Bantmag

YAYINLARI ARASINDA ARTIK KİTAP VE FİLMLERİ KATAN SOUL JAZZ RECORDS’IN GENİŞ ARŞİVİNDEKİ HER TÜRE HÂKİM OLMAK PEK MÜMKÜN DEĞİL. ÖN HAZIRLIK MAHİYETİNDEKİ SORULARIMIZA CEVAPLARINDAN, BAKER’IN DJ’LİĞİNİN DE BU GENİŞLİĞE PARALEL İLERLEDİĞİ ANLAŞILIYOR.

 

 

Aralık ayında İstanbul’da DJ olarak sahne alacaksın. İlk sorum, senin için hangisinin önce gerçekleştiği: DJ’lik mi, yoksa plak dükkânı mı?

Önce DJ’dim. Plak dükkânı sonradan geldi. Ondan sonra da plak şirketini kurdum. Hepsi aşağı yukarı 20 yıl önceydi.

 

Soul Jazz Records’ın külliyatında çok farklı tarzlar ve türler var. En sevdiğin DJ setinde hangilerini kullanıyorsun? Farklı olaylara göre mi seçim yapıyorsun, yoksa belli bir tarzın mı var?

Olayına göre değişiyor. Yani reggae, Latin, acid house, disko, caz, funk, soul, punk ya da herhangi bir şey olabilir! Bu türlerin bazılarına yoğunlaşan kulüpler de açtık. Mesela 100% Dynamite, 10 yılı doldurdu. Reggae ve biraz dubstep çalınıyor. Ondan başka Latin ve disko çalınan Nu Yorica; funk ve soul çalınan Saturday Night Fish Fry; punk, post-punk ve dans müziği çalınan 1977; acid house çalınan Acid isimli kulüpler var.

 

Soul Jazz Records’ın yayınladığı çok farklı türlerin ortak noktası “20. yüzyıl kentsel dans kültürü” olarak tanımlanıyor. Bunu bir yerde okumuştum. Araştırmalarına ve gözlemlerine dayanarak kentsel dans kültüründe nasıl değişimler yaşandığını söyleyebilirsin?

Bu kulağa hoş geliyor. Kendi müzik zevkimden hareketle, kentsel olan her türlü müzikal ve kültürel ifadeye ilgi duyduğumu söyleyebilirim. Ama dans müziğinin toplumda ve kolektif hislerde yarattığı çağrışımlar da hoşuma gidiyor. Benim için kentsel dans kültürü 1900’ler civarında New Orleans’ta başlıyor, bu da epeydir var olması demek! Çevresel, sosyal ve politik koşullar ve teknolojiye göre değişim gösteriyor, ama bence aşağı yukarı aynı kalıyor.

 

Bossa Nova and the Rise of Brazilian Music in the 1960s kitabı ve albümü üzerine bir söyleşide bossa novanın kendi zamanı ve içine doğduğu toplumla ilişkisindeki devrimsel karakterinden söz ediyordun. Günümüzde de herhangi bir müzik türü ile bulunduğu toplum arasında böyle bir ilişki görüyor musun?

Bence her müziğin çevresiyle ilişkisi var. Bahsettiğin gibi, bossa nova 1960’ların Brezilya’sının sosyal ve politik bağlamıyla ilişkili. Aynı şekilde 1970’lerin sonunda Chicago’nun yeraltı siyah gay kültüründen acid house, Thatcher Britanya’sından da punk çıkıyor. Tropicalia, Brezilya’da 1968’de diktatörlük tahakkümü altında doğuyor. Müziğin devrimci olması gerektiğini düşünmüyorum. Olsa iyi olur, o başka. Ama benim ilgimi çekmesi için toplum genelinin dışında bir camianın ifadesi olması gerekir.

 

Sence müzik geçmişte olduğu kadar etkili mi?

Sanırım müziğin doğası ve içinde bulunduğu toplumla ilişkisi bir şekilde değişiyor. Müziğe ulaşım şekilleri çok farklılaştı ve bunun da bir şekilde bir değişim getireceğini düşünüyorum.

 

Toplumsal gelişmelerle ilişki bağlamında günümüzde hangi türler bu anlamda öne çıkıyor?

Britanya’daki en yeni müzikal gelişme dubstepti. Ülkedeki ve ülkenin ait olduğu Avrupa Birliği gibi daha geniş bir camianın içinde haklarından mahrum bırakılmış, hoşnutsuz, çokkültürlü kent gençliğinin duyduğu düş kırıklığının bir ifadesi… Britanya’da bu yıl yaşanan ayaklanmaların habercisi gibiydi. 

 

Soul Jazz Records koleksiyonunda sözleri İngilizce olmayan çok müzik var. İnsanlar dilini anlamadığı birçok müziği dinliyor ve zevk alıyor. Sence bu insanlar için daha mı çekici, yoksa müzik bir anlam kaybına uğruyor mu?

Müzik beynin belli kısımlarını yan çizip uzak durabiliyor. Ya da çizgisel düşünce sürecinden farklı bir çalışma biçimi var. Bu da dil olmaksızın iletişim kurabilmesi demek. Ben zaten sözleri hiç dinlemediğimden, dinlediğim şeyin İngilizce ya da İspanyolca veya Portekizce olması fark etmiyor.

 

Soul Jazz Records için bir sonraki proje ne?

Aslında, CD ve LP gibi şeylerin yanında kitap ve filmler de yayınlayan bir şirket olmaya doğru gidiyoruz. Bu çok heyecan verici. Sırada birkaç şey var: New York’ta 1980’lerin sonundan 1995’e kadar süren “voguing” [açısal, lineer ve rijit hareketlerle birleşmiş fotografik pozlarla tanımlanan stilize bir modern dans biçimi] ve house baloları ortamı üzerine bir kitap; Jende Ri Palenque isimli bir Afro-Kolombiya köyü hakkında bir film ve CD; Karayip Adaları’nın müzik ve kültürü üzerine Mirror to the Soul isimli bir film ve CD; Acid - The Jackin Zone isimli bir CD ve çizgi roman; birkaç tane daha Studio One ve umarım bir country albümü!

 

Bu İstanbul’a ilk gelişin mi olacak?

İstanbul’a bundan 27 yıl önce, 18 yaşımdayken, kız arkadaşımla Interrail gezisi yaparken gelmiştim. Otobüse atlayıp Kapadokya’ya, oradan da güney kıyılarına gittik. Çok ilginçti ve tekrar gelmek için sabırsızlanıyorum.