ESKİ KAFALI OLDUĞUMUZU DÜŞÜNEBİLİRSİNİZ, AMA BİR DERGİNİN BAŞTAN SONA ELLE YAPILABİLECEĞİNİ HİÇ DÜŞÜNMEMİŞTİK…
Fanzinlerin tipik kolaj estetiklerinden bahsetmiyoruz. Kâğıt ve kalemin başına oturup bütün içeriği ince ince çizip, tüm yazıları elle yazmak... Bir sayıyı tamamlamanın dört yıl sürebilmesi! Chicago merkezli kıdemli plak şirketi Drag City’den 2001’den beri yayımlanan Galactic Zoo Dossier dergisinin hipnotik güzelliğiyle karşılaşınca ne kadar yanıldığımızı anladık… Galactic Zoo Dossier, aslen 1995 yılında Plastic Crimewave olarak tanınan Stephen Krakow tarafından başlatılmış, müthiş gözüken psikedelik bir fanzin. Krakow, tüm sayfaları A’dan Z’ye elleriyle işliyor ve dergiyi görünce 60’ların bu uyarıcı groove’unun içine dalıp kaybolmak istiyorsunuz.
Psikedelinin kuytu köşeleri ve eski terbiye çizgi romanlara duyulan doyumsuz bir tutkuyla yaratılan Galactic Zoo Dossier kesinlikle Krakow’un tek meşgalesi değil. Kendisi The Chicago Reader’a düzenli olarak “The Secret History Of Chicago Music” (Chicago Müziğinin Gizli Tarihi) isimli bir köşe çiziyor, aralarında onlarca gitaristi bir araya getirerek deli bir gürültü yolculuğunun peşinden gittiği Plastic Crimewave Vision Celestial Guitarkestra’nın da olduğu bir dolu müzik projesi yürütüyor, kurmuş olduğu karışık kaset kulübü aracılığıyla dünyanın dört bir yanına psikedelik müzik karışıkları gönderiyor… Üstesinden geldiği bir dolu yazı, çizi işi daha var. Krakow kendini nasıl meşgul edeceğini çok iyi biliyor. Chicago’da binlerce plak, çizgi roman ve posterle birlikte, büyük olasılıkla pop kültürüne ilgi duyan herkesin içine bir kez de olsa girmek istediği bir ortamda yaşıyor. Aynı zamanda Bant Mag.’ın sekiz yılı aşkın tarihinde e-mailimizi en hızlı cevaplamış sanatçı olabilir... Şimdi izin verin de sizi el yapımının çok değerli olduğu dünyasına doğru bir yolculuğa çıkarsın…
Bir çizgi roman fanatiği olarak küçükken çizdiğin karakterler hakkında ne söyleyebilirsin? Kendini tam olarak keşfetmediğin günlerde? Hatırlıyor musun?
Sanırım üç yaşından beri çiziyorum. Annem öyle söylüyor. Mad Magazine’den Don Martin gibi çizerleri taklit ederek başladım. Ardından John Byrne ve Jack Kirby taklitleri geldi. 10 yaşıma geldiğimde kendi çizgi roman karakterlerimi ve kitaplarımı hazırlamaya başlamıştım.
Galactic Zoo Dossier dergisinin başladığı günlerle ilgili biraz daha fazla şey öğrenmek isteriz. İlk başladığında nasıl çoğaltıyordun dergiyi? Kaç adet hazırlıyor ve onları nasıl dağıtıyordun?
GZD 1995 yılı civarında, Chicago’ya ilk taşındığımda başladı. Tüm ilgi alanlarımı birleştirmenin bir yolunu arıyordum; psikedelik müzik, 60’ların tuhaf süper kahraman çizgileri ve underground çizgi roman mizahı. GZD bu şekilde dünyaya geldi. Bir fotokopiciyle kankaydım, o yüzden ilk sayıları orada çoğaltıp zımbalıyordum. Birinci sayıdan dördüncü sayıya 100’er kopyayı bu şekilde çoğaltarak hazırladım. Her birinin yanında kaset de veriyordum. Dergileri posta yoluyla gönderip, çevredeki plak dükkânlarına bırakıyordum. Ayrıca Ptelemaic Terrascope gibi ilham veren dergilere arada bir ilan veriyordum.
Ortalama bir sayıyı hazırlaman ne kadar sürüyordu? Sana kimler yardım ediyordu?
Bir tanesi tam dört yıl sürmüştü! Ama genellikle iki yıl civarında sürüyorlar. Eğer tüm vaktimi dergiye ayırabiliyor ve para kazanmak için işler yapmak zorunda olmasaydım altı ay kadar sürebilirdi… Bugüne kadar çok sayıda katılımcım oldu. Mesela efsane müzik yazarı Byron Coley, Devendra Banhart, ya da Ugly Things gibi dergilere yazan Nick Myers ve blues tarihçisi Scott Wilkinson gibi.
Drag City ile birleşmeniz nasıl gerçekleşti? Planladığın bir şey miydi? Her şey bir anda sürpriz olarak mı gerçekleşti?
Kendiliğinden oldu. Eski dostum ve basçı Mark Lux, Drag City’e kasetlerden birinde bir parçası olduğu için eski bir sayıyı göndermişti. Ardından, o zaman Drag City’de olan Plush grubunun üyesi arkadaşım Liam, Drag City’nin dergiyi yayımlamakla ilgilendiğini söyledi.
Aynı zamanda pop kültürü ürünleri adına ciddî bir koleksiyonersin. Evine gelmek isteyen çılgın koleksiyoncular oluyor mu? Ya da sendeki bazı şeylerin peşinde olan insanlar?
EVET! Bazı ürünlerden iki tane bulundurduğum ve paylaşabildiğim oluyor, ama çok da fazla değil! En iyi şeyleri kendime saklamak istiyorum! eBay ya da diğer satış kanallarına da pek ilgim yok.
El emeği senin işin. Bilgisayarla aranda nasıl bir ilişki var?
Korkunç bir ilişki! Bilgisayarda neredeyse hiçbir şey yapamıyorum. Tam bir teknoloji düşmanıyım. Neyse ki, Drag City’nin grafik tasarımcısı Dan Osborn ve kardeşim Adam gibi harika teknolojik insanlarla çalışıyorum ve onlar bana bu konularda yardımcı oluyorlar.
Müzik tutkunu ve koleksiyoner olarak psikedelik müziği bugüne kadar çok farklı yerlerde bulmuş olmalısın. Psikedelik müziği alışılmış tanımı dışında kişisel olarak nasıl tanımlıyorsun?
Pere Ubu’nun David Thomas’ının şu tanımı çok hoşuma gidiyor: “zihnin sinematik müziği”. Yani, beyninizi harekete geçirerek sizi başka bir yere götüren ya da basitçe kafası güzel tınlayan ve gözüken bir şey! Eski folk müzikler, Hint ragaları, Mondo süper kahramanları ya da krautrock drone’ları gibi…
Bu senenin başlarında Galactic Zoo Karışık Kaset Kulübü için üyelik almaya başladın. Yaklaşık kaç üyen var? Dünyanın nerelerine karışık kasetler hazırlayıp yolluyorsun?
Değişiyor, senede 30-60 üye oluyor gibi düşünebiliriz. Şimdiye kadar İsveç, Kore, İngiltere, Abu Dabi gibi her taraftan üyelerim oldu.
Türk psikedelik müziğine aşina mısın?
Evet, kesinlikle. Sıkı bir Moğollar, Erkin Koray, 3 Hürel ve Cem Karaca hayranıyım.
Plastic Crimewave Vision Celestial Guitarkestra çılgın bir proje. Onlarca gitarist bir araya gelince nasıl bir gürültü ortaya çıkıyor? Bugüne kadar kendin, daha gürültülü bir ortamda bulundun mu mesela?
Eğer kapalı bir mekândaysa, inanılmaz derecede gürültülü oluyor! Ses duvarlardan çarpıyor ve kaçış olmuyor! Bu benim hoşuma gidiyor tabiî. Ama yine de bu etkinlikleri açık mekânlarda yapmayı tercih ediyorum. Böylece ses daha büyük bir yolculuğa çıkıyor ve 70 kişinin bir arada takılırken yakaladığı his daha iyi algılanıyor. Elbette bu takılmalar asla bir Keiji Haino ya da Acid Mothers Temple konseri kadar gürültülü olmuyor…
İşin doğrusu sen öyle kafasını nostaljiye ve eski günlere gömen biri değilsin. Sürekli yeni müzisyenler ve sanatçılarla işbirliğine gidiyorsun. Bu aralar bu gibi ortak çalışmalarda bulunuyor musun?
Sonunda Ya Ho Wha 13 gitaristi Djin Aquarian ile bir plak hazırladık ve aynı zamanda Michael Yonkers ile birlikte kaydettiğimiz bir şeyler var. Ayrıca, son zamanlarda Chicagolu efsane deneyselci ONO’yla ve PissPissPissMoanMoanMoan, Winters in Osaka ve the Humminbird gibi yeni gruplarla birlikte çalıyorum.
Bu aralar ne üzerinde çalışıyorsun?
GZD’nin bir sonraki sayısı için biraz çalışıyorum. Yakında Lush kozmetik için bir resimli roman projesi ve Acid Mothers Temple ile geçirdiğim zamanları anlatan bir çizgi romanla ilgili işe koyulacağım. Yeni grubum Moonrises, Captcha şirketinden yeni bir plak yayınlıyor. Daha da yeni olan grubum Plastic Crimewave Syndicate ise şu an kayıt yapmakta. Ambient tadındaki ikili projem Zsolar Fox, 20. yüzyıl kompozitörü Edward M. Zajda ile bir kayıt yapıyor. The Chicago Reader için hazırladığım “The Secret History of Chicago Music” köşesine de devam ediyorum.
“Retro füturistik bir kaçık” olarak tanımlanıyorsun... Sen kendini “kaçık” gibi hissediyor musun?
Hm, sanırım beni öyle tanımlayan tek kişi Julian Cope… Bazen kendimi bir kaçık gibi hissediyorum ve kimsenin neyi neden yaptığımı anlamadığını düşünüyorum. Ama bazen de kendimi sadece bir çizgi roman ve müzik delisi gibi hissediyorum. Sanırım bu aralar oldukça rekabetçi bir kaçığım.