İZMİR NOTLARI: BİZ BURDA POLİSE ÇİĞDEM DERİZ
YAZI: BERÇ BEN
İstanbul ve Ankara’ya nazaran meydanlarımızda neredeyse ilk kez karşı karşıya kaldık polis şiddetiyle. Yıllar içerisinde kordonda “Arkadaşlar burada içki içmiyoruz” uyarısı yapan polisler belirse de onlara aldırmayıp, güneş etkisini kaybedince kordonda buluşmaya devam ettik. Yıllarca oturduğumuz, zaman geçirdiğimiz, yeni insanlarla tanıştığımız, konuştuğumuz, şarkılar söylediğimiz; çiğdem satan çocuklarla, şişe toplayan amcalarla, keman çalan Romanlarımızla sohbet ettiğimiz bu çimlerin üzerinden ilk kez TOMA’lar geçti. Akşamları bacaklarımızı salladığımız deniz kıyısında, oturan insanlar dövüldü; tazyikli sularla denize düşürüldü. Bizim buluşmalarımız için beklediğimiz Sevincin Önü’nde bu kez dövülen, elleri kolları bağlanan insanlar bekletildi.
30 Mayıs günü Gezi Parkı’na yapılan şafak baskının yarattığı yankıyla 2-3 saat gibi kısa bir sürede binlerce kişi toplandı. Ak Parti döneminde kendini en dışlanmış, ötekileştirilmiş şehir olarak hisseden İzmir bu kez Cumhuriyet Mitinglerinin aksine çok daha heterojen bir kalabalıkla sesini yükseltti. Galatasaray ve Fenerbahçe “ezeli rakipliği”nin birkaç katı büyüklüğünde bir rakipliğe sahne olan bu şehirde Karşıyaka ve Göztepe taraftarları faşizme karşı omuz omuzaydılar. Ünlü Kemalist ve CHP’li teyzelerimiz, LGBT üyeleri, birçok farklı parti üyeleri, akademisyenler, punk’çılar, sendikalar ve en önemlisi apolitik ve “bugün okullar kapansa yarın Çeşme’ye giderler” diye tanımlanan farklı kesimlerden birçok genç oradaydı.
Direnişin ilk günlerinde yaşanan şiddetli polis müdahalesiyle hepimiz ülke çapındaki nüfus sayısıyla orantılı biber gazı dağılımından kendi payımıza düşeni aldık, kimseye hakkımız geçmedi çok şükür. Yıllarca İzmir’e içindeki nefreti büyütmüş bazı sivillerimizi sokaklarda polis alayının arkasında selamladık, yılmadık; çadırlarımızı kurup bekledik. Bu süreç içerisinde en fazla haber alınan kaynaklar İzmir Occupy Anlık Haber ve İzmir Occupy isimli Facebook sayfaları oldu. İktidarın yıllardır kazanamamaktan hayıflandığı İzmir, sanki sosyal medyanın kullanıldığı tek şehirmişcesine başlayan gözaltılarda, insanların can güvenliğinden endişe duyup haber veren arkadaşlarımız evlerinden alındı.
Polis şiddetinin etkisini yitirmesiyle birlikte İzmir’deki direnişin zayıfladığına hattâ bittiğine dair eleştiriler yapılmaya başlandı. İzmirlilerin kendi içlerinden yükselen “Burası da şenlik yerine döndü” şeklindeki eleştirilerin bazı kopuklar yaratacağından endişelenilse de bu durum direnişin bir meydandan ilçelere, mahallelere taşınması, ve herkesin haberdar olmasını sağladı. Hep birlikte tek bir ses çıkarmaktansa bir yanda forumların, bir yanda, durma eylemlerinin, bir yanda müziğin, bir yanda marşların söylendiği farklı birçok eylemin ortak zemini oldu İzmir. Farklı sesler aynı şeyi yankıladı: “Özgürlük”. Bu noktada sanırım belirtmem gerekiyor ki şu an ülke genelinde yapılan mahalle forumlarının ilki direnişin ilk günlerinde Bostanlı Halk Meclisi tarafından yapıldı.
Direnişin İzmir için önemli bir tarafı daha vardı ki; o da iktidarın faşizmine karşı omuz omuza sesimizi yükseltirken, İzmir deyince akla gelen klasik ulusalcı ve Kemalist yapıya da sesimizi çıkarma fırsatı bulmamız. Babasının diktasına karşı çıkarken, annesinin “Ah benim ulusalcı, Kemalist yavrum” rolüne de karşı çıktık. Kimsenin askeri, ordusu olmak değil; birey olarak halkın bir parçası olmak istediğimizi meydanlarda gösterdik. Bu kez kırmızı saç bantlı teyzelerden daha fazla çıktı biz gençlerin sesleri. Artık ne iktidarın ötekileştirdiği grupta, ne de İzmir’in belirlediği kalıpta olmak istemiyorduk. İlk başta sessiz sessiz birbirimize anlattığımız bu karşı çıkışlarımız, şimdilerde forumlarımızda yankılanmakta. Sanıyorum ki bu süreç içerisinde İzmir için kazanılmış en büyük zafer Gündoğdu Meydanı’nda “Türk Kürt kardeştir” sloganını duymuş olmaktır.
“Ben sizin polisiniz değilim siz Ermeni’siniz…” diyen polisin kastettiği Ermenilik ve “Rumların arkasına takılmış buraya gelmiş, ibadethanemize karşı çıkıyorsunuz” diyen muhtarın bahsettiği Rumluk gavurluksa eğer, bilmenizi isteriz ki biz İzmir gavur kalmaya razıyız.
Ve biliyoruz ki, İzmir’in en ünlü ve işlek caddelerinden birinde yazan bu yazı zamanla silinecek ama bizler polisin halkını burada dövdüğü o geceleri asla unutmayacağız.