Bantmag

MASKENİN TEMEL FELSEFESİ ÜZERİNE GÖRÜŞLER İKİYE AYRILIYOR. BİRİNCİSİ MASKENİN GERÇEK KİMLİĞİ ÖRTBAS ETTİĞİNE, DİĞERİ İSE MASKENİN GERÇEK OLDUĞUNA VE ÇOKLU KİMLİKLERİ AÇIĞA ÇIKARTTIĞINA İNANIYOR. MASKE BİRŞEYLERİ SAKLIYOR MU? YOKSA TAM TERSİ ÖZGÜR MÜ KILIYOR? SAHNEDEKİLERE SORUYORUZ.

 

Çok farklı tatta müziklerin maskelenişine tanıklık ediyoruz. En basitinden sert ve maskülen bir imajı pekiştirmek için maskelenen yakın dönem metal gruplarını ele alın... Çocukken Operadaki Hayalet’e maruz kalmış olanlarımızın içinden atamadığı maske korkusunun tembelce üzerine giden bir dolu grup var. Ama maskeyle performansına farklı anlamlar yükleyenler de, maskesiyle imajını tamamen bütünleştirenler de var. Neden takıyorlar maskeleri? Kimliklerini saklamak için mi? Bir persona yaratmak adına mı? Gizemli olmak için mi? Yüzlerini saklayınca kendilerini daha rahat hissettikleri için mi? Sahne fobileri olduğundan mı? Kendinden soyutlanıp müziğe yaklaşmak için mi? Yoksa bir başkaldırıya soyunduklarından mı? Maskeler farklı anlamlara geliyor ve müziğe eklendiklerinde çoğu zaman sürükleyici bir etki yaratıyor. Birkaç farklı müzik ve karakter üzerinden sahnedeki maskeleri kaldırmaya yelteniyoruz.

 

ANONİM KİMLİK SANATI PEKİŞTİRİR

Nasıl Devo'yu şapkaları ve tulumları olmadan düşünemezseniz, The Residents deyince de akla kafalarındaki ikonik dev göz yuvarları gelir. Tüm varlıklarını aykırı üretimler ortaya koyarak sıyrılmaya ya da sıyırmaya adamış bu kült ekip için kafalarına geçirdikleri çeşitli maskeler müziklerindeki sürreal hikâye anlatımını pekiştirmenin yanısıra, sanatsal bir yığının içinde var oluşlarının da olmazsa olmazı. The Residents’ın 40 yıllık tarihi boyunca Richard Nixon ya da yaşlanmış adam maskeleriyle sahneye çıktıklarına da, The Beatles’ı maskelediklerine de tanıklık edildi.

 

Kostümlü ve maskeli sahne varlığıyla gelenekleri hiçe sayan, Mike Patton’un (Faith No More, Fantômas, Tomahawk, Peeping Tom) 90’lar kimliklerden biri olan Mr. Bungle da müziğindeki çoklu anlatım biçimini yüzüne yansıtanlardandı. İlk zamanlarında işçi tulumlarının üzerine Madonna, Darth Vader ya da palyaço maskeleri çeken grup, maske kullanmalarındaki maksadın, kimliksizliğin arkasına saklanmak olduğunu açıklamıştı. Daha sonraki günlerdeyse ekibin kostümlere olan ilgisinin azaldığı gözlemlendi. Bunun sebebinin teoriden ziyade pratikle ilgili olduğunu Mike Patton şu satırlarla açıklamıştı: “Yeni şeyleri çalmak çok daha güç. Geçen piyanoları çalarken batırdım çünkü deri maskem yüzümü o kadar sıkıyordu ki gözlerim deliklerle aynı hizayı tutturamadı.”

 

Maske takmak her zaman çok pratik değil belki, ama aynı zamanda insanın sahnedeki özgüvenini pekiştiren bir unsur da olabilir pekâlâ. Amerikalı garage-pop sanatçısı Nobunny için durum böyle. Hayvan kostümleri içinde bir Elvis canlandırması ortaya koymak için yola çıkan fakat bir süre sonra bundan sıkılarak tavşan maskesiyle kendi parçalarını sahnelemeye karar veren Nobunny, kimliğini gizli tutuyor ve tavşan maskesi olmadan görüntü vermiyor. Onun için bu şirin olmaktan ziyade tüyler ürpertici olan tavşan maskesi, performansının önemli bir parçası olmasının yanısıra, çok da rahatlatıcı bir unsur. Sahnede yaptığı şeyleri maskesi olmasa asla yapamayacağını söylemekten çekinmiyor. 

 

MASKENİN GİZEMİ, CİNSİYETSİZLİĞİ

Maske, müziğin gizemine gizem katabilir ki gizem bildiğiniz üzere modern müzik söz konusu olunca revaçta sayılan niteliklerden biri. Örneğin Karin Dreijer Andersson müzik hayatına bundan 10 yılı aşkın süre önce İsveçli elektronik müzik ikilisi The Knife’ın yarısı olarak başladığında ikiliyi her daim karga burun maskeler ve uzun siyah pelerinlerin ardından izledik. The Knife elemanlarının gerçek yüzleri pek ortalıkta dolanmadı, çekingen ve gizemliydiler. Söylediklerine göre saklanmak değildi amaçları, sadece müziğin üretenden çok daha büyük ve çok daha özgür bir şey olma potansiyeline sahip olduğuna inanıyorlardı. Müzisyenin kendisine odaklanmak bu algıyı yalnızca sınırlar dediler (Daft Punk da neden maske taktıklarına ilişkin benzer bir açıklama yapmıştı). Andersson, The Knife’ın ardından Fever Ray ile parlak bir solo kariyere doğru ilerleyip maskesini çıkardıysa da yüz boyaları ve farklı efektlerle benzer bir gizemin peşinden gitmeye devam etti.

 

The Knife ile ortak işler yapan, Berlin’de yerleşik tek kişilik esrarengiz ve melodramatik elektropop projesi Planningtorock da yüzünün karakterini değiştiren farklı maskeleriyle tanınıyor. Tıpkı The Knife ya da Andersson’un işleri gibi o da androjen bir kimliğin peşinde. Onun açıklamalarına göre de saklanmak değil bu, hattâ maske çoğunlukla tam tersiyle sonuçlanıyor; maskesizlikten çok daha fazla dikkat çekiyor. Ama bu maskeler onun cinsiyetsiz, kimliksiz performanslarının en önemli parçasını meydana getiriyor. 

 

MASKE VE GÜRÜLTÜ NE DE YAKIŞIR

Belli müzik estetiklerinin görsel olarak maskelerle özdeşleştiğinden de bahsedebiliriz.

Örneğin yüksek dozlu noise performanslarında 90’lardan beri maske sıklıkla kullanılır. The Locust, Lightning Bolt, Pink and Brown maskesiz çalmayan yoğun trafikli noise ekiplerine verilebilecek birkaç örnek. Bir kısım izleyici için sahnede maske kullanımı genel anlamda yavan bulunsa da, bu gibi grupları izlerken maskenin yarattığı estetik kurgunun müzikle çok iyi işlediği aşikâr. Eğer noise gibi yüklü performanslar afallatıcı tesirleriyle izleyiciyi etkisi altına alıyorsa, maskeli müzisyenler de bu etkiyi ancak arttırıcı bir rol üstlenebilirler.

 

Amerikalı yazar Ben Sisario, 2004 yılında kaleme aldığı “The Art Of Noise” isimli yazısında, Swans, Usnane ve Cop Shoot Cop gibi daha erken nesil noise gruplarının tını ve cazibe anlamında çok geniş olmayan bir alanda hareket ettiğini, onları takiben gelen noise ekiplerinin tavır ve stil anlamında daha farklı portreler çizdiğini ve bunun en belirgin göstergesinin de kendi yaptıkları maske ve kostümleri giymeleri olduğunu söylemişti. Bu bağlamda, maskenin performansı sanatsallaştıran etkisine noise üzerinden bakarken bu tavrın babalarından birini de es geçmemek gerekir: The Haters. The Haters, 70’lerin sonunda gürültüsüne ilk maske giydirdiğinde sahnede bir video kamerayla kaset döverek muazzam gürültüler çıkartıyordu. Gürültüsünü müzikal enstrümanlar yerine makineleri sürtmek, çarpmak ve parçalamak kaydıyla üreten The Haters’ın deri maskeleri grubun sanatsı performanslarının en önemli imgelerindendi.

 

MEMLEKETTEN MASKE MANZARALARI

29 Kasım’da Kadıköy arkaoda’da Asta Diyavolo’nun düzenlediği sıkı bir maskeli konser etkinliği vardı. Dead Elvis & His One Man Grave, Kral Elvis’in ölü personasının adı. Ölü Elvis maskesiyle arkaoda’ya mezar enerjisi saldı. Öncesinde ise memleketten maskeli tek tabancalar vardı; yüzünü kapayan maskesini megafonuyla kombinleyen TrashWave ve şarkı sözleri dillere destan Bunu Sen İstedin (her ikisini de aynı zamanda The Raws’dan tanıyoruz). Güzel haber şu ki, tüm bu maskeliler 1 Aralık’ta Ankara, 2 Aralık’ta İzmir, 3 Aralık’ta ise yine İstanbul’da, Peyote’de çalıyor. Belki de hâlâ kaçırmış sayılmazsınız yani. Biz de bu arada, grubu The Raws ve Bunu Sen İstedin ile sahnede maskeyi eksik etmeyen Göksu Arı’ya neden maske taktığını, onun için ne ifade ettiğini ve en sevdiği maskelilerin kim olduğunu sormak istiyoruz. Göksu bize şu cevapları veriyor:  

 

Maskelere duyduğum ilgi küçükken başlamış olmalı. Yüzün burundan yukarısını gözleri açıkta bırakacak şekilde kapatan maskeleriyle kimliklerini gizleyen ve etrafta rahatça salınabilen ağbiler ablalar beni kendilerine hep hayran bırakırdı. En başta yüzün üst bölümünü örterek tanınmayacağından emin olma fikri garipti. Ama daha sonra maskenin gayet sıradan bir vatandaşa takıldığında bile bir süper kahramana dönüştürebilecek güçte oluşuna bayıldım. Yeni bir yüz yeni bir kimlik demekti. Sahnede maske takarken hissettiğim şeyler bu tip şeyler değil tabiî ki (kıhkıhkh). Ama doğrusu biraz rahatlattığını söyleyebilirim. The Raws maskesiz olmazdı. Biz "çiğ yüksek sesli seksî saldırgan rock’n’roll mücadelemizi” yırtık lateks pantolon ve siyah deri maskelerimizle verdik. Meksika güreşçilerinin kafayı kaplayan parlak maskeleri, Afrika Zulu kabilesinin ağaç dalları ve yaprakları kullanarak yaptıkları ve Polynesia'nın Tiki maskelerinden uzun uzun bahsetmek gerek... Maske takan çok fazla grup var sevdiğim. Ama en başta sanırım The Mummies gelir. Hattâ devam edeyim başlamışken;The Apemen, Phantom Surfers, The Residents ve bir de şu an Türkiye turnesinde olan Dead Elvis & His One Man Grave en başta aklıma gelenler.

 

Ardından memleketten bir diğer maskeli ekibe, ilkel metal estetiklerinden beslenen, Kafabindünya olarak da tanınan Burç Tuncer’in grubu Orchestra Volatile’e benzer soruları yönelttik. Çünkü Orchestra Volatile eline geçen her türlü maskeyle sahneye çıkabilme potansiyeline sahip ve bunun sebebini bilmek istiyorduk. Orchestra Volatile bize farklı maskelerinin altında yatanı şöyle anlattı:

 

Grubun tanıtım fotoğraflarında ve ilk konserlerinde taktığımız maskeler 1900'lü yılların başlarında İngiliz Kraliyet Ailesi'nin maskecisi tarafından balolarda takılmak üzere tasarlanmış “Ottoman Pahsa” maskeleri. Ama sonraki dönemlerde verdiğimiz konserlerde hemen her konserde farklı maske ve farklı kostümler kullanmaya başladık. Genellikle birbirimizden habersiz olarak seçtiğimiz maskeler, belli bir konsept oluşturmak yerine sahnede bir sirk havası yaratıyor. Maske takmamızın nedenini de dinlemesi zor olan müziğimizi, herkesin ilgisini çekebilecek veya herkesi eğlendirebilecek bir şekilde sunmak. Katlanılamaz yavaşlıktaki distorsiyona boğulmuş ya da sadece gaz rifflerden oluşan bir şarkıyı sahnede Jason Voorhees, Raiden gibi karakterler ya da domuz, at gibi hayvanlar tarafından dinlemek insanlara daha farklı bir deneyim yaşatıyordur muhtemelen.

 

MASKEYİ KÖTÜYE KULLANMA

Underground hip hop kralı MF Doom’un maskeyle olan ilişkisiyse ibretlik. Bunnyman için tavşan ne demekse, MF Doom için de Marvel Comics’in cani kahramanı Dr. Doom o demek. Personasını Dr. Doom’un metal maskesiyle yaratan MF Doom’un adı, bazı performanslara kendisi gitmek yerine maskesini verdiği başka kişileri yollamasıyla ne yazık ki birtakım skandallara karıştı. Söylentilere göre Doom yerine giden MC’ler metal maskeyi kafalarına geçirip profesyonelce müziğe dudak hareketlerini uydurdular. Bu söylentilerin ortaya atılmasının ardından Doom’un, asıl performansın maske olduğunu ve maskeyi takanın şovu yapabileceğini söylediği iddia edildi. Bunlar gerçek olmasa bile saatlerce kapıda bekleyen hayranları için bu ihtimalin varlığı bile galiba pek de hoş karşılanmadı. Varsayalım ki bu söylentiler gerçek, şov müzikten öte, aslen maskede olabilir miydi sahi? Maske ve müzik tehlikeli bir ikili. Birbirlerini bütünleyebilecekleri gibi birbirlerinin sonu da olabilirler. Maskeyi kötüye kullanmamak lâzım.