ELİF KEY'e (Gazetecİ) sorduk
FİİLEN BURADA OLAMASANIZ DA SEN VE SENİN GİBİ BİRÇOK ARKADAŞIMIZ İLE HER AN BİRLİKTEYMİŞİZCESİNE GÜNLER GEÇİRİYORUZ BİR SÜREDİR. UZAKTA OLMA RUH HÂLİ VE BUNUNLA BAŞ ETMEYE DAİR BİZE NELER ANLATABİLİRSİN?
#dirennewyork
Hayatımızın en zor günleri bunlar mı bilemiyorum. Zira bu uzakta bir ülkeden, Mısır’daki gençleri, Filistin’dekileri, Tunus’u, Irak’ı, Afganistan’ı, oralarda hâlâ her gün yaşananları seyretmeye benzemiyor. İnsanın avucunun içi gibi bildiği bir şehre, her gün ama her gün sokaklarını arşınladığı, hangi kaldırım taşının dahi sökük olduğunu bildiği bir yere bakması öyle zormuş ki…
Türkiye’nin direnen her köşesine sıkılan biber gazları, TOMA’ların sıktığı sular New York’ta bir eve kadar gelebiliyormuş. Sonuç: Islanmadan ıslanmak, gaz yemeden zehirlenmek. Sonsuz bir üzüntü ve garip bir gurur hissi: Onlar denilen insanlar yani onlar bizim arkadaşlarımız. Bu cümle sığınılacak tek kalemiz. Ama korkusu öldürücü: “Bir tanesinin kılına zarar gelirse, ne yaparız?” sorunun cevabı yok. Evine dönüp mesaj atmalarını bekliyoruz. Endişeden yorulan kalplerimiz var artık. Uykumuz gelmiyor, yemek yemiyoruz. Sonuç: Sonsuz bir çaresizlik hâli.
Arkadaşlarımız, ailelerimiz, onlar sokağa dökülen yüzde 50, bizimse yüzde 100’ümüz. Üzgünüz. Burası New York, ama burası bize Taksim, burası Ankara, burası Lice. Bu bir kâbussa bitsin istiyoruz. Belki de güzel bir rüyanın başlangıcıdır, kim bilir. Belki de kâbus gibi başlayan gülerek bitireceğimiz bir filmdir. Bir direniş filmi. Sonunda iyilerin kazandığı! Ama filmin başında, ortasında yaşananları, kısacası bugünleri unutursak kalbimiz kurusun. Bu da tek yeminimiz.