Bantmag

“KADIN” KELİMESİNİN NEREDEYSE HAKARET SAYILIP “BAYAN” DİYE İNCELTİLDİĞİ, ANA AKIM MEDYADA KADIN GÜNDEMİNİN BİZZAT KADIN DÜŞMANI SÖYLEMİ BENİMSEDİĞİ ŞU GÜNLERDE, HELE Kİ HABER SİTELERİNE BAKACAK HÂLİMİZ KALMAMIŞKEN, BİZİ TAVRI, DURUŞU, EDASI VE SEDASIYLA GÜLMEKTEN KIRIP GEÇİREN BİR “KADIN BLOGU”: 5HARFLİLER.

Arkasında birlikte kahve içip saatlerce muhabbet etmek isteyeceğimiz bir dolu kadın bulunduğundan emin olduğumuz 5Harfliler’le kurduğumuz platonik ilişkiyi bir röportajla üst bir seviyeye taşıyalım dedik ve kendilerine daha da bağlandık!

5Harfliler blogunun arkasında nasıl bir ekip var? Blogu başlatma fikri nasıl ortaya çıktı?

On kişinin üzerinde üyesi olan bir ekibiz. Sürekli yazarların haricindeki katılımcılarımızla beraber yirmi kişiyi buluyoruz artık. Ana ekipten Çağla yazarlık, editörlük yapıyor, Zeynep yazılımcı… Kiraz, tarih alanında sürdürdüğü doktora çalışması kadar önemli olan 5harfliler’e, arada sırada daha fazla yazmaya çabalıyor. Oşu yazıyor, çeviriyor; yakınlarda ecnebi ülkede bir yayınevi kurdu. Nigar medyada çalışıyor. Deniz, bir kadın örgütünün yayınlarından sorumlu. Duygu fotoğrafçı. Feride şimdilik öğrenci…

5Harfliler açılmadan önce fikri zaten bir senedir kendi aramızda konuşup durduğumuz bir şeydi. Türk internetine özellikle hâkim olan kadın düşmanlığından gına gelmişti. İnternette gezdiğimiz yerlerin "Kadın düşmanı ama gene de bazen komik ve ilginç" klasmanına düşüp durmasından da rahatsızdık. "Kadına yönelik" sitelerin bir kısmının çocuk programı sunucusu gibi sahte ve ayarlanmış bir sesle konuşması da hoşumuza gitmiyordu. Hem bunların rahat rahat konuşulabileceği, kadınlara ne sevmeleri gerektiğini filan dikte etmeyen, "kadın gündemi"nin bir kadının ilgilenebileceği her şey olduğu bir ortam fikrinden yola çıktık. Farazi bir kadına hitap etme derdimiz olmadığı için doğal olarak erkeklerin de okuyabileceği bir içerik çıkıyor ortaya. LGBTT meseleleri ve feminizm kendi gündemimizde devamlı olduğundan, bunlar da sitede yer alıyor, edebiyat da, sinema da, müzik ve magazin de. İçeriğin ortak noktası kabullenici bir dili olması, nefret söylemi ve kadın düşmanlığı içermemesi. Geriye kalan her şeyi yorumlarda konuşuruz diye düşünüyoruz.

"5Harfliler" ismine nasıl karar verdiniz?

İsim bulma süreci tabiî ki acayip acılı geçti. Bu noktaya gelene kadar yazdığımız bütün saçmalıklar Duygu'nun defterinde duruyor, kabulgunu.org mu istersiniz, disiyiz.biz mi istersiniz... Baştan bir sürü kadın ismi de vardı aday olarak, ama hem okuyucumuzu illa kadın olarak sınırlamadığımızdan, hem de açıkçası neredeyse bütün kadın isimli domainler porno siteler tarafından kapılmış olduğundan, o fikir çabuk yattı. Kanayan yaramız olan kadın/bayan/kız ayrımından bahsederken, kadın kelimesinin ayıp görüldüğü bir ortamda bu kelimeden kaçmak ne demek gibi fikirler üretirken, cinlere “üç harfli” denmesi bağlamında Deniz'in ağzından "5Harfliler!" çıkıverdi. Bir hitap biçimi olabilecek olması, üstelik kadın ve erkek kelimelerinin de beş harfli olması gibi sevimli başka oyunları da vardı bu ismin. Bir daha da geri dönüp bakmadık, o kadar sevdik adımızı.

Şu aralar siz en çok neye gülüyorsunuz?

Çağla: Selçuk Ural'ın Twitter hesabına… Günüme doğan, Caps Lock tuşu yer yer kırılan tatlı bir güneş gibi... Herkese tavsiye ederim.

Zeynep: Dawn French'in Vicar of Dibley'ini yeniden izliyorum, dev gülüyorum. Bir de grup içi maillerdeki bazı yorumlara gülüşüyoruz.

Nigar: Happy Endings'deki tiplere gülüyorum. Ankaralılar (Zeynep) neşemi paylaşmayabilir ama ara ara Melih Gökçek'e gülüyorum. Louie C.K. dev komik. Bir de Allah onlardan razı olsun, arkadaşlarıma gülüyorum.

Kiraz: bu aralar Sünger Bob'a çok gülüyorum, ama ona evvel ahir gülüyordum, bu aralar yeniden seyretmeye başladım.

Oşu: Ben hâlâ Sivaslı esnafın “Nereye sıçacağız” isyanlarına kopuyorum. KASSAM ve 5Harfliler’in yazılarına kıkır kıkır gülüyorum. Bir de hiç eskimeyen: Yolda yürürken 3-5 saniyeliğine kulak misafiri olduğum muhabbetlerle eğleniyorum.

Deniz: 5harfliler’den sonra en çok someoneatethis.tumblr.com bloguna gülüyorum bu ara. Ama bir yerden sonra insanın midesi bulanmaya başlıyor. Orada burada karşıma çıkan animated gif’leri çok seviyorum. Çamaşır makinesi karşısındaki kedi gibi sürekli baştan alıp, sonsuza kadar karşısında kalabilirmişim gibi geliyor bazen.

Duygu: Terlikli ayaklar, ayaksız terlikler, YouTube’daki elektro-gitar soloları.

Gün içinde karşınıza çıkan şeyler arasında sizi en çok neler ifrit ediyor?

Çağla: Yavaş internet. Taksim'deki yolların kapalı olmasına bağlı o civarda yaşanan Simcity 2000 cehennemi. Kadına şiddet haberleri. Acun.

Zeynep: Ben bu aralar mal gibi mutluyum, bir tek haber sitelerini dolanırken tadım kaçıyor. Biraz da kış aylarına tilt oluyorum. Standart kar yağışı, trafikte beklemecilik, şehir insanının ayarsızlığı, Melih Gökçek falan.

Nigar: Yalan veya çarpıtılmış haber. Yalan veya çarpıtılmış olduğu 5 kilometreden görünen haberin Twitter'da filan orman yangını gibi yayılışını çaresizce izlemek. İstanbul'a yağmur yağdığı günler toplu taşımada mahsur kalmak. Günlük, sıradan cinsiyetçilik. Kendiminkiler dâhil komik olmayan şakalar.

Kiraz: Jinekolojik Şiddet isimli bloga şöyle bir girip çıkmakla insanı aylarca çok üzecek, sinirlendirecek malzeme ediniyor insan. Yine de bakıyorum bu bloga. Anestezi olmadan yapılan kürtaj haberleri üzüntünün ötesinde kahrolmama sebep oldu geçen hafta.

Oşu: Ekşisözlük’te bir sürü entry’ye fitil oluyorum. Aile politikaları, dehşet veren kadına karşı şiddet hikâyeleri, İBB, İstanbul (ve Anadolu) şantiye alanı hâli, hiçe sayılan kamu hakkı, 5 dakika boyunca doğru düzgün bir kaldırımda ya da yolda yürüyememek, bir süredir çok revaçta olan kentsel dönüşüm konusunu ele alan ama kendi rollerini asla sorgulamayan sanatçılar, devrimci solcu ayağı yapan cinsiyetçi şovmenler ve incileri, ve daha milyonlarca şey.

Deniz: Sinirim bozulmasın diye gazete okumayı ve Ekşi Sözlük’e girmeyi bıraktığımdan, Facebook kullanımımı sınırlandırdığımdan ve trafiğe girmemek için ofise beş dakika mesafede bir eve taşındığımdan beri en büyük derdim kız arkadaşlarımın sevgilileri. Harika kadınların kıymetini bilmeyen adamlara sinir oluyorum. Bir de kadınlara feminizm öğretmeye kalkan erkekler bitse keşke.

Duygu: Feysbuk “arkadaşlarının” şovenist paylaşımları.

Blogdaki yazıların "ilham kaynağı" ne oluyor genelde?

Çağla: Kendi aramızda devamlı lafladığımız bir mail trafiğimiz var. Şunu yazsak mı, bunu gördünüz mü diye bütün gün birbirimize yayındayız aslında. Biraz muhabbet amaçlı, biraz 5Harfliler'e içerik yaratma amaçlı. Onun dışında okuduğum izlediğim şeyler, gelen yorumlar, kıl olduğumuz ve becerebiliyorsak gene de inatla gülmeyi seçtiğimiz şeyler.

Zeynep: Günüm bilgisayar başında geçtiği için internetten pek ilham alamıyorum, feed dolanırken kafam şişiyor. Beni ekibe çağırdıklarından beri de kademeli olarak kasıldım, kendimi müsamereye çıkan ilkokul öğrencisi gibi gergin hissetmeye başladım niyeyse. Kısmetse daha iyiye gidecek. Şimdilik eski dergilerden, okuduğum kitaplardan ilham alıyorum.

Nigar: Çoğu günler bir içerik çığının altında kalıyorum, 50 tane tab, Twitter bir yandan, Tumblr bir yandan, haber durmadan akıyor. Onların içinden otomatik bir filtreleme yapıyorsun (ya da bazen yapamıyorsun ve FİLTRELEYEMEDİ oluyor). Bir keresinde kardeşimin ödevine yardım ediyordum, Rachel Carson hakkında, oradan bir yazı çıktı. "Bunu yazayım" dediklerimle yazabildiklerim arasında depresif bir uçurum var ama. Bunu derken aklıma podcast mi yapsak diye bir fikir geldi ama hemen kendi kendime "sus işine bak" dedim.

Kiraz: Denk geldiğim yazmaya değer konuları not alıyorum. Bu konular birikiyor, birikiyor. Bazıları aylarca bekledikten sonra yazıya dönüyor. 5Harfliler'in kendi aralarındaki haberleşme grubu çok ilham verici oluyor bir yandan da.

Oşu: 5Harfliler ekibinin ortaya attığı onlarca yem, sinirden ya da budalalıktan gülme krizine sokan olaylar ve insanlar, kişisel meraklar...

Deniz: E-postalar arasında kaybolup, elimin “Okundu olarak işaretle”ye gitmediği zamanlarda (ben de gurur duymuyorum, ama ne yapalım) mail grupları, giderek daha sınırlı hale gelse de Twitter, FriendFeed... Arkadaş muhabbetleri, eski kitaplar, dergiler...

Duygu: Kitaplar, haberler, filmler, fotoğraflar. Türkiye medyası, bloglar, sosyal medya, YouTube.  

Blog ekseninde geliştirdiğiniz başka planlar var mı?

Çağla: Şahsen siteye biraz daha fazla reklam alıp yazarlarına emeğinin karşılığını hakkaniyetle verebilelim çok isterim. Daha çok kaynak, daha büyük çıldırış demek.

Zeynep: Henüz 5Harfliler ekibine danışmadım ama ilerleyen zamanda teknolojiyle ilgili komikli haberler yapmak isterim. (Çağla yukarıda "kadın sitesi" dediğimiz şeylerin neye benzediğinin güzel bir tasvirini yapmış, ezkaza bu sitelerde gezinecek olursam aklıma hep bu takılıyor. Teknoloji olarak kıl yolucular, mutfak robotu, elektrikli süpürge ve saç maşasını kastetmiyorum tabiî.) Hoş, belki bilgisayar ve elektronik üzerine kelam edebilirim ama "5Harfliler bugün arabanızın bujisini nasıl değiştireceğinizi gösterecek" türü bir yazıyı yazmak da istemem açıkçası.

Nigar: Kendi haberlerimizi yapmaya başlayalım istiyorum. Aklımızda konular, konuşulacak insanlar, çekilebilecek fotoğraflar ve videolarla ilgili fikirler var aslında. Medyada ya da internette yer verilmeyen, ya da verilse de bizim başka şekillerde görebileceğimiz yığınla malzeme var. Kendi söyleşilerimizi yapma fikri de beni hayli heyecanlandırıyor.

Kiraz: Röportajlar serisi olsun istiyorum sitede. Adı bilinmeyen, görünüşte hiçbir olağanüstülüğü olmayan kadınlarla röportajlar. Her kadının hikâyesinde mutlaka çok çarpıcı bir taraf oluyor, onları dinlemek, paylaşmak istiyorum.

Oşu: sıradan insanlarla röportajlar, çeşitli şirinli gerilla müdahaleler.

Deniz: Geçenlerde rüyamda bir köşe yazısı yüzünden bir gazetenin bütün dış cephesini Orkid’le kapladığımızı gördüm. O zamandan beri 5Harfliler yeraltı eylem timi fikrini kafamdan atamıyorum. Geceleri kar maskeleriyle sokaklara dağılıp çılgın protestolar yapalım istiyorum.

Duygu: Daha çok okuyucuya ulaşabilelim isterim.

Peki son olarak şu ara bizim de kayıtsız kalamadığımız bir konuyla kapanışı yapalım: "Türk kadınına öncülük eden Seda Sayan"ın tasarladığı küçük ev âletlerini nasıl buldunuz?

Çağla: Sayenizde haberim oldu ama kendimi de çok suçladım "Ben nasıl hedef kitleyim, benim için günah kırmızısı tost makinesi yapıyorlar haberim yok" diye. Bütün seriyi satın alınca mutfak Ortaçağ cehennem tasvirine dönüyor anladığım kadarıyla. Yarın bankaya kredi başvurusu yapıyorum.

Zeynep: Türk kadınına öncülük eden Seda Sayan'a, insanımızı tost makinesiyle tanıştırdığı için çok teşekkür ederim. "Bu simit... Bu da susamlısı...” dercesine faydalı bir seri olmuş. Param olduğunda o kırmızı mutfak robotlarını yiyerek karnımı doyuracağım inş…

Kiraz: Bu soru sayesinde haberim oldu benim de. Henüz ürünleri görmedim, hemen bakayım.

Oşu: Tek iddialı parçanın puantiyeli kettle ve parlak mor tost makinesi olduğunu görünce hayalkırıklığına uğradım. Hâl buyken, yakın gelecekte Seda Sayan imzalı bir vibratör göreceğimizi de düşünmüyorum.

Deniz: Peluş mutfak robotu ve pırlantalı katı meyve sıkacağı göremeyince kapattım, bacım. Tam bir fiyasko.

Duygu: Koleksiyon beni de hayalkırıklığına uğrattı. Seda Sayan kafası şeklinde, dobra ve yargılayıcı mutfak robotları bekliyordum. Belki çalıştırınca Seda Sayan sesleri çıkarıyordur (her mutfak robotu gibi) ya da “Mutsuzum” şarkısını söylüyordur. Bu umuda tutundum şimdilik.