Bantmag

MEHVEŞ EVİN'e (MİLLİYET GAZETESİ KÖŞE YAZARI) sorduk
GEZİ OLAYLARI SÜRESİNCE EN ÇOK ELEŞTİRİ ALAN VE SORGULANAN ŞEYLERDEN BİRİ DE ANA AKIM MEDYA OLDU. ÖZELLİKLE BÜYÜK ELEŞTİRİ GÖREN GAZETE VE TV KANALLARINDA ÇALIŞANLAR HAKKINDA "NEDEN İSTİFA ETMİYORLAR Kİ" GİBİ BİR KIZGINLIK DA VAR İNSANLARDA. AMA YANDAŞ OLSUN, ANA AKIM OLSUN, MEDYALARDA ÇALIŞAN DEĞERLİ HABERCİLER OLDUĞUNU BİLİYORUZ. BU CAMİAYI ÇOK İYİ TANIYAN, İŞLEYİŞİNİ BİLEN BİRİ OLARAK SORMAK İSTEDİK, HER ŞEY NET VE TARAFSIZ BİR ŞEKİLDE EN BAŞINDAN BERİ VERİLMİŞ OLSAYDI NELER DEĞİŞİRDİ GEZİ SÜRECİNDE? İSTEMEDİĞİ, DOĞRU OLMADIĞINI BİLDİĞİ ŞEYLERİ YAYINLAMAK ZORUNDA KALAN MEDYA ÇALIŞANLARININ RUH HÂLİ BU DURUMDAN GÖZLEMLEDİĞİN KADARIYLA NASIL ETKİLENDİ? VE SON OLARAK NASIL BİR HUKUK YEMİNİ, DOKTOR YEMİNİ VARSA, MEDYA ÇALIŞANLARININ İŞ AHLAKI DA SORGULANMALI MI?

Net, tarafsız bir medyamız olsaydı Gezi süreci zaten bu şekilde yaşanmayacak, bu kadar büyümeyecekti! Bana kalırsa Gezi direnişinin büyümesinin nedenlerinden biri, Türkiye’de medyanın bu denli sansüre, manipülasyona, baskıya maruz kalması... Bir diğer deyişle iktidar, gücünü medyayı şekillendirmeyle orantılandıkça ters tepti.

 

İfade ve basın özgürlüğünün olmadığı veya kısıtlı olduğu bir ülkede, demokrasiden bahsedilemez. Ve demokratik bir ülkede hiçbir iktidar canının istediği gibi, hukuku çiğneyerek Gezi Parkı’ndaki gibi projeleri hayata geçiremez!

 

Meydan, son yıllarda iktidarın hayata geçirdiği bin bir projeyi (Haydarpaşa’dan Emek’e, üçüncü köprüden enerji ihalelerine) ayakta alkışladı. Ana akım medyada zaten kısıtlı olan eleştirel sesler, giderek daralan bir alana sıkışıp kaldı. Hükümetin politikalarını eleştiren etkili seslerin neredeyse hepsi kısıldı.

 

Kısacası Gezi gösterilerinin tüm Türkiye’ye yayılmasının sebeplerinden biri, medyanın ta kendisi. İnsanlar, polis şiddetine isyan ettiği kadar medyanın bunu karartmasına, çarpıtmasına da sinirlendiği için sokağa çıktı. 

 

Evet, büyük medya kurumlarında çalışan ve işini hakkıyla yapmaya çalışan pek çok meslektaşımız var. Baskı ortamı yıllardır konuşuluyor, ancak “gidecek başka bir kapı yok” diye uyum sağlanmaya, iş kaybetmemeye çalışılıyor. Bence Gezi’yle birlikte pek çok medya çalışanı da kendini daha fazla sorgulamaya başladı. Bazıları baskıdan o kadar yıldı ki ruh sağlığını korumakta zorlanıyor. Muhabirler, yaptıkları haberin, görüntülerin yazıişleri masasında makaslanması, değiştirilmesi, hattâ çöpe atılmasına daha ne kadar dayanabilir, bilmiyorum.

 

Kaldı ki gazeteciler olaylar sırasında dayak yedi, gözaltına alındı, bazıları halktan gelen tepkileri birebir yaşadı... Kapında kurumunu protesto eden bir kitle varsa, nerede çalıştığını utanarak söylüyorsan, nasıl rahat edebilirsin ki? 

 

Medya çalışanlarının bir yemini yok, gazetecilikteki etik kurallar da kurumuna göre değişkenlik gösteriyor. Gazetecilik örgütleri de yıllardır var olan kutuplaşmadan payını aldı. Bazıları güvenilirliliğini bu yüzden yitirdi. Herkes, her şeyi kendi zaviyesinden yorumluyor… Evrensel gazetecilik kuralları hiçe sayılıyor. Böyle bir ortamda yemin olsa ne olur, olmasa ne olur?

 

Güzel tarafı, bunların hiçbirinin unutulmayacak olması. Mesleğini kuralına uygun yapanla, yalan yanlış yapan er ya da geç ortaya çıkacak.