Bantmag

NICK CAVE’İN BERBAT BİR MÜZİĞİ OLSA YİNE DE DİNLER MİYDİK DİYE DÜŞÜNÜYOR, FENA SÖZLER YAZIP MÜZİĞİYLE PRİM YAPANLARI İRDELİYORUZ.

 

Ekin: Konuyu alalım Hakan?

Hakan: Müzikte şarkı sözlerinin önemi, yeri ve görevi.

E: Söz mü müzik mi? Hangisi önce gelir?

H: E muhtemelen ilk insanlar ilk oturuşta güfteli parçaları bestelemediler. Önce sadece müzik vardı. Ayrıca müziği algılamak daha kolay. Her müzik bedende ve ruhta bir etki uyandırır dinlemesen bile.

E: Müzik evrenseldir diyorsun.

H: Ama sözleri dinlemezsen hiçbir etkisi olmayabilir. Ve böylelikle muhabbet başlar başlamaz bitmiş oldu. Sorunu çözdük ve bitti.

E: İyi bari. Ama dilini bilmediğin bir şarkının neden bahsettiğini anlamıyorsun.

H: Evet sözlerinden hiçbir şey anlamıyorsun ama müziğini sevdiğin için dinliyorsun, dolayısıyla müzik her zaman sözlerin önündedir.

E: Ama bence o müzikle kurduğun ilişki sözlerle kurduğun ilişkiden farklı bir ilişki.

H: Sence Nick Cave iğrenç bir müzik yapıyor olsaydı kim sözlerine kulak kabartırdı?

E: İyi de o sözlerle iğrenç bir müzik yapabilir misin acaba? Yani harika sözler yazan ama berbat müzik yapan biri var mı? Varsa önerin dinlemeyi çok isterim.

H: İşte vardır belki ama müziği çok kötü olduğu için dinlememişizdir, fark edilmemiştir. Dolayısıyla da bunu asla bilemeyiz

E: Ha baştan kaybediyorlar yani. Sözleri dinlemeye vakit bile kalmıyor.

H: Evet aynen öyle.

E: Ne kadar acımasızca.

H: Evet yani şöyle düşün, müzik çok kötü ama şu sözleri bir dinlesenize diye bir muhabbet geçmez hiç. Zaten öyle olsa adamın sözlerini bir kâğıttan okumayı tercih edersin. Ya da müziği bırakıp yazar olsa daha iyi.

E: Ama bence sözlerin müzikten öte bir gücü var. İnsanda bir şeyler diyen müziğin yeri başka oluyor. Yani o kadar kolay değil Hakan efendi.

H: Zaten bu kategori üzerine çok konuşulacak bir kategori değil.

E: Mesela birçok müzikten sözleri yüzünden de soğuyabilirsin. Bana çok oluyor son zamanlarda.

H: Evet şimdi ona geleceğim, daha kötü bir kategori var. O da çok fena söz yazıp yine de müziğiyle prim yapabilenler.

E: Müzik fişek gibi, çok iyi, akıyor gidiyor, ama hiçbir şey demiyor. Yok “güneş yüzüne vuruyor, ah parıl parıl.” İşte ben bunu kaldıramıyorum. Bence beceremediklerinden oluyor herhalde. Popüler müzikte şu an çok revaçta olan bu gitarın tonunu ayarla, alt perdelerde reverb'ü daya, formülü çak olayı. Üstüne de suya sabuna dokunmayan bir şeyler de; "Güneş doğudan doğuyor, ama sende batıyor"... Ha bak bu söz fena olmadı yalnız!

H: E zaten özellikle indie camiasında bir dolu grup o kadar çok reverb kullanıyor ki vokallerde sözlerden bir bok anlaşılmıyor. Örnek Panda Bear.

E: Evet bir de anlaşılmasını bilinçli olarak güçleştirme durumu var. Panda Bear yazdığı sözlere güvenmediğinden mi böyle yapıyor acaba (!) Annem olsa böyle derdi. Bana öyle diyor. Ama şaka bir yana, Panda Bear bir yana, giderek daha zor geliyor aslında bir şey demeyen müzikler dinlemek.

H: Belki de günümüzle ilgili bir sorundur bu. O kadar çok enformasyon akışı ve ilgilenecek şey var ki, artık insanların şarkı sözlerine kulak verecek zamanı, isteği, kapasitesi yok. Sadece hızlıca melodiyi ve melodiye uyan bir şeyler dinleyip tüketmek istiyorlar. Mesela yanımda genç nesilden biri var şu anda.

E: Selam söyle.

H: iPad'de 3-4 dakikada bir aplikasyon değiştiriyor. Bir ona bakıyor bir buna bakıyor, hiçbirine tam odaklanmıyor ama. Hızlıca bakıyor geçiyor.

E: Yani ince elenmiş sık dokunmuş şarkı sözlerine talep yok diyorsun.

H: Evet. 90'larda MTV grupları bile bir şey diyorlardı. MTV 'de Rage Against the Machine çalardı.

E: Evet politik söz yazan bir dolu grup MTV'yi bile basmıştı. Ama sözlerin politik olup olmaması değil durum aslında. Bu bir genelleme ama sorun popüler indie müziğin hiç bir şey demiyor olması. Hattâ o bile değil sorun. Sorun, birçoğunun tıpatıp aynı şekilde hiçbir şey demiyor olması. Birbirlerinden etkilenme durumu var herhalde.

H: Evet insan kıllanıyor böyle ortak bir tavır akım falan mı var diye.

E: Kesin var da bizim haberimiz yok ha.

H: Bu aralar ama tuneyards'ı seviyorum, dediklerini seviyorum. “Hayatımı benden alamazsın, onun bağımlısıyım” diye bağırışı tüylerimi diken diken ediyor

E: “I wanna be adored” gibi bir şey bu. Bu arada birden aklıma geldi, geçen günü Guns'n Roses Use Your Illusions albümlerini yâd ettik. Al sana sözleri ve müziği bağımsız düşünebileceğin bir yapıt. Adamın sözleri harbi uçuyor. Edebiyat bayağı. Bak şimdi ne geldi aklıma! Ablam lisedeyken Tevfik Fikret’in eserleri ve Axl Rose’un şarkı sözleri arasındaki edebî bağlantılar üzerine bir dönem ödevi teslim etmişti!

H: “Welcome to the jungle” demesi bile yeter bana yahu.

E: Ya bayağı epik sözler yazmış adam, özellikle de o iki albümde. otur oku, müziği sevmesen de oku. Guns’ı neyin üstüne yâd ettiğimizi düşünüyordum da aklıma geldi. John Maus şöyle bir soru sormuştu: "Peki Nirvana'dan önce ne dinliyordunuz?" Nirvana’dan önce, milattan önce gibi geliyor bu arada. Ama Axl’ın hakkını vermek lâzım. E bir de sözsüz müzik diye bir şey var tabiî...

H: Evet, enstrümantal dedikleri. Sözün bittiğin yer.

E: Sözün bittiği yerse iyi... Ya biraz karmaşık bir durum aslında, herkes dinlediği müzikten farklı bir şey almak istiyor. Bir yandan boş laflar insanı müzikten soğutabiliyor, bir yandan da anlamadığın atıyorum Portekizce sözlere tutulup kalabiliyorsun. Bazen puslu ve düşündürücü şeyler cuk oturuyor, bazen de parmak sallayan politik sözlerin netliğine vuruluyorsun. Ama bazı post-punk gruplarının sözleri de çok komik oluyor mesela. Arkada beton gibi müzik var, adam "ayakkabılarımı yeni parlattım" diyor.

H: Tabiî biraz da anadil tarafından bakmak lazım. Güzel yazılmış Türkçe sözlere çok daha bilincin açık yaklaşıyorsun. Etkisi daha derin oluyor. Ama güzel yazılırsa. Örnekleri pek az.

E: Ama Türkçe punk dinlemenin de keyfi bir başka oluyor.

H: Türkçe ve punk çok iyi giden bir ikili.

E: Punk ne dilde versen gidiyor bence.

H: Evet, değil mi! Eskilerin sözleri de çok güzeldir. Erkinlerin, Barışların, ve özellikle Fikret Kızılok'un.

E: Evet fark yaratan yaratmış zaten. Ya Türkçede anlam çok kelimelere bölünemediğinden, yani her şey son eklerle anlamlandığından, şarkı sözleri çoğu zaman bir Shakespeare oyunu gibi tınlayabiliyor, itici oluyor. Öyle tınlamadığında da bir güzel oluyor.

H: Sen az önce kim ki o sözlerinin sırrını mı ifşa ettin Ekin?

E: Evet en büyük sırrımdı, o da gitti, şimdi elde kaldı sıfır.

H: Duman'ın sözleri de çok güzel. Hiçbir sarkma yok. Müzikle enfes bir uyum. Harika bir Türkçe kullanımı. Hem alabildiğine pop, hem de akıllıca.

E: Hakan şu Duman sevdandan ne zaman vazgeçeceksin?

H: Vazgeçemiyorum, bilemiyorum, ne yapsam acaba?

E: Bir doktora görün istersen(!) Haha, al sana 90lardan bir espri!

H: Bak mesela eskiden Stüdyo İmge şarkı sözü kitapları basardı.

E: Aa, evet!

H: Grupların müzisyenlerin sadece sözlerinin Türkçe çevrimlerinden oluşan şarkı sözü kitapları.

E: Harika bir hizmetti. Rock Kazanı’nda da çeviriler olurdu.

H: Evet. Daha önce sözleri dinlememiş olsan bile merak ettirirdi. Bir bakmışsın okuduktan sonra her şey farklı tınlıyor.

E: Yoksa aşk şarkısı diye dinleyeceksin parçayı. Meğer adam orda iç savaştan bahsediyor!

H: Evet, çeviri şarkı sözü hastayım zaten. Dream TV'de de yapılıyor. Parça akarken alttan Türkçe sözleri geçen bir program var. Kopuyorum çevirilere.

E: Onu bırak da, Dream TV'nin ses ve görüntü senkronu düzeldi mi, onu söyle bana.

H: Ahahaha, buna yorum dahi yapamıyorum, koptum!

E: Eğer düzelmediyse ne anladım ben o işten... Bir de şeyi çok seviyorum. Şarkı sözlerinin referanslarını takip etme kafasını. Mesela şu şarkıda geçen şu söz buradan geliyormuş da, şöyle olmuş da, vs... Morrissey / the Smiths hayranlarında sıkça rastlanan bir durum.

H: Ona gönderme, buna göndermeler. Deşifre etmeye çalışmalar. Orada aslında şu olaydan ötürü böyle diyor, üstü kapaklı laf giydiriyor gibi...

E: Evet, film bağlantıları, edebiyat referansları. Anlatırlar, ağzım açık dinlerim.

H: Ekin sözleri boş ver de şaka maka ikinci sayı çıkıyor.

E: Çıkıyor. Aylık tempo.

E: Bana iyi geldi aylık tempo. Spor yapıyor gibi hissediyorum kendimi.

H: Aynen, parmak kası yapıyoruz deli. Ama mahvolduk. Her ay nasıl muhabbet konusu çıkacak?

E: Konu çok Hakan. Konu çok da, biz giderek daha aksi ve yaşlı oluyoruz. Öyle bir sorunumuz var. Ama varsın olsun be Hakan!

H: Evet sürekli bir yaş vurgusu yapıyoruz. O ne ağbi öyle! Varsın olsun da...

E: Yani ne biliyim her şey çok hızlı oluyorsa biz de hızla yaşlanıyoruzdur belki cidden ve farkında değilizdir.

H: Ya yok be. Saçlarım hızla dökülüyor olabilir. Ama yaşlılık bizim neyimize!

E: Yaşlılık değil de aksileşiyoruz. Orası kesin.

H: Evet orası kesin.

E: Ben aksiyim bayağı, aksine gidiyorum.  

H: Ben aksi olmaya çalışıyorum bazen, ama pek beceremiyorum sanırım. Bir iki aksi davranayım diyorum yüzüme gözüme bulaşıyor.

E: Sen de böyle güzelsin.

H: Ekin sen de böyle güzelsin. Bu dergi de böyle güzel. Hayat ne güzel. U beybiiiii... Yeheeeeeee...

 E: Gonna get to you gööööööörl!

 James: Uhuuu u yeeeee!