rolünü de kendinin üstlendiği Reservoir Dogs uyarlaması da mevcut. Tarantino'nun bu 90'lar kültünü sahneye adapte eden birinin, Tarantino'nun kendisinden teklif alması kadar gurur verici çok az şey olsa gerek.

 

Çat pat konuştuğu Almancasını, bir Alman komutanı oynadığı Inglourious Basterds'la epey ilerleten Fassbender, aynı yıl içinde 2009'un bir diğer önemli filmi, Andrea Arnold imzalı Fish Tank'te de başroldeydi. Fassbender'in bir yıl Cannes'ı sallayan filmlerde boy gösterip, bir diğer yıl epey zayıf filmlerde oynaması durumunu gelenekselleştirmesi ise 2010'da peş peşe rol aldığı Centurion ve Jonah Hex'le ispatlanmış oldu. Açıkçası iki film de pek parlak sayılmazdı ama en azından Fassbender'ın en parlak yılını yaşamadan önce bir nebze soluklanmasını sağladı.

 

Hâlen içinde bulunduğumuz 2011'in, Fassbender'a kariyerinin en parlak yılını yaşatacağı, henüz proje aşamasındaki beş işinden belli gibiydi. Ama bu beş filmin de önemli yönetmenlerin imzasını taşıyan ve merakla beklenen projeler olması, Fassbender'ın yeteneğinin kanıksanmasında önemli bir rol oynadı. Cary Fukunaga'nın yürek burkan Jane Eyre uyarlamasında, bu romanla büyüyen binlerce kişinin fantezilerini süsleyen Roachester'ına hayat vermesinin ardından, Fassbender bu yazın geniş kitle hitlerinden X-Men: First Class'ın genç Magneto'su olarak karşımıza çıktı. Trajik geçmişinin de etkisiyle karanlık tarafa geçen Magneto'nun tüm öfke ve stresini alnındaki ufak bir mimikle dahi ifade edebilen Fassbender, pahalı çizgi roman uyarlamalarında oyuncu performanslarının önemsenmemesi alışkanlığını da, ister istemez tersyüz etmiş oldu.

 

Bu yılki Venedik Film Festivali'nde iki filmiyle birlikte yer alıp, içlerinden biriyle en iyi erkek oyuncu ödülünü kapması da 2011'i Fassbender için özel kılan bir diğer önemli bilgi elbette. David Cronenberg'in son filmi A Dangerous Method'da Freud'un öğrencisi Carl Jung'u canlandıran oyuncu, Hunger'dan sonra bir kez daha bir araya geldiği Steve McQueen'in Shame'inde de tek kelimeyle döktürüyordu. New York'ta gökdelen yaşamı süren seks bağımlısı bir kayıp ruha hayat verdiği Shame'le bu yılın potansiyel Oscar adayları arasında adı geçen Fassbender, şimdiden bir adet British Independent adaylığı kaptı bile. McQueen'in, ilk birlikteliklerinde 30 kilo verdirtip, ikincisinde filmde görünen hemen herkesle yatağa sokup soyduğu Fassbender'la işi burada da bitmeyecek üstelik. Sırada ikilinin yeniden birlikte çalışacağı Twelve Years A Slave var.

 

Bu arada Fassbender, Steven Soderbergh'in yeni aksiyonu Haywire'da karşımıza çıkıp, Ridley Scott'ın Prometheus'unda androide bağlayacak. Sonraki yıl içinse Danny Boyle ve Jim Jarmusch'a sözü var. Bu iki yönetmenin son filminde de başrol kendisinin. Bütün bu işlerin arasında arkadaşlarını da es geçmeyip, oyuncu dostu Brendan Gleeson'ın ilk yönetmenlik denemesi At Swim-Two-Birds'e de evet dedi. Anlayacağınız, önümüzdeki birkaç yıl daha kendisini sürekli yeni bir filmde görüp, hayranlığımızı katlama fırsatı bulacağız.