Bantmag

ZİYA AZAZİ'ye (Koreograf/Dansçı) sorduk
GEZİ DİRENİŞİ BOYUNCA AKILLARA DURGUNLUK VEREN, İNSANLARI UMUTLA DOLDURAN ALTERNATİF EYLEMLER, GÖSTERİLER, PERFORMANSLAR GERÇEKLEŞTİ. BUNLARDAN BİRİ DE SENİN GAZ MASKESİLİ SEMA PERFORMANSINDI ŞÜPHESİZ. BU GÖSTERİ İÇİN VİYANA'DAN ATLAYIP GELDİĞİNİ DE DUYMUŞTUK. BU PERFORMANSIN DAVET EDİLMİŞ OLDUĞUN, RESMÎ SAHNE PERFORMANSLARINDAN FARKLI DUYGULARLA GERÇEKLEŞMİŞ BİR PERFORMANS. BİZE BİRAZ BU GÖSTERİYE KARAR VERDİĞİN ZAMANKİ DÜRTÜLERİNDEN BAHSEDEBİLİR MİSİN? VE SANA İLHAM VERMİŞ OLAN YA DA SEVDİĞİN DÜNYADAN, BUNA BENZER PERFORMANSLAR VAR MI PROTESTOLAR TARİHİNDEN?

 

Bir sanatçı olarak, duygu düşünceleri bir etkinliğe dönüştürme fikri ya da ruh hâli doğmaya başladığı andan kendi enstrümanım olan sanat dalını nasıl kullanırım, bu duygu düşünceyi dile getirmek için yerleştiririm düşünceleriyle meşgul olmaya başlarsınız. O duygular sizi stüdyoya kapatır. Peşinde koştuğunuz duygu ve düşünceyi hissettirecek, dansçıysanız tabiî ki, hareket ve fiziksel duruşu ve duygulanımı nasıl sıralarımın derdine düşersiniz. Zaman içinde bu kendini, zorlanarak tabiî ki, yavaş yavaş hissettirir, şekillendirir ve sonrasında bunu enstrümanlarıyla daha da perçinlersiniz. Buna kostümü, ışığı, müziği, kurgusu girer. Formatlarsınız kısacası. O formatına yerleştiğinde paketlenir. Ondan sonra bu paket bütün ekibiyle, donanımıyla  bilinir ve böylece festivallere, tiyatrolara giden, sahne alan bir kişi ya da grup olursunuz.

Buradaki kurguda da duygu ve düşünce önce kendini hissettiriyor, sonra organize bir yapı içerisinde kendini derinleştiriyor. Gezi Parkı gösterilerindeki durumumuzsa tabiî ki bambaşkadır. Duygu ve düşünceleriniz, toplumsal ve siyasî durumlara karşı gösterdiğiniz reaksiyon sizin çıkış kaynağınız oluyor. Hemfikir olmadığınız bazı noktaları eleştirmek üzere yola çıkıyorsunuz. Ve çıktığınız ân ile eylem ânı arasında hazırlık yapacak bir ân olmadığından, deyim yerindeyse apar topar yapıyorsunuz reaksiyonunuzu… Ki öyle oldu. 31 Mayıs'ta haber almaya başladığımda, 1 Haziran'da Halk TV'yi gün boyu Viyana'da izledikten sonra İstanbul'da olmam gerektiği kararını verip 2 Haziran sabahı ilk uçakla uçtum ve o günden itibaren katılmadığım noktaları hissettirecek bir sanatçı duruşu peşine düştüm. Herkesin kendi çabaları, kendi imkânlarıyla yaptığı gibi. 

Yola çıktığım fotoğraf ve video sanatçısı arkadaşı Deniz Akgündüz ile “Sen De Gel” Facebook sayfasını açtık. Ve bütün etkinliklerimizi internet ortamında da yaymaya, duruşumuzu göstermeye çalıştık. Bu doğrultuda hep ânî duygular yönlendirici olmak durumundaydı zaten. Bu ânî duygular peşinde hemen koşuldu. İstanbul'a gider gitmez bu dervişin diğer herkes gibi gaz maskesi takması gerektiği fikri çok alenîydi zaten. Maskemizi alıp, meydana gidip, meydanda bulduğumuz boş yerlerde, uygun olduğunu düşündüğümüz her noktada dönüp bunun fotoğraflarını çekip, insanlara “bu çok-uluslu, -dinli, -dilli coğrafya hep vardı, olmaya da devam edecek, bu yüzden eğer zorlanacaksak maskemizi takar, hayatta kalır, mücadelemize devam ederiz” hissini vermek niyeti ile daha önce hep dönmüş derviş, gaz maskesi takarak dönmeye devam etti. Ama bu maskeye ihtiyaç duymayacağını hatırlatmak amacıyla, ve bunun çok yakında olabileceğini umut ederek, en kısa zamanda dans esnasında bu maske çıkarıldı ve dansın bitimi maskesiz, mutlu derviş, çağıran, “sen de gel” diyen derviş imajıyla bitirildi. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol dendi. Başkasının kusurunu örtmede gece gibi ol dendi. Hoşgörüde deniz gibi ol dendi. Yani Mevlana'mızın, bize ilham kaynağı olan Sufi ustamızın sözleri rehberlik yaptı. Üstatlardan feyz aldık demek doğru olur. Yunus Emre'den, Pir Sultan Abdal'dan, Ömer Hayyam'dan da bazı kısa dörtlüklerimiz oldu. Gandhi kaynak oldu. Çünkü adımızdan da anlaşılacağı üzere, herkesi bu coğrafyanın gerçek ortak paydası olan çok-uluslu oluşu, çok-milletli oluşu, dil ve dini oluşu, mezhepleri oluşu nedeniyle rengârenk olan bu Anadolu’yu temel, ortak payda almak gerektiğini hatırlatmak ve yapılan yanlışları bu ustaların sözlerini de rehberlik eden sözler olarak görerek reaksiyonumuzu göstermek istedik. “Sen de Gel” bu şekilde başladı. Ve böyle hâlen devam ediyor, edecek de.