Bantmag

KAYRA KERİ KÜPÇÜ'YE BİR TEŞEKKÜR BORÇLUYUZ. ZİRA 80'LER VE 90'LARDA ÇOCUK OLMUŞ, YENİ YENİ PEYDAHLANAN ÖZEL TELEVİZYON KANALLARININ ÇOCUK KUŞAKLARINDA YAYINLANAN ÇİZGİ FİLMLERLE BÜYÜMÜŞ BİZLERİN ZAMANLA TOZLANAN HAFIZALARINA BİR KIYAK ÇEKTİ KENDİSİ.

 

Bu kıyağın ismi geçtiğimiz aylarda Gerekli Şeyler yayınevinden piyasaya çıkan, 2000'lerden önce türk televizyonunda yayınlanan tüm çizgi filmlerin çetelesini tutan  Çizgilerin Gücü Adına kitabı. Küpçü ile kitaptan çizgi filmlerden ve çocukluktan bahsettik, sonra da kendisini zor bir sınava tâbi tuttuk. 

 

Öncelikle bir okuyucu olarak elbette tebrik ve teşekkür ediyorum, gerçekten ihtiyaç duyulan, dost meclisinde, sağda solda sohbette veya çocukluğumuza dönmek istediğimiz her anda böyle bir kaynağın el altında olması şahane. Peki fikir nasıl çıktı? Nasıl oldu da kolları sıvadın?

Güzel sözleriniz için çok teşekkür ederim. Fikir de aslında sizin söylediğiniz gibi gelişti. Pek çok arkadaş sohbetinde konu dönüp dolaşıp bir şekilde çizgi filmlere gelirdi. Ben de çizgi filmleri çok sevdiğimden belki, tüm çizgi filmlerin isimlerini ve karakterlerini hatırlardım. Hattâ zaman zaman arkadaşlarım beni telefon ile arayıp, “Şöyle bir çizgi film vardı, adı neydi?” diye sorarlardı. Bunca çizgi film hatırlıyorken böyle bir kaynağın da hiç hazırlanmamış olmasından ötürü böyle bir işe girişmeye karar verdim. Karar sürecinden sonra uzun bir çalışma dönemi geçirdim ve sonunda Çizgilerin Gücü Adına ortaya çıkmış oldu.

 

Kitap 2000 öncesinde Türkiye televizyonlarında gösterilen tüm çizgi filmlerin yoklamasını alıyor. Oldukça kapsamlı bir araştırma sürecinden geçmişsindir diye tahmin ediyorum. Nasıl ulaşabildin bu bilgiye, nerelerde takıldın? 

Kitapta da belirttiğim gibi 250 saat gibi bir çalışma söz konusu. Bu zamanın çoğu da arşiv araştırmaları ile geçti. Bilgilere çoğunlukla eski gazetelerin televizyon programı sayfaları ve televizyon ekleri sayesinde ulaştım. Bununla birlikte internet de yardımcı oldu bazı durumlarda. İstanbul’da yaşıyor olmam bu konuda da bir şanstı benim için. Bu tür eski gazete arşivi barındıran kütüphanelere ulaşmak açısından bir rahatlık oldu.

 

Kitapta çizgi filmlerin görselleri haricinde pek çok illüstrasyon var. İşin görsel süreci nasıl işledi? 

Çizgi filmlerin görsel araştırması son aşamada ciddî bir sorun oldu. Çok eski ve çok bilinmeyen çizgi filmlerin görsellerini bulmak için uzun araştırmalar yapmak zorunda kaldım doğrusu. Bu süreçte internet bana çok yardımcı oldu. İllüstrasyon olayına gelirsek, pek çok illüstratör ve çizer arkadaşım var. Onların da çizgi filmleri sevdiklerini biliyordum. Böyle bir kitap için özel bir çizim yaparlar mı diye sorduğumda herkes hiç düşünmeden kabul etti. Ben de hangi çizgi filmi çizeceklerini tamamen onlara bıraktım. Kitaptaki illüstrasyonlar tamamen çizerlerin kendi sevdiği çizgi filmler ve kendi tarzlarında oldu. Bu da o çizimleri özel yapıyor.

 

Çocukluğunda seni en çok etkileyen çizgi filmler hangileri? Yazarken nostaljiyle dolduğun bir iki isim, karakter vardır mutlaka?

Çocukluğumda çok fazla çizgi film izlerdim ve hâlen de eşimle çizgi film izlemeye bayılıyoruz. Çocukluğumda ise Cesur Yıldız (Bravestarr), Zindanlar ve Ejderhalar (Dungeons and Dragons), her erkek çocuk gibi He-Man, Voltron ve Gol (Captain Tsubasa) gibi çizgi filmler beni çok etkiledi. Belki de fantastik kurgu ve bilim kurguya hâlen olan profesyonel merakım da bu çizgi filmlerden geliyordur. Bir de Flanderlar’ın Köpeği ve Yavru Geyik çizgi filmlerini yazarken ağlamamak için kendimi zor tuttum desem abartmış olmam.

 

Kitap özellikle 80 ve 90'lar televizyonunda yayınlanan çizgi filmlere yoğunlaşıyor. Peki 2000'ler nasıl bir dönem çizgi film için? Bizim çocukluğumuzdan bu yana neler değişti?  Sevdiğin takip ettiğin seriler var mı? 

2000’li yıllar ve sonrası, çizgi ve animasyonda teknolojinin çok etkilediği bir dönem olarak karşımıza çıkıyor. Klasik tarzdan çıkıp dijital animasyon tarzının hâkim olduğunu görüyoruz. Ayrıca çizgi filmlerin de genel konseptli kanallardan tamamen çekilip özel çocuk kanallarına hapsedildiğini düşündüğümüzde, artık çizgi filmlerin çoğunlukla çocuklara hitap ettiğini söylemek yanlış olmaz sanırım. Eski çizgi filmleri her yaştan insanın izlemesi mümkündü ancak bu durum da son zamanlarda değişti. Çizgi filmlerin tarzlarına baktığımızda da bol fantastik öğelerle bezeli, teknolojik gelişmelerin de önplanda olduğu çizgi filmler var. Eskiden hikâyeler de çok önemliydi ancak son zamanlarda görsellik ön plana çıktı.

Son zamanlarda Avatar serisini bayılarak izledik. Sinemalarda vizyona giren hemen her animasyon filmi de eşimle izlemeye çalışıyoruz. Bir de Phineas ve Ferb (Fineas ve Förb) çizgi filmini çok severek izliyoruz. Son dönemlerdeki en eğlenceli çizgi serilerden biri doğrusu.

 

Benim çizgi filmlere dair en belirgin anım, haftasonu sabahları saat 6'da kalkıp özel kanallarda arka arkaya verilen çizgi filmleri izlemekti. Herkes uyurken koca bir bardak sütle ekran karşısına geçmek ve normalde üzerinde egemenliğimin olmadığı televizyon kumandasına o bir kaç saat içinde olsa hükmetmek acayip keyifliydi benim için. Senin çocukluğundan kalan, çizgi film diyince direk aklına gelen bir an var mı?  

Vallahi çocukken de erken kalkardım, o zamandan kalan bir alışkanlık hâlen erken kalkıyorum. Ailem çalıştığı için haftasonları erken kalkmak istemezlerdi. Beni oyalamanın en etkili yolu ise çizgi filmlerdi. Akşama kadar çizgi film olsa akşama kadar yerimden kalkmazdım. Bir de özel kanallar ilk açıldığında sabah 5 gibi saatlerde çizgi film yayını başlardı. Ben kaçırmayayım diye heyecandan saat 3’te kalkıp televizyon karşısına oturduğumu hatırlarım. Babam da zaman zaman kalkıp kızmıştı bu duruma! Yine de çizgi film dediğimizde aklıma yaz tatilleri ve öğlen kuşağı geliyor. Dışarıda oyunu bırakıp eve koşup gelirdim ve çizgi film izlerdim. Ne güzel günlerdi…

 

Bir çizgi itirafım var. Bugs Bunny'nin Wagner operasının bir parodisi olan "What's Opera Doc?" bölümünde Elmer Fudd, Bugs Bunny'i öldürür ve sonra pişman olur. Sanırım Bugs Bunny'nin öldüğü toplam üç bölüm varmış ancak benim izlediğim tek bölüm buydu. Sonunda Bugs Bunny, Fudd'ın kollarında bir anlığına canlanıp seyirciye "Bir operadan iyi son beklemiyordunuz herhâlde?"  diye sorarak kötü son etkisini dağıtsa da ben bu bölümde ağlamıştım. Büyük yıkmıştı beni Bugs Bunny'nin ölümü... Elbette arka planda çalan Wagner operasının ve Fudd'ın pişmanlığının da etkisi var. Hadi senden de bir çizgi itiraf alalım?

Benzer travmalar, bizim çocukluk çizgi filmlerinde çok vardı. Az önce de bahsettiğim Flanderlar’ın Köpeği ve Yavru Geyik, büyük etkiler bırakmıştı. Hattâ Clementine çizgi filmi için söylediğim bir söz vardır; “Bizim dönemin bu hâlde olmasının sebebi Clementine’dir” diye! Çok trajik ve korkunç hikâyelerdi. Ancak bahsettiğin gibi bir etkiyi bende Genki çizgi filmi bırakmıştı. Küçücük bir çocuk olan Genki’nin boksör babası öldüğünde Genki, tek başına kalmıştı. Yağmur altında tek başına ağlayarak koşuşu hâlen gözümün önünde. (Tüylerim diken diken oldu.)

 

İnternette bir röportajını izledim, arkadaşlarla ne zaman çocukluk çizgi filmleri muhabbeti açılsa, herkes "neydi o?, hangi karakterdi, hangi diziydi?" diye hafıza eşelerken sen pek çok ayrıntıyı hatırladığını söylüyorsun.. O hâlde zor yerinden bir küçük sınav patlatıyorum. Ben bir ipucu veriyorum, sen çizgi filmi söylüyorsun, olur mu? Google yasak!

 

"Guri guri mogu mogu"

O bir kere “Guri guri” değil “Dorik dorik” tamam mı! Biz hep öyle derdik doğrusu. Tabiî ki sevimli köstebek kardeşlerimiz Mock ve Sweet. (Bu arada Mock ve Sweet’in bir 2. Dünya Savaşı çizgi filmi olması da çok ilginç değil mi?)

 

"Ama bu haksızlık, öyle değil mi?"

Yumurta kafalı siyah civcivimiz Kalimeroooo.

 

"Gri Kafatasının Onuru Adına" 

Türkçemize “Gölgelerin Gücü Adına” (bizim kitaptan esinlenmişler herhâlde!) diye geçse de aslı “Gri Kafatasının Gücü Adına” olacaktı. (Aslında Greyskull –Gri Kafatası– büyücünün şatosunun ismi tabiî ki). Bu da çocukluk kahramanlarımdan olan He-Man!

Hemen müdahale ediyorum, He-Man konusunda haklısın ancak kardeşi She-Ra, "gücü adına" değil "onuru adına" diyor orijinalde. Yani şaşırtmalı sorumuzun doğru cevabı She-Ra!

 

"Bu akşam ne yapmak istiyorsun?" - "Her gece yaptığımızı.... Dünyayı ele geçirmeye çalışmak."

Bu bana, Animaniacs çizgi filmindeki Pinky ve Brain’i hatırlattı ama çok da emin olamadım. Doğru mu?

Evet! benim şahsî Animaniacs favorilerimdendi Pinky and The Brain. Aslında yukarıdaki cümlede isimleri de geçiyor ama kopya olur diye çıkarttım.

 

Kene Bloaty ve Halka Kurdu Squirmy

Rocko’s Modırrrn Layyyyf! Heffer’ı sorsanız daha kolay olurdu, bu çok zor gelmese de düşündürdü biraz.

Eh zor yerinden soruyorum dedim.

 

Son Dinozor

Kılıktan kılığa giren Denver’dan başka kim olabilir ki!

 

Kewee aka Kiwi 

Ne yalan söyleyeyim bunu bulamadım. Merak ettim ben de.

Bu öğretmenlerin çocuklar 100 almasın diye sorduğu soru oldu aslında. Kewee ya da diğer adıyla Kiwi Taz-Mania'da Taz'ın peşinden koştuğu ufak sessiz sarı bir kuş. Road Runner'dan daha hızlı koştuğu öyleniyor. Hakikaten de öyle olduğunu buradan görebilirsin.

 

William ve Jack

Avarel ve Joe’nun tam ortasında yer alan iki dalton kardeş. Bir çizgi roman ve çizgi film klasiği Red Kit.

 

"Kavun, karpuz, portakal, elma... İşte karşınızdaaaa...."

Eyvaaah, canım çekti şimdi. Kışın ortasında da nerede bulacağım kavunu. Akıl gitti gelmez kolay kolay. Ben bilmem çizgi film falan....

Susam Sokağı'ndan Selma Yeşilelma arkadaşımız. "Kavun, karpuz, portakal, elma...  İşte karşınızda Süper Selmaaaa" diyerek uçabilen bir parmak kıza dönüşür, insanları zor durumlardan kurtarırdı. 

 

Abaragandi

Ne zaman Bay Çizgi (La Linea) ile ilgili bir şey görsem kıs kıs gülerim içimden. Bir de rahmetli usta Cenk Koray gelir aklıma, onu da saygıyla analım.

Valla ne diyeyim, yıldızlı pekiyi!