






BARCELONA’DA HER YAZIN BAŞINDA FESTİVAL SEZONUNU GÖRLEMLİ BİR ŞEKİLDE AÇAN PRIMAVERA SOUND FESTİVALİ, BU YIL AKILLARA DURGUNLUK VEREN PROGRAMIYLA AYLAR ÖNCESİNDEN HEYECAN YARATMIŞTI.
Nick Cave & The Bad Seeds, Blur, Wu-Tang Clan, Animal Collective, James Blake, Grizzly Bear, Deerhunter, Liars, Mulatu Astatke ve daha nicesini üç güne sıkıştırıp karşımıza çıkarıyordu Primavera Sound.
Her gün ortalama 8-9 konser izlerken bir yandan rüzgâr ve devasa festival alanında bir o yana bir bu yana koşturmakla mücadele ederek biraz yorulsam da hemen hemen izlediğim her performanstan keyif aldığımı söyleyebilirim. Arada sırada tam olarak ne yaptıklarını anlamadığım The Free Fall Band ya da The Honeybirds and The Birdies gibi grupları izlerken tadım kaçmadı da değil tabiî. Ama yorgunluktan içim bile geçmişken kendimi zorlayarak izlediğim Fuck Buttons'ın beni hayata döndürüp Animal Collective'in ders niteliğinde performansıyla otelime postaladığı ilk geceden festival alanını biraz uzaktan da olsa My Bloody Valentine şarkıları eşliğinde terk ediş ânına kadar her ânı dolu dolu bir Primavera Sound geride kaldı.
Festivalde özellikle pek beklemediğim grupların performansı beni en çok etkileyen performanslar oldular. Bunların arasında öne çıkanlar Apparat ve Tame Impala. Özellikle Apparat'ın son albümünü baştan sona çaldığı performansı hayatım boyunca izlediğim en incelikli düşünülmüş performanslardan biriydi. Blur, tam olarak beklediğim gibiydi; hem setlist hem enerji olarak. Mesela Dinosaur Jr.'a 25 yıldır aynı müziği yapıyorlar diye kızabiliyorum ama Graham Coxon kendini 40 küsur yaşında yerlere atınca hâlâ çok doğal geliyor. James Blake, albümdeki yüksek anları canlı performansında çok daha uzun tutarak dinleyicilerin bolca dans etmesini de sağladı. Aynı sahnede iki ayrı gün çalan The Breeders ve Wu-Tang Clan yaptıkları The Beatles cover'larıyla festivalcilerin hep bir ağızdan şarkı söylemesine sebep oldular. Sahne şovu ve görseller olarak Animal Collective, Tame Impala, Fuck Buttons, Grizzly Bear ve Apparat çok tatmin ediciydiler. Dead Can Dance, Tinariwen ve Orchestre Poly Rythmo de Cotonou farklı coğrafyaları Barcelona sahillerine getirdikleri performanslarıyla festivalin akılda kalıcı gruplarından oldular. Om, üç kişiye çıktıkları yeni kadrosuyla festivalin en sürpriz performanslarından birine imza attı benim için. En sevdiğim iki albümünden şarkılardan oluşan setlisti gerçekten kendim hazırlamış gibi hissettim. Kurt Vile & The Violators çok büyük bir kalabalığa karşı çaldı ve o kalabalığın içine girmeden, uzaktan dinleyerek müthiş keyif aldım. Festivalin tek kapalı sahnesi olan Auditori Rockdelux'ta izlediğim konserler arasında Apparat ve Mulatu Astatke en ufak bir ses bile çıkarmayan izleyiciler karşısında kusursuz performanslar sergilediler. Liars'ın tamamen elektronik performansı, Dan Deacon'ın son sürat davullarla sahneyi savaş alanına çevirmesi, The Ringo Jets'in Primavera Sound'da sahne alan ilk grup olması, Fuck Buttons'ın beynimde yankılanan ritmik altyapıları, Goat'un ATP sahnesini kabile ayinine çevirmesi, Shellac ve Woods konserlerinin benim için tam bir hayal kırıklığı olması festivalin kısa özeti için önemli notlar.
ANIMAL COLLECTIVE
“Primavera Sound favori festivalimiz”
Primavera Sound 2013'ün açılış gününde basın tanışmasına Animal Collective konuk oldu. Grup kısa basın mensuplarıyla kısa bir soru cevap yaptı ve Primavera'yla ilgili sevdikleri şeyleri anlattı.
Bu festivali sizin için dünyanın dört bir yanında çaldığınız onca festivalden farklı kılan şey nedir?
Brian Weitz: Bu kesinlikle bizim favori festivalimiz. Sanırım bu dört ya da beşinci Primavera konserimiz olacak. Konuklar her zaman harika, mekânın dekorasyonu harika. Şehrin içinde olması da güzel, kamp ya da yol gibi sıkıntılarınız yok. Çok ustaca düzenlendiğini rahatlıkla hissedebiliyorsunuz.
Sizin için onbinlerce insana karşı çaldığınız festivaller ve küçük kulüp konserleri arasında ne gibi farklılıklar var?
Noah Lennox: Böyle festivallerde çalmak biraz daha büyük bir meydan okuma diyebiliriz. Festivallerde çok daha fazla insan sizi dinliyor ve o insanların arasında mutlaka sizin müziğinizi önceden duymamış olanlar bulunuyor. Diğer mekânlarda çaldığımızda ya da sadece Animal Collective konseri olduğunda şarkılarınızı bilen ve seven insanlar sizi canlı çalarken izlemeye geliyorlar. Festivallerde herkesi aynı sayfada buluşturabilmek ve herkesi performansın içinde tutabilmek bir tür meydan okuma bizim için. Bu kesinlikle çok iyi bir şey bizim için. Çünkü söz konusu meydan okumayı başarıyla sonuçlandırdığımız zaman, ki bizim için genelde bu böyle sonlanıyor, hiçbir şeyle değişmek istemeyeceğimiz bir hisse kapılıyoruz.
Peki setlist bazında nasıl değişiklikler oluyor?
Noah Lennox: Setlisti değiştiren şey insanların sayısından ziyade festivalin atmosferi oluyor. “Bu tür bir ortamda çok iyi gider” dediğimiz şarkıları setliste koyuyoruz. Bazen gündüz saatlerinde çalmamız gerekiyor ve belli başlı şarkılar gündüz çalındığında aynı etkiyi yaratmayabiliyor. Kesinlikle setlist oluştururken göz önünde bulundurduğumuz ilk şey festivalin ortamı oluyor.
Bu akşamın setlisti nasıl olacak?
Brian Weitz: Bir Animal Collective dinleyicisi için “Greatest Hits” dinlemek gibi olacak sanırım.
Bundan önceki Primavera ziyaretlerinizden aklınızda kalan komik, çılgın ya da rezil bir anınız var mı?
Brian Weitz: Komik ya da çılgın bir anıdan ziyade aklıma ilk gelen şey 2008'de burada çaldığımız konserle alâkalı. Sanırım buradaki ikinci konserimizdi. Muhtemelen benim en sevdiğim Animal Collective konseri o konserdir. Merriweather Post Pavilion çıkmadan önceydi. Albümü kaydetmeyi henüz bitirmemiştik ama setlistin büyük kısmı o albümdeki şarkılardan oluşuyordu. Bunu çok yaptık, sahneye çıkıp henüz yayınlanmamış malzemeleri defalarca çaldık. 2008'deki Primavera'daki dinleyiciler “My Girls”, “Summertime Clothes”, “Brother Sport” gibi şarkıları ilk kez dinliyordu ama kesinlikle olayın içindelerdi. Bunu görmek bizim için gerçekten çok ilham vericiydi. Bundan sonraki konserlerde de yayınlanmadığımız şarkıları çalmak için bizi motive eden bir konser olmuştu.
Noah Lennox: Sanırım burada çaldığımız ilk konserde birisi devasa bir bitkiyle gelmişti konsere. Gerçekten kocamandı, neredeyse ağaç tutuyordu elinde. Bazı insanların ellerinde tuttuğu bayraklardan daha büyüktü. Bu başımıza ilk defa burada geldi ve bir daha hiç böyle bir şeye tanık olmadık.
THE RINGO JETS
”Rodriguez bizden akıllı çıktı!”
Primavera Sound 2013'ün ikinci gün programında Türkiye'den The Ringo Jets de yer alıyordu. Adidas Originals sahnesinde gece yarısı sahne alan grupla konserlerine birkaç saat kala, Shellac'tan hemen önce kısa bir sohbet etme şansı yakaladık. Barcelona'yı benim gibi sıcak hayal edip yazlık bir şekilde gelen grupta özellikle Tarkan, soğukla sert bir mücadeleye girmiş gibi görünüyordu. The Ringo Jets'le biraz festival hazırlığından, biraz da Rodriguez'den bahsettik.
Festivalde çalacak olduğunuz haberi geldiğinde ilk olarak ne hissettiniz?
Lale Kardeş: İlk haberi aldığımızda, anlamadık. Hattâ dün anladık biz Primavera'da çalıyor olduğumuzu. En azından kendi adıma bunu söyleyebilirim.
Tarkan Mertoğlu: Evet bence de öyle.
Primavera için yaptığınız hazırlıklar nasıl geçti?
Lale Kardeş: Buraya özel bir iki şey yaptık tabiî ki. Cover'lar hep var zaten.
Deniz Ağan: Bugün daha az cover ama tabiî.
Seyirciyi düşünerek özel bir cover seçimi oldu mu peki?
Lale Kardeş: Yok, konu grubu tanıtmaksa eğer, grubu tanıtalım dedik.
Peki festival genelinde, aynı festivalde olmaktan dolayı sizi heyecanlandıran isimler kimler?
Tarkan Mertoğlu: Shellac var, Dinosaur Jr. var.
Lale Kardeş: Rodriguez vardı.
Tarkan Metroğlu: Evet, iptal olmuş maalesef.
Lale Kardeş: Ne olmuş peki, bu sefer gerçekten mi ölmüş?
Yok, temmuzda gelecekmiş Barcelona'ya.
Deniz Ağan: Soğuk gelmiştir.
Lale Kardeş: Akıllı! Rodriguez hepimizden akıllı çıktı!
Primavera'nın ardından da Fransa'da bir konseriniz var. Sonrasında yeni birşeyler beklemeli miyiz The Ringo Jets'ten?
Lale Kardeş: Albüm yeni çıktı zaten.
Deniz Ağan: Ama onun dışında, daha yayınlanmamış hazır kayıtlarımız var. Onlar sunulabilir, hep kafamızda.
Lale Kardeş: EP'ler olur bu sene içinde. Sürekli bir şeyler çıkıyor. Deniz'in dediği gibi önceden elimizde olan şarkıların başını gözünü düzeltip bir şeyler yapabiliriz. Boş kalmayız yani.
ÖNE ÇIKAN BAZI PERFORMANSLARDAN NOTLAR BURADA, GÖRÜNTÜ VE GÖRSELLER İSE İLERLEYEN SAYFALARDA...
LIARS PERFORMANSI:
Konserde 5-6 yeni şarkıya yer veren Liars'ın bir ara modern teknoya dönüşen performansı benim için büyük sürpriz oldu. Son albüm WIXIW'dan şarkıların yanısıra kapanışı gürültülü Liars'ı hatırlatarak The Overachievers ve Broken Witch'le yaptılar ve zevkten dört köşe oldum.
APPARAT PERFORMANSI:
Apparat'ın yeni albümünü henüz dinlememiş ve genel olarak müziğiyle ilgili de kısıtlı bir fikre sahip olan biri olarak, grubun Krieg und Frieden albümünü ilk kez böyle bir konserle dinlediğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Müthiş görseller ve harika performans bir arada, festivalin zirve noktalarından birini oluşturdular.
TINARIWEN PERFORMANSI:
Sahra Çölü'nden kalkıp gelmiş olmaları herkes için çok fazla şey ifade edebilir. Ama sahne kostümlerini veya geçmişlerini bir yana bıraktığınız zaman kendinizi rahatlıkla içinde bulabileceğiniz bir müzik yapıyor olduğunu göreceksiniz Tinariwen'in. Festivalde en çok eğlendiğim anların arasında Tinariwen konseri en üst sıralarda yer alıyor.
OM PERFORMANSI:
Özellikle favori Om albümlerin olan God Is Good ve Advaitic Songs'a yoğunlaşan setlistleri beni benden aldı. Grubun yarattığı doku, üç kişiye çıkan yeni formlarıyla iyice bütünlüğe ulaşmış.
TAME IMPALA PERFORMANSI:
Grubun biraz fazla abartıldığını düşündüğüm oluyordu çoğu zaman. Fakat festivalin ilk günündeki konserlerinde neye uğradığımı şaşırdım. Müziklerinin her noktasına, her detayına bu kadar hâkim olan grup çok az izledim diyebilirim. Şarkıları birbirine benziyor olsa da performanstaki kusursuzluk ve şarkı aralarında yaptıkları bir kısmının doğaçlama olduğunu tahmin ettiğim geçiş bölümleri gerçekten çok etkileyiciydi. Bir de grubun yeni basçısı Cam Avery, grupla ilk konserine Primavera'nın ana sahnesinde onbinlerce kalabalığın önünde çıkmış, onu da bir kez daha selamlayalım.
ANIMAL COLLECTIVE PERFORMANSI:
Grubun harika sahnesine bakarak konserin başlamasını beklerken ister istemez gündüz gerçekleştirdikleri basın toplantısında verdikleri ipucundan yola çıkarak hangi şarkıyla başlayacaklarını tahmin etmeye çalışıyordum. En sevdiğim Animal Collective şarkısı olan “I Think I Can” ilk olarak çalınınca, ardından da “Today's Supernatural” gelince ip koptu!