CEM ERSAVCI
Direnişe hangi ânında dâhil oldun? Daha önce böylesine büyük bir toplumsal olayı fotoğraflamış mıydın?
30 Mayıs Perşembe akşamından itibaren, şehir dışında olduğum birkaç günü saymazsak, çoğunlukla oradaydım. 80 darbesinden sonra doğmuş biri olarak daha önce böylesine kitlesel bir toplumsal olaya tanık olmamıştım. Aslında siyasal, toplumsal gösterilere uzak biri değilim. Fotoğrafla uğraşmaya başladığımdan beri, yaklaşık on senedir toplumsal olayları takip ediyorum. Ama tarihimizde de pek örneği olmayan bir direniş süreci yaşanıyor.
İçinde yer aldığın olayları düşünecek olursan, sence direnişin en büyük anı hangisiydi?
31 Mayıs Cuma akşamından ertesi sabaha kadar olanlar pek unutabileceğim türden değildi. İstiklal Caddesi’nde üzerlerine yüzlerce gaz bombası yağarken sürekli büyüyen bir kalabalık vardı; çoğu ilk defa eyleme katılan gençler çok büyük bir dayanışmanın parçası olmuşlardı. Gece yarısı Kadıköy’e dönmeye çalışırken karşılaştığımız mahallemizin bakkalıyla kendimizi TOMA’ların üstüne yürüyüp Beşiktaş’tan Taksim’e gitmeye çalışan kalabalığın arasında bulduk. Saatler sonra, sabaha karşı yorgunluktan bitmiş bir hâlde eve dönmeye çalışırken karşıdan köprüye yürüyen binlerce insanla karşılaşmak... Gerçekten inanılmaz bir manzaraydı. Sabah o yorgunlukla yattığımda bile heyecandan uyumakta zorlanmıştım.
Binlerce insanın dayanışmasının yanısıra sürekli bir çatışmanın da yaşandığı günlerden geçiyoruz. Bir fotoğrafçı olarak, bu günlere dair deneyimin ne şekilde oldu, fotoğrafı algılayışını nasıl değiştirdi?
İlk fotoğrafçı olmak istediğim andan beri foto-muhabirliğe özenirdim. Ünlü foto-muhabirlerin dokunulmaz, kahramansı duruşları bir mit gibi gelirdi. Ama kendimi hiçbir zaman tarafsız bir gözlemci gibi görmedim. Fotoğraf makinesi varken de, yokken de aynı yerde olmak isterim. Tele-objektiflerle polisin arkasından ilerleyen gazetecilerin yaptığı iş hep yanlış geldi bana. Bu süreç fotoğraf algılayışımı nasıl değiştirdi açıkçası bilemiyorum ama insanlara daha çok yaklaştığımı hissettim ve fotoğraf da hissettiklerinizin ötesinde bir şey değil.
Dayanışma ya da çatışma anlarından unutamadığın veya “keşke fotoğrafını çekebilseydim” dediğin ân hangisi?
Keşke daha az uyusaymışım, daha çok orada bulunsaymışım, daha çok fotoğraf çekseymişim diyorum. POMA’yı görmeyi veya ünlü “biber gazı oley” videosunun çekildiği zaman Beşiktaş’ta olmayı çok isterdim.
Bu direniş sürecini senin için anlamlı kılan neler oldu?
Bazen yaşadığınız yerdeki çirkinlikleri bütün açıklığıyla görmek, bunlara katlanmak zorunda olmak ağır geliyor, başka yerlere gitmek istiyor insan. Ama direniş süreci bildiğimizi sandığımız, değişmez sandığımız pek çok şeyi değiştirdi, güzelleştirdi. İnsanların haksızlığa karşı sesini yükseltirken yalnız olmadıklarını bilmeleri o kadar büyük bir umut ki... Barikat serisinin başlığı da bir barikatın üzerindeki yazıdan alıntı ve her şeyi özetliyor benim için: “arkada çok güzel bir dünya var...”