Bantmag

EVLİ, İKİ ÇOCUK SAHİBİ, BERLİN'DE YAŞAYIP, BİR KAYKAY MÜZESİ İŞLETEN, AYNI ZAMANDA KAYKAY YAPAN VE OLAĞANÜSTÜ SANAT ESERLERİ ÜRETEN JÜRGEN BLUMLEIN SORULARIMIZI YANITLADI…

 

Merhaba Jürgen, belki çok bilindik bir soruyla başlayabiliriz: Bize biraz kendinden bahseder misin? Kaykay ile ilişkin nasıl başladı?

Merhabalar, kısaca şöyle denebilir: Neredeyse 40 yaşındayım, evliyim, iki çocuğum var, Berlin'de yaşıyorum ve orada bir Kaykay Müzesi işletiyorum.

Biraz daha uzun bir versiyon da 1987 yılında kaykay ile ilk tanışmam ile başlıyor. Kaykayın üzerine ilk adım atışımı hâlâ anımsıyorum; beni anında çarpmıştı. O zamana kadar birçok spor dalını denemiştim; ama bu oydu. O andan sonra hayatım tamamen değişti ve bir kaykaycı oldum. Bütün gün kaykay yapıyordum, kaykaycı kıyafetleri ve ayakkabıları giyiyordum, yerel bir kaykay dükkânında çalışıyordum ve sponsorluk aldım. Dünyayı dolaştım ve diğer harika kaykaycılar ile tanıştım. Ta ki 2003 yılında bir Kaykay Müzesi açana kadar.

 

Bize Stuttgart'taki Kaykay Müzesinde biraz bahseder misin? Nasıl başladı ve neden kapandı?

Her şey 2000 yılının ilk aylarında başladı, üniversiteyi bitirdikten sonra. Sanata alâkam vardı ve ilk kişisel sanat gösterilerimi yaptım. Ama tabiî ki yeni başlayan bir kimse için sergi açmak her zaman zor. Bu yüzden ben ve birkaç yakın arkadaşım bir takım hâline geldik ve bir kolektif sanat grubu kurduk. İşlerimizi yapabileceğimiz ve çılgın sergilerimizi açabileceğimiz yerler arıyorduk.

Ben, sanat çalışmalarımın yanında hep kaykaylar da sergilerdim; fakat bunun anlamının benim bir kaykaycılık geçmişim olduğuna bağlayanlar çok olmadı. Çok geçmeden, kaykay kültürüne odaklı bir sergi hazırlamaya ve bu sergiyi de kaykay sahnesine ait sanatla kombine etmeye karar verdik. Serginin ismini KAYKAY ATEŞİ olarak adlandırdık; tabiî ki olumlu bakımdan kaykay virüsü kapmış olarak. Serginin iki hafta sürmesi planlanmıştı ve buna ek olarak birçok şahane yan etkinlik düzenledik; mesela video ve film geceleri yaptık. İnsanlar sergiye hayran kaldılar, sergiyi bir sürü insan ziyaret etti. Bodrum katını sergi açmak için kullandığımız binanın sahibi şehir belediyesiydi. Biz de bu durumdan istifade ederek iki haftanın sonunda belediyeden mekânı bize vermeleri için izin istedik ve onlar da kabul ettiler. Böylece, geçici bir sergi sayesinde Avrupa'da ilk ve tek Kaykay Müzesi doğmuş oldu. Ondan sonraki bir yıl içinde bu sergiyi Avrupa'nın Londra, Amsterdam, Berlin, Viyana gibi birçok ana kentinde de açtık. Hattâ sonraları Berlin'deki Müze'nin binasında daha çok yer edindik. Yani her yıl biraz daha büyüyordu müze. Sonuç olarak her gün gittiğim işten çıkarak yalnızca müzeye ve sergilere odaklanmam gerekti. Bu aynı zamanda bana kitaplar ve VANS gibi kaykay markaları için özel sergiler hazırlamak gibi diğer yan projeler üzerinde çalışmak için zaman da kazandırdı. 2011 senesinin sonlarına doğru öğrendik ki şehir belediyesi de binayı bir bankadan kiralıyormuş ve bu banka da artık binayı kiraya vermek istemiyormuş. Banka binayı devraldı ve kirayı yükseltti, biz de tam o sırada bir yıllığına bir kontrat imzaladık. Dünyanın her yerinden gelen destek ve para yardımlarıyla bir sene daha kirayı ödeyebilecektik. Fakat, bu sefer de öğrendik ki banka binayı yıkıp yerine yenisini yapmayı planlıyormuş. Bu kadardı! Ben de 2005 yılında Berlin'e çoktan taşınmış olduğumdan Berlin'de yeni bir mekân araştırmaya başladık ve şans eseri STATTBAD Wedding'de bir yer bulduk. Olağanüstü miktarda yaratıcı enerjisi olan inanılmaz bir kültür binası burası. Umuyoruz ki 2013'ün sonlarına doğru burayı açabileceğiz; ama evvela ekonomik destek bulmamız lâzım çünkü bayağı bir tamire ihtiyaç var. Ama bunu gerçekleştireceğiz! Dolayısıyla bizi takip etmeye devam edin ve yakında hepinizle Berlin'de Kaykay Müzesi’nde görüşmek üzere!

 

FauxAmi nedir? Ben bir tek "faux" un sahte, "ami" nin ise arkadaş anlamına geldiğini biliyorum…

FauxAmi, 2002 yılında kurduğumuz kolektif sanat grubumuza verdiğimiz isim. Evet, isim Fransızca ve sahte arkadaş anlamına geliyor. Sanat dünyasının içinde iken bulduğumuz bir isim. Etrafta bir sürü tuhaf insan var. Bu onun tersi, yani her daim gerçek arkadaşının kim olduğunu bil anlamında. Aynı zamanda, gezici sergiler kuran ajansımızın da ismi. Bunun bazen yardımı dokunuyor; çünkü insanlara bir kaykay müzesi işlettiğinden bahsettiğinde sana sanki saçmalıyormuşsun gibi bakıyorlar. Dolayısıyla, bir ajansı yürütüyor olmak kaykay dünyasından olmayan insanlarla olmak açısından çok yardımcı oluyor.

 

Son iki yıldır ben ve Polonya'daki arkadaşlarım kaykay bazlı bir proje (SkateBoat) üzerinde çalışıyoruz, bundan ötürü kaykay ile ve onun kültürüyle çok yakın bir ilişki içerisindeyim. Bununla birlikte söylemeliyim ki, kaykay konu oldu mu ben daha çok işin illüstrasyon, tasarım, grafiti kısmına daha çok tutkun olmuşumdur. Sen hem kaykay yapıyorsun hem de inanılmaz yaratıcılığa sahip olağanüstü işler. Bununla alakalı nasıl hissediyorsun? Yaptığın her iki şey hakkında neler söylerdin? Her ikisinin de birbirine katkısı var mı?

Kaykay kültüründe genellikle kaykay yapan herkes bir nevi yaratıcı bir etkinin tesiri altında kalıyor. Bu ilk önce kaykayların üzerindeki grafiklere bakmakla, dergileri okumak, videoları izlemek ve müzikleri dinlemek ile başlıyor. Sonra kendi kaykayın oluyor. Hangi çıkartmayı nereye yapıştıracaksın? Zımparayı boyamakla yahut üzerine bir şeyler yazmak ile de başlayabilirsin. Kaykayın üzerinde yaratıcılığı ifade etmek için neredeyse sonsuz sayıda olanak var. Bu kadar fazla kaykaycının müzik yapmak için ya da bir sanatçı olmak için, bir kitap yazmak, bir dergi ya da kitapçık çıkartmak için ya da birçok değişik yaratıcı işte çalışmayı seçmek için bir neden olsa gerek.

Ve tabiî katkı da sağlıyor; kaykay yapmak kişiyi kafasının içerisinde genç tutuyor, bundan dolayıdır ki birçok kaykaycı daha açık fikirlidir ve açık fikirli olmak da insanın daha yaratıcı olmasına ve hayattan zevk almasına yardımcı oluyor.

 

Büyük sanat eserleri yaratırken yine de piksellerini boyayarak resmetmek fikri nereden aklına geldi?

Liseyi bitirdikten hemen sonra 1994 yılında ilk bilgisayarımı edindim. O zamanlar bir bilgisayara sahip olmak çok yaygın değildi. Fakat, o zamanlar film okumaya kararlıydım ve bilgisayar da geleceğin makinesi olması açısından bir dönüm noktasıydı. Ama bir de o zamanlar model tasarımcılığı da yapıyordum ve filmler için görsel efektler tasarlamakla ilgileniyordum. Film okulundaki ilk sene boyunca modelleri kullanarak bir sürü küçük görsel efekt çekimleri yaratıyorduk; fakat bilgisayar gittikçe yavaşlıyordu. Bu yüzden gün geçtikçe bilgisayar ekranı önünde piksellere bakar vaziyette ellerimle birşeyler yaratarak ve inşa ederek daha fazla zaman geçiriyordum. Bu iyi bir şeydi ama birşeyleri kaçırdığımı hissediyordum. Ve bütün o model yapmak için sahip olduğum araç gereçleri sanki bir fırçayı kullanıyormuşum gibi düşünerek piksel ikonları yapmak fikrine ulaştım. O zamanlar bir arkadaşım Apple ikonları topluyordu ve bana bilgisayar ekranının nasıl isteğe göre uyarlanabileceğine dair tamamen yeni bir dünya gösterdi. Bütün bunlar beni bu inanılmaz büyük ikonları yapmaya götüren şeylerdi.

 

Almanya'daki ya da Avrupa'daki kaykay dünyasındaki değişimleri göz önünde bulundurarak hangi noktaya parmak basardınız?

Bildiğimiz üzere kaykayda çeşitli akımlar vardı, yani bir aralar bu akımlar çok popülerdi fakat sonra duruldular; çoğunlukla kısa bir sürede.

2000'lerdeki son akımdan hemen sonra, kaykay dünyası bir doruk noktasına ulaştı. Kaykay her yerdeydi ve hâlâ öyle. Her ay bir yerde inanılmaz bir kaykay parkı açılıyor ve artık günümüzde kalıcı bir akımdan bahseder hâle geldik. Kaykayın bir başka harika tarafı da büyün yaş gruplarına açık olması. Birçok arkadaşım kurumsal hayat tarzına geçtikleri zaman kaykayı bıraktılar. 30 yaşında kaykay yapmak onlara çocukça geldi.

Ama bence asıl değişen şu: ebeveynler çocuklarının spor dallarında arayışlarına daha açıklar ve kaykayı da çocuklarının yapabilecekleri harika bir şey olarak görüyorlar. Mesela ben kaykay yapmak için parka gittiğimde kızımı ve oğlumu da götürüyorum. Aynı zamanda günümüzde artık çok daha fazla kurcalanacak şey var. Hatırlıyorum, eskiden yeni çıkan bir şey yavaşça kaybolur sonra yeni bir tanesi fırlayıverirdi. Mesela önce YoYo sonra BMX sonra da kaykay moda oldu gibi. Bugün, çocuklar sonsuz tercih arasından seçmek zorundalar ne yapacaklarını: roller skate mi, scooter mı, yoksa kaykay mı, hattâ belki bir akıllı telefon bile olabilir.

Şimdilerde artık ebeveynler çocuklar ne isterlerse onu alıyorlar ve bazı şeylerin değeri artık yok.

Bir de, bir şey daha var: her gün bir kaykay parkında görüyorum, bir kaykaycı kayıyor ve bir trük yapıyor diğer de bunu videoya çekiyor. Ardından beraber izliyorlar. Bu beni çıldırtıyor; çünkü bence yaptığın şeyden zevk alarak yapmalısın, YouTube için değil. Ama bu her yerde oluyor yalnızca Avrupa'da ya da Almanya'da değil.

İşin negatif kısmıyla bitirmeyelim sohbetimizi… Aynı zamanda beni acayip memnun eden bir şey var, o da her gün kaykaylarının üzerinde şahane stilleriyle ve tutumlarıyla çok genç tipler görüyorum. Demek ki kaykay için kesinlikle canlı bir gelecek var!

 

Çok teşekkürler bize vakit ayırdığınız için. Umarım bir gün tanışırız.

Ben de çok teşekkür ederim. Ben sizinle tanışmayı çok isterim ve tanışacağımıza da eminim, dünya aslında bir kasaba!