Bantmag

BEYAZ ATLI PRENSE DAİR YARATILAN TATLI DİLLİ ANLATIMLARDAN SIKILDIYSANIZ, BU UMARSIZ ARAYIŞTA İLLA Kİ YER ALMANIZ GEREKTİĞİNE DAİR GARİP BİR HİSSİYATA KAPILDIYSANIZ VE TÜM BUNLARIN ÜZERİNE SOĞUK SU DÖKMEK İSTİYORSANIZ SİZLERİ DENİZ ÖZTURHAN İLE TANIŞTIRALIM.

 

Kim lan bu hayatımın erkeği adlı blogunda mevzuyu tüm abesliğiyle anlatan (ve evet, güldürürken düşündüren) Deniz Özturhan’ın yazıları, blogla aynı adı taşıyan kitabında toplandı. Kendisi her ne kadar da tavsiyelerinin kötücüllüğünden dolayı ciddîye alınmayacağını düşünse de geçtiğimiz günlerde, kitapta yer alan bir yazının ardından saçlarını küt kestirmeye karar veren bir okuyucunun varlığından haberdar olduğumuzu da söylemekte fayda var.

 

 

Kim lan bu hayatımın erkeği blogun dışında yazıların başka nerelerde yayınlanıyor? Farklı yayınlar söz konusu olunca yazılarının içeriği ne şekilde ayrışıyor birbirinden?

Şimdiye kadar pek çok dergide yazdım, hattâ bir ara çizerlik yaptığım da oldu. Şu aralar dijital reklam yazarlığının yanısıra, düzenli olarak GQ Türkiye’de yazıyorum. Elbette mecranın tarzına, hedef kitlesine göre yazdığım şeyin biçimi ve tonu farklılık gösteriyor. Nihaî amacım ise, nerede yazarsam yazayım kendime ait bir ses yakalayabilmek.

 

Blogunun sıkı bir takipçi kitlesi var. Peki bu blog nasıl ortaya çıktı? Başlangıçta nasıl bir fikir vardı kafanda?

23 yaşındayken anarşik bir yeraltı romanı yazmaya başlamıştım, hedefim bunu online olarak yayınlamaktı. Fakat öncelikle internette bir okur kitlesine sahip olmam gerektiğini düşündüm ve romandan daha hafif, ilgi çekici, kara mizahlı bir blog açmaya davrandım. Ortaya KLBHE çıktı. Özetle KLBHE maksadını aşmış bir iş oldu diyebiliriz. İyi oldu tabiî, lâkin roman hâlâ masaüstümde bekliyor.

 

Blogdan sonra ilk kitabın Kim Lan Bu Hayatımın Erkeği de geçtiğimiz haftalarda Sayfa 6 tarafından yayımlandı. Yazılarını bir arada toplayıp kitap hâline getirmeye nasıl karar verdin, bu süreç nasıl ilerledi? Sayfa 6 oldukça yeni bir yayınevi, onlarla yolun nasıl kesişti?

Sayfa 6, İnkılap Yayınevi’nin e-debiyat serisini yayınlamak için kurduğu bir alt marka. Geçen sene çok sevdiğim bir blogger olan Siminya’nın Kız Kısmı kitabını yayınladılar. Siminya ile görüştükleri dönemde, onun da tavsiyesiyle benimle irtibata geçtiler. Aslında blogun basılmasına çok sıcak bakan biri değildim ama Kız Kısmı’nda ortaya çıkardıkları işi görünce, sevindim, ikna oldum. Velhasıl kitabı, İnkılap gibi bir yayınevinin deneyimli ekibiyle hazırlama ve PR çalışmalarını yine bu ekiple yapma şansı buldum. Kapakta ve iç illustrasyonlarda ise dostlarım Ece Soner ve Çağatay Dener’in emeği var.

 

Yazılarında belirttiğin üzere, çocukluğundan beri yazıyla oldukça samimî bir ilişkin var… Yazma motivasyonların ve ritüellerinden bahsedebilir misin? Gündelik hayatın içerisinde yazı yazma anlarını nasıl yaratıyorsun? Ne tür anlarda oturup yazma ihtiyacı duyuyorsun? Yoksa artık bu senin için bir ihtiyaçtan ziyade bir iş hâlini mi aldı?

Yazının başına oturmadan önce siyah skinny bişeyler giyiyor ve üç bakire kedi başı okşamaya özen gösteriyorum... (gülüyor) Blog, reklam, stand-up fark etmez, her işi önce kafamda yazarım. Bu yüzden hemen hemen her yerde, bir not defteriyle çalışıyor konuma gelebilirim. Ama not defterlerimin asıl amacı tek başıma bir yere oturduğumda, kafamdaki ve etrafımdaki imgeleri, olayları not almaktır. Son 15 senede 50-60 defterim oldu; gerçi hiçbirine dönüp tekrar bakmadım.  

 

Yazılarında yaptığın tespitler aslında pek çokları için hayat dersi niteliği taşıyor aslında. Bu sende nasıl bir his yaratıyor? Sen işin eğlenceli yanına mı odaklanıyorsun yoksa bir tür sorumluluk duygusu yaşamaya başladın mı?

Bazı yazılarım oluyor tavsiye niyetine insanlara “Sevgilinizin keline uyurken dövme yaptırın. Dövmede ‘only uzun boylu insanlar can judge me’ yazsın.” ya da “ Erkek arkadaşınıza bol hormonlu tavuk yedirtin, memeleri çıksın. Emir’in Yolu’nu izlemeye başlasın.” gibi önerilerde bulunuyorum. Bunu hayat dersi diye ciddîye alan varsa, vay hâline… (yine gülüyor, çünkü güleç biri) Yazılarımın ilk sorumluluğu komik olmak, özellikle ilişki konularında ahkâm keserken hümanist bir mizahın eteğine sarılıyorum. İnsanların hikâyelerini uzun uzadıya dinliyorum. Öte yandan evet, KLBHE’nin bir sosyal sorumluluk misyonu var; eşitlikçi bir dünya istemek. Eşitlikçi bir demokrasiyle aşkın kanunu yeniden yazmak mümkün! (slogan atıyor?)

 

Peki seni şu ara en çok ifrit eden durumlar neler ya da okuyucunu şu ara neye/nelere karşı uyarmak istersin?

Ülkede ifrit olunmayacak bi’şey bırakmadılar sanki. Olmadıklarımı saysam mı acaba? Tamamı şantiye bir şehirde yaşamaya, vizyonsuz ve anti-demoktarik bir şekilde yönetilmeye, bir kadın olarak ülkenin hiçbir köşesinde güvende hissedemeyeye ve son olarak insan hayatının bu kadar ucuz olmasına ifrit oluyorum. İfrit ne kuzum? Derinden üzülüyorum.

 

“Erkeklere harcadığım vakti ilime yatırsaydım mutfak âletleriyle atomu parcalamıştım” cümlenden yola çıkarak soralım: Sence günümüzde neden bu kadar zor ve kafa yoran meseleler bu gönül işleri? Rahat yüzü görmenin yolları ne?

Gönül meselesine esas kafa yoran kadınlar gibi geliyor bana. Yabancı bir dizi dışında “hayatının kadınını” arayan erkeğe hiç rast gelmedim. Erkekler genelde hayatlarının başarısı, işi, hedefine yoğunlaşırken, kadınlar ise bunlara ulaşmış erkeklere âşık olmayı bekliyor. Çünkü kadınlara toplumda ayrılmış alan çok az; pek azı istediği işe, mesleğe, ilgi alanına sahip çıkabilecek. Geri kalanı kaderin kendisine uygun gördüğüyle, kenara itildiği yerde kıt kanaat bir yaşam sürecek. Bu konuda verebileceğim en düz tavsiye, kadınlara “Hayatınıza giren veya girmesini istediğiniz erkeklere vakit harcayacağınız yerde, kendinize yatırım yapın. Kendi mutluluğunuzun peşinden koşun. Hiçbir erkek sizin kendinize sağlayacağınız özgürlüğü ve mutluluğu, size gümüş tepside hediye edemez.” Ve erkeklere ise “Lütfen bu tip kadınları destekleyiniz. İnanın işleri –hele ki bu toplumda– hiç kolay değil” olacaktır.

 

Geçtiğimiz günlerde 5Harfliler sitesinde yayınlanan “Güzel Değil Ama Sempatik: Bir Kadının Stand-Up’çı Olarak Portresi” adlı yazında Kısmet Şov ile birlikte nasıl yola koyulduğunu anlatıyorsun aslında ama biz de soralım: Kısmet Şov’a dâhil olman ne şekilde oldu? Sahnede anlattıklarını neye göre kurguluyorsun?

Kısmet Şov’un fikri Deniz Alnıtemiz’den çıktı. Normalde bu işi yapmak isteyen insanlar, yurtdışında stand-up kulüplerde 5-10 dakikalık bitlerle sahneye çıkıp alıştırma yapabiliyorlar. Bizde böyle bir açık mikrofon kültürü yok. Deniz’in gazıyla bundan iki yıl önce kendi gezici komedi kulübümüzü kurmuş olduk. Yazıda da anlattım, ben sahnede olmayı istemiş ve buna ego olarak kendisini yakın bulmuş biri değilim. Ama oraya çıktıktan, bir kez alkışı duyup, ihaneti gördükten sonra da, sahnenin kafasını sevmeden edemedim. Çok yorucu ve bir o kadar hayat veren bir deneyim. Stand-up materyali hazırlamak biraz ikircikli bir iş, hâlâ öğreniyorum. Şu aralar Ellen Degeneres ve Louis CK’i takip edip gaza geliyorum. Umarım enerjim yettiğince bu işi yapmaya devam ederim.

 

Okurlarından ya da sahnedeyken seyirciden gelen tepkiler/yorumlar seni ne derece etkiliyor? Kitapla birlikte daha geniş bir okuyucu kitlesi tarafından takip ediliyor olacaksın. Sence bunun korkutucu yanları neler?

Beni hemen hemen her şey etkiler, markette kuruyemiş reyonu önünde yazı tura atıp, kaybedince yemişi almadan ve üzülerek giden şişman çocuk bile ağlatabilir. O yüzden elbette okuyucu ve izleyici yorumlarıma karşı da pek taş kalpli değilim. Bereket ki, şu âna kadar “paramızı geri istiyoruz!” diyen çıkmadı. Hem sahne, hem de kitap gayet neşeli gidiyor. Öte yandan yaşam sürem boyunca “korkulacak kadar” popüler olacağımı sanmam. Olursam buna en çok ben şaşarım.

 

Kitabın henüz yeni yayımlandı ama onun dışında gündeminde neler var? Üzerinde çalıştığın yeni projeler var mı?

İnanır mısın, gündemimde çok fazla şey var. Bir yandan da “ne gündemler sevdim sevdim zaten yoktular”. Yeni bir kitap için çalışmaya başladım, dijital reklamcılık zaten ekmek kapımız. En temel projem yazmaya devam etmek. Kısmet.

 

(Yazıyı bitirirken belirtelim: Deniz Özturhan’ı buradaki Twitter hesabından da takip edebilirsiniz.)