Bantmag

MUHSİN AKGÜN

Direnişe hangi ânında dâhil oldun? Daha önce böylesine büyük bir toplumsal olayı fotoğraflamış mıydın?

28 Mayıs öğleninde biber gazıyla yapılan saldırının ardından birebir takip etmeye başladım.

Bu kadar geniş kitleye yayılan bir olaya daha önce şahit olmadım çünkü yaşım yetmedi.

 

İçinde yer aldığın olayları düşünecek olursan, sence direnişin en büyük ânı hangisiydi?

Bu sorunun yanıtı 31 Mayıs Cuma günü gibi görünse de, bence en önemli ân 30 Mayıs sabahı 05:00'te gerçekleşen, çadırların da yakıldığı polis saldırısına karşı yaklaşık 200 kişinin direnişi...

 

Polis müdahalesi bu derece yoğunken, fotoğrafçı olarak nasıl zorluklar yaşadın? Fotoğrafın “can güvenliği” endişesine üstün geldiği anlardaki hislerin nelerdi?

Söz konusu olan bir fotoğrafı çekmekse, bakaçtan baktığın ân dış dünyadan soyutlanıyorsun. Evet, bu gibi durumlarda zarar görme riskin fazla, ama o ânı çekmek istiyorsan bunlara takılmaz, sadece çekersin.

 

Zorluklar ise tabiî ki fazla. Polisin, özellikle de sivil polislerin tacizleri çekim yapmayı zorlaştırdı. O ânı belgelemeni engellemek için tam fotoğraf çekerken sarı basın kartı sorma, itip kakma, eliyle objektifi kapatma, fotoğraf makinesini sarsma, keyfi ve illegal olarak ânlık yasaklar koyma; sözlü tacizler, gözaltı tehditleri, vs...

 

Binlerce insanın dayanışmasının yanısıra sürekli bir çatışmanın da yaşandığı günlerden geçiyoruz. Bir fotoğrafçı olarak, bu günlere dair deneyimin ne şekilde oldu, fotoğrafı algılayışını nasıl değiştirdi?

Direniş ve dayanışma hayatımda her zaman olduğu için beni, yani fotoğraf algımı büyük ölçüde değiştirmedi. Nerede haksızlık görsem elimden geleni zaten yaparım. Süreçteki hâlim benim için yabancı, yeni bir hâl değildi.

 

Dayanışma ya da çatışma anlarından unutamadığın veya “keşke fotoğrafını çekebilseydim” dediğin ân hangisi?

Neil Young konserini çekmek için üç gün Berlin'e gittim. O sırada gerçekleşen Dolmabahçe'deki direnişin en yüksek dönemini kaçırdım. O günleri de çekmiş olmayı isterdim.

 

Müdahalelerin en şiddetli olduğu ânlarda bile çekilmiş fotoğraflar var. Bu tür anlarda kameranı korumaya ve çekim yapmaya nasıl devam edebildin? Bu süreç içerisinde edindiğin yeni yöntemler, yeni alışkanlıklar var mı? Neler öğrendim bu dönemde?

Toplumsal olay fotoğrafı profesyonel olarak ilgilendiğim bir alan değildi. Ta ki üç senedir takip ettiğim Emek Sineması eylemlerine gaz ve tazyikli suyla müdahale edilene kadar. Bu olayla birlikte kendimi korumaya yönelik ne gibi tedbirler almam gerektiğini düşünmeye, nasıl davranmam gerektiğini araştırmaya başladım. 7 Nisan - 1 Mayıs arasında bile fazlaca deneyim edinmiştim maalesef. Yakına düşen gazı rüzgârın yönünü hesap ederek kendimden uzaklaştırmayı, TOMA’nın hareket kabiliyetini kollayarak kendimi ölü noktalara atmayı, protestoculardan gelebilecek taşları takip edip onlardan korunmayı, vs. öğrendim.

 

Bu direniş sürecini senin için anlamlı kılan neler oldu?

Toplumun her kesiminden insanın yıllardır taşıdığı hiçbir kimliğe sarılmayıp dayanışma ve direnişi öne çıkardıklarında ne kadar huzurlu, güvenli, insan gibi ve özgür hissettiklerine şahit olmak... İnsanlar birbiriyle karşılaşıp tanıştığında önyargıların, nefretin, aradaki mesafelerin kırıldığını görmek… Umut…