Bantmag

ESKİŞEHİR NOTLARI -1
ESKİŞEHİR'E DAİR MERAK ETTİKLERİMİZİ BİANET YAZARI İREM DÖNMEZ YANITLIYOR

Oradaki direnişin başlangıç noktası, motivasyonu neydi? 

27 Mayıs itibariyle Gezi Parkı'nda yaşananları dehşet içinde takip eden bizler,  "İstanbul'da olmamız gerekiyor" diye hayıflanıyorduk. Eskişehir öğrenci şehri, o yüzden de İstanbul'a gitmek için aileden gelecek para ya da her ay aldığımız kredinin tarihini beklememiz gerekiyordu. Kimse de ne yapılabileceğini bilmiyordu, çoğumuz hayatında tek bir eyleme katılmamış kişilerdik nihayetinde. Sonra içimizden birileri çıktı, 31 Mayıs'ta Eti Park'ta toplandık. Şiirler, şarkılar, sokak çocuklarıyla birlikte hazırlanmış pankartlar, dilimizde acemice attığımız sloganlar ama en çok  da umut vardı. Temel motivasyon elbette vicdandı. Tanımadığımız ama bizim için orada olduğunu gördüğümüz insanların çektiği acıları izliyorduk. O gece İstanbul'da yaşananlara benzer şeyler bizim de başımıza gelince durumun vahametini daha iyi kavradık ve sokakları terk etmemeye karar verdik. Bir de sanırım sesimizi başkalarının sesiyle çoğalırken, yumruğumuzu da havadayken daha çok sevdik.

 

Direnenler kimlerdi? Hangi kesimler, örgütler ve nasıl bir kitle katıldı?

Eskişehir'deki direnişe baktığımda beni en çok hayal kırıklığına uğratanın yerel halk olduğunu söyleyebilirim. Elbette aralarından direnişe katılanlar oldu, ancak yeterli ve beklenen düzeyde değildi. Öğrenciler vardı en çok direnişte. Bunun yanı sıra Kolektifler, LGBT, ADD ve daha pek çok STK da alandaydı. Ama asıl "Aman yavrum olaylara karışma" diye diye büyütülmüş, o güne dek hiçbir sebeple politize olmamış, herhangi bir oluşuma dâhil olmayan ve 80 darbesinin izlerini taşıyan anne babaların çocukları vardı sokaklarda, yürüyüşlerde, çadır alanında.

 

Oradaki olayları hangi kanallardan, web sitelerinden, Twitter kullanıcılarından takip ettiniz?

Ana akım medyadan elbette takip edemedik ve sanırım ana akımda Eskişehir'in adı bile geçmedi. Facebook'ta bir platform kuruldu ve oradan organize olduk en çok. Eskişehir küçük yer, o yüzden de aslında alanda olan çoğu kişi birbirini tanıyordu, o güne dek tanımadıysa da alanda tanımıştı. Organize olma ve olayları takip etme açısından bu sebeple zorluk çekmedik. Halk TV, Hayat TV, Ulusal Kanal, Bianet gibi medyanın şu süreçte yüz akı olan yerlerden de neler yaptığımızı, başımıza neler geldiğini takip ettik. Ve her seferinde de "Umarım çok görünmemişimdir, annemler telaşlanmasın boş yere" diye düşündük.

 

Bizim kulağımıza hiç gelmeyen, duymadığımız, oraya has bir slogan ya da duvar yazısı var mıydı?

Duvar yazıları ve sloganlar ülkenin geneliyle aynıydı hemen hemen, nüanslar vardı belki o kadar. Ama beni en çok gülümseten bir fotoğraf karesi oldu. Polis şafak baskınıyla gelip de Espark önündeki çadır alanımızı dağıttıktan sonra, henüz duvarlardaki yazılar silinmeden bir duvarın önünde oturan polisler vardı. Gülümsüyorlar, ellerinde çaylar var. Ve hemen arkalarında da "Direniş devam ediyor" yazıyor. Bu bana fazlasıyla ironik gelmişti. Bir de 23 Haziran'da Anadolu Üniversitesi'nin mezuniyet töreninde güzel pankartlar vardı. "Gaz'a geldik mezun oluyoruz", "Gaz atma babam burada", "This is hülooğrious" gibi. İnsanların mezuniyette direnişi unutmaması harikaydı. Bir de mezuniyette FOMA'mız vardı, "Fikri Olanlara Müdahale Aracı". Tüm gün içeriden su tabancasıyla su sıktılar.

 

Direnişin başlamasının üzerinden bir ay gibi bir süre geçti. Başından beri içinde olan birisi olarak, bir aylık süreçte direnişin nasıl bir dönüşüm içinde olduğunu görüyorsun? Şu anda ülke genelinde parklarda yapılan forumlardan ne gibi beklentilerin var?

Ben vicdanın ne kadar güzel bir şey olduğunu yaşayarak öğrendim, en büyük kazanımım bu oldu. İlk gece, hayatında belki de ilk kez polis şiddetine maruz kalanlardan birisiydim, nihayet evime ulaştığımda anne babamın evin kapılarını açtığını, biber gazından etkilenenlere yardım ettiğini gördüm. Ertesi gün eve sığınanlardan, ismini bile bilmediğimiz kişiler, beş kutu süt ve bir file de limon alıp anneme getirdi. Çadırların dağıtıldığı gün, müdahalenin hemen öncesinde bir simidi beş kişi bölüştük. Çantamızda bütün bir limon olunca rahatsız oluyor, onu bölüşmek istiyorduk. Pek çok anı biriktirdim, pek çok güzel insanla tanıştım. Paylaşmayı öğrendim, sokakta olmanın verdiği heyecanı, sesimi başkalarının sesiyle çoğaltmanın güzelliğini bir de. Direniş günleri hayatımın en anlamlı günleriydi ve çocuklarıma anlatabilecek bir şeylerim oldu. Direniş boyunca da dilimden düşürmediğim gibi: “İnsanız iyi ki.”

Genele baktığımda da insanlar artık pasifize olmak istemiyor, üzerimizdeki ölü toprağını atınca neler olabileceğini gördük çünkü. Sinmiyoruz, sineceğimizi de sanmıyorum. Sokaklar, parklar, bu ülke bizim. Sanırım bunu iyice öğrendik ve artık bir şey yaşandığında pek çoğumuz sosyal medya üzerinden tepki göstermekle yetinmeyeceğiz. Forumlar her şeyden önce kişilerin birbirini dinlemesi, ortak bir karara varması açısından önemli. Direniş burada bitmemeli, bu noktada da forumları çok değerli buluyorum.