ERGİN SOYAL
Direnişe hangi anında dâhil oldun? Daha önce böylesine büyük bir toplumsal olayı fotoğraflamış mıydın?
31 Mayıs 2013. Gezi Parkı' na sabaha karşı yapılan müdahale sonrası tepkisiz kalamayan Eskişehir halkının meydanda toplanıp AKP İl Binası'na yürümesiyle dâhil oldum. İlk gün biri arkadaşım iki kişi, ben kayıttayken yok yere göz altına alındı ve Eskişehir direnişle tanıştı. Daha önce böylesini fotoğraflamamıştım.
İçinde yer aldığın olayları düşünecek olursan, sence direnişin en büyük ânı hangisiydi?
İnsanların evlerinden çıkma ânı…
Binlerce insanın dayanışmasının yanısıra sürekli bir çatışmanın da yaşandığı günlerden geçiyoruz. Bir fotoğrafçı olarak, bu günlere dair deneyimin ne şekilde oldu, fotoğrafı algılayışını nasıl değiştirdi?
Savunucusu olduğum düşüncenin vazgeçmeyeni olmak ve yanında seni güçlendirecek kararlılıktaki direnişin yükselişi geri döndürülemez bir adım. Slogan atarken kullandığım yumruktaki parmakla deklanşöre basmak, nasıl çıkmış diye fotoğrafa bakmadan sadece yürümek ve sokakta kalmak... Tanıklık edilenleri kaydetmek, fotoğraf algılayışımdan çok hayata bakışımı değiştirdi, geliştirdi.
Dayanışma ya da çatışma anlarından unutamadığın veya “keşke fotoğrafını çekebilseydim” dediğin an hangisi?
Biber gazından kaçarken 30 kişiyle birlikte sığındığımız apartmanda İspanyol bir Erasmus öğrencisinin önderliğinde hareket etmemiz; gaz kapsülü denk gelmiş bir kişiyi taşıması, farklı dillerde insanları sakinleştirmeye çalışması ve katlar bittikten sonra polisten saklanmak için demirden çatı kapısını kırmaya yeltenmesi unutulur gibi değil.
Bu direniş sürecini senin için anlamlı kılan neler oldu?
Her şeyin başında poposuna vurularak ağlamaları sağlanan bebeklerin ayaklanıp yürümeye başlaması, yıllarca yürüyüp tanık olduğu şeyler ve şekillendikleri kıvamların aldığı hasarlar... İnsanın kötülüğüne dil dökenlerin haklı savları yüzüstündeyken, yüzsüzlüğünden beslenip iyilerin dillerini kıvıran kötüler yeni doğacak bebekleri ters çevirip poposuna vurarak hayatta kalıp kalmadığını test edecek kadar ketum. Nefes hükümdarlığına soyunmaya gücü olduğunu sanmak nasıl ulvi bir ahmaklıksa, rezerve akıllarıyla zulüm ettikleri topraklarda başrolü zapt etmek bir o kadar boşboğazlık.
Rüyaların tersini çıkaran uykulara yatan insanlar, bu sefer uykusuz kaldıkları gecelerde rüyaların peşinden gitmek için sabahladı. İnançla ve dirayetle!
Ethem geri gelmeyecek ama bugün doğan bebeklerin adı Ethem, Mehmet ya da Abdullah olacak!