EN SEVDİĞİM FİLM MÜZİĞİ
YAZI SIMON JOHNS ÇEVİRİ AYŞEGÜL ÜLDEŞ
KORKUNUN USTASI – KRZYZTOF KOMEDA
Krzyztof Komeda; Polonyalı besteci ve caz piyanisti, en sevdiğim iki film müziğinin bestecisi. Soundtrack’ler, başka bir Polonyalı, Roman Polanski’nin iki filmine sırasıyla eşlik ediyor: Korkusuz Vampir Avcıları (1967) ve Rosemary’nin Bebeği (1968).
Bana kalırsa, iki film müziği de birbirine eş müzikler olarak kabul edilebilir; çünkü her ikisi de bilinen korku filmleri ve her ikisi de düzensel geçiş ve değişimlere, basit caz grubu enstrümantasyonuna ve de tüyler ürpertici ana motiflere sahip. Komeda iki filmin müziğini bir yıl arayla yazmış.
İki soundtrack de –bütün muhteşem soundtracklerde olduğu gibi– iki veya üç ana temanın ortaya çıkması ve sonradan tekrar görünmesine dayanıyor. Motifler o kadar akılda kalıcı ki, parçaları her dinlediğimde hikâyenin ve sahnelerin önüne nasıl geçmediklerini merak ediyorum.
Soundtrack’lerin hiçbirinde, gerginlik yaratmak ve endişeyi belirtmek için klişeleşmiş titrek ve uyumsuz yaylılar ile gümbürdeyen bas sesler yok. Hapsolmuş müzik; çaresizlik ve klostrofobi hissini arttırıyor. Korkutucu imgeler çoğu kez ekranda, huzursuzluğu giderek arttıran neşeli bir müzikle karşımıza çıkıyor.
Komeda’nın her istediğini yapma özgürlüğüne sahip olması, üzerinde oynanmış telgraf makinesi sesleri, karışık klavye enstrümanları ve avangart koro müziği aranjmanları anlamına geliyordu. Günümüz unutulmaz film müziklerinin yanında bu soundtrack’lerin enstrümantasyon yelpazesi dar; ama etkisi yoğun. Klavsen sesi, klarnet bası ve yaylı çalgılar dörtlüsü üzerine yavaşça çalınan gitar tınısından oluşan orkestrasyon zengin. Ve bir de filme adını veren Rosemary karakterini canlandıran Mia Farrow’un o narin sesi ve aynı narinlikteki çelesta ezgisine mırıldandığı “la-la-la”lar...
Aynı zamanda bu parçaları bu kadar iyi yapan müziğin görüntüden ayrı tek başına da dinlenebilmesi. Ana temalar hareketli ve tempo doluyken kıyıda kenarda kalan parçalar deneysel ve Bartok, Part ya da Stockhausen’in çalındığı bir programda kulağı tırmalamaz.
Polonya’da büyük saygı gören ama ülkesi dışında az tanınan Komeda 1966’da başyapıtı Astigmatic’i komünist rejimin burnunun dibinde kaydederek Leh cazına yön vermiştir. Rosemary’nin Bebeği’nin gösterime girmesinden kısa bir süre sonra, 38. doğum gününü kutlayamadan beyin sapı tümöründen dolayı hayatını kaybetti. Hiçbir korku filmi hattâ hiçbir film bu kadar daha iyi bir müzikal altyapıya sahip olmamıştır.