Bantmag

GÖZDE KAZAZ'a (Açık Radyo) sorduk
DİRENİŞİN İLK ZAMANLARINDA, ANA AKIM MEDYA KURULUŞLARI SESSİZ KALIRKEN GEZİ PARKI'NA GİDİP BURADAN CANLI YAYIN YAPAN VE ANLIK GELİŞMELER KONUSUNDA HALKI BİLGİLENDİREN SAYILI HABER KAYNAKLARINDAN BİRİ DE AÇIK RADYO OLDU. POLİS MÜDAHALESİNİN YOĞUN OLDUĞU BİR SÜREÇTE CANLI YAYIN YAPMANIN ZORLUKLARI NE OLDU? BİR YAYIN ORGANI OLARAK MEDYANIN BU TUTUMU SİZİN YAYIN AKIŞINIZI NE ŞEKİLDE ETKİLEDİ? AÇIK RADYO EKİBİ OLARAK O GÜNLERE AİT YAYIN DENEYİMLERİNİZİ AKTARABİLİR MİSİNİZ?

 

Soru, 30 Mayıs’ta yaptığımız Açık Dergi yayınını hatırlattı; dozerler parkın ağaçlarından “makas aldıktan” sonra, örgütlenmenin ilk sesleri parktaki açık forumda duyulmuştu. Yaklaşık 200-300 kişi bir araya gelmiş, bir sonraki yerel seçime aday çıkarmaktan, atölyeler yapmaktan, pasif direnişten bahsediyordu, akşamın yayınında bu sesleri aktarmıştık. İlk forumun bizi bugünlere getirebileceğini elbette bilemezdim, ama işin olurunu, olacağını radyo olarak gördüğümüz dönemdir sanırım. Sonra 31 Mayıs, haziranın ilk günleri, ilk haftalar... Artık saymıyoruz.

 

Açık Radyo ekibi olarak, özellikle polis şiddetin ayyuka çıktığı 31 Mayıs tarihinden itibaren, yayın akışımızı büyük oranda değiştirerek Gezi direnişinin seslerini aktardık. Bu sesler bazen metrodayken polisin içeri gaz bombası atması sonucu, dinleyicimiz Nur Deriş Ottoman’ınki gibi maalesef öksüren, konuşmakta zorlanan ve kızgın sesler oluyordu; bazen de gaz bombası fişeği başına isabet ettikten bir gün sonra “sahalara dönen” Ahmet Şık’ın “herkes demokrasinin mücadele verilerek kazanıldığını görmüş oldu” derkenki umutlu sesi. Sosyal medyanın 140 km’lik hızında, öğrendiğimiz bilgileri teyit etmek için bin takla attık. Hatırlatayım, Açık Radyo, dümenine insan hakkını ve vicdanı koymuş bir radyo, fakat tam anlamıyla bir haber radyosu değiliz. Bu süreçte hepimiz gerçek haberin ne olduğunu ve nasıl aktarılması gerektiğini bir kere daha öğrendik. Basın açıklamalarında ses kaydederken gaz yemek de, Gezi Parkı’nda bir çadırda veteriner kurmuş bir direnişçiyle konuşmak da bu haberin konusu oldu. Geleneksel medyanın hâl-i pür meali, bize sadece sorumlulukları daha çok hatırlattı. Ve yine de söylemek lâzım: yurttaş haberciliği olmasa Açık Radyo bu yayınları yapamazdı.

 

Peki şu anda radyo ne durumda? Vallahi İlksen Mavituna’yla birlikte hazırladığımız kültür sanat programı Açık Dergi artık bir nevi “direniş özel” programı.  İki saatlik programın bir kısmında parklardaki forumlardan seslere ve son gelişmelerle ilgili duyurulara yer veriyoruz. Hafta içi her sabah 10:00-10:30 arasında “Gezi Parkı Günlüğü” isimli bir köşe var. Bu toplumsal muhalefet politik tutumlarımız konusunda derimize kazınmışken başka türlüsünü yapmak, Ahmet Misbah Demircan’ın o meşhur televizyon “demecinde” dediği gibi “Her şey normal”miş gibi davranmak olmazdı zaten.