Bantmag

BU YIL DİNLEDİĞİM EN İYİ ALBÜM

“Wire” dergisi editörlerinden, “Sight and Sound” dergisi yazarlarından Frances Morgan cevaplıyor.

 

ÇEVİRİ AYŞEN ARIKAZAN

 

PAULINE OLIVEROS

Reverberations

Important Records

 

2012’de ABD’li kompozitör Pauline Oliveros, 80’inci doğumgününü kutladı. Konserlerle dolup taşan bu yılında, Tate Modern Sanat Müzesi’nde Her Noise adlı bir programın parçası olarak 1960’lardaki işlerinden birinin sergilenmesini denetlemek, ders ve konser vermek için Londra’ya da geldi. Cinsiyet ile sesi irdeleyen müze serisinde Oliveros’un işlerinden ne kadar etkilenmiş olsam da, bir elektronik müzik dinleyicisi olarak bestecinin 80’inci yılının en önemli unsurunun Reverberations kutu seti olduğunu düşünüyorum.

 

Reverbations’ın başta biraz sert ve ciddî bir havası var. Oliveros’un 1961 ile 1970 yılları arasında kaydedilen bestelerinin bulunduğu 12 CD’lik kutu set, evde kaydedilmiş eski bir kompozisyonla başlıyor ve daha sonra ABD ve Kanada’da akademik kurumlarda (Mills College ve Toronto University gibi) bestelenip kaydedilen parçalara geçiyor. Albümdeki uzun notlarda (Ramon Sender Barayon ve Benjamin Tinker’in yazdığı denemelerin de bulunuyor) Oliveros, koleksiyonda “müzik yapımından çok fizikî sistemleri test etmeye yarayan klasik elektronik müzik stüdyosundan, ilk modüler elektronik müzik sistemine geçişin” görülebileceğini söylüyor. Bu dediği kesinlikle doğru. Savaş sonrası dönem elektronik müziğiyle veya Oliveros’un bahsettiği değişimlerin gerçekleşmesini sağlayan müzik teknolojileriyle ilgilenenler için insan sesleri, ziller gibi “gerçek” sesler duyabildiğimiz “Time Perspectives”in kaset üzerindeki manipülasyonlarıyla başlayıp “A Little Noise in the System”ın tamamen elektronik, aceleci white noise kalıplarına kadar ilerleyen Reverbations, hayatî bir doküman sayılır. Ama koleksiyonu böyle tarif etmekle yetinmek, bu 12 CD’deki müziğin ne kadar canlı ve hoş olduğunun gözden kaçmasına sebep olur.

 

Oliveros’un yazdığına göre parçaların çoğu stüdyoda deneyler ve doğaçlama sonucu ortaya çıkmış. Şarkılar enerjik, bazen şaşırtıcı, hattâ haşin ve tehlikeli –kopuk, klasik elektroakustikten daha çok bugün Noise müzik dediğimiz şeye yakın– doğalarıyla bunu doğruluyor. Oliveros’un elektronik müziğinin nasıl bir yandan yabancı, uzaylı bir yandan da son derece insanî olabileceğini en iyi San Francisco Tape Music Center’da kaydedilen –iki CD’yi oluşturan– Mnemonics kayıtlarında gözlemleyebiliriz sanırım. Kayıtlar başta keşfedilmemiş, beklenmedik frekanslarla dolu bir boşluk hissi uyandırıyor. Bugünlerde izlediğimiz bilim kurgu dizi veya filmlerinde duyduğumuz seslere benzeyen, bu dünyadan olmayan tınılar var. Ama burada bile heyecan verici, kuvvetli bir fiziksellik var: osilatörlerle oynayan, dalgaları şekillendiren, zaman ve mekânı biçimlendiren insan ellerinin sesi duyulabiliyor. Bu manipülasyonların bazıları insana Wolf Eyes, Yellow Swans, Hisato Higuchi gibi Japon noise müzisyenlerini ya da Pan Sonic’in şiddetli titreşimlerini hatırlatıyor. Burada duyulan sesler hiç de akademik değil.

 

Belki de Oliveros’un Deep Listening teorilerinden etkilendiğimden olacak, Reverbations’a hepsini bir anda kavramaya çalışmadan, yavaşça yaklaştım. 2012 sona gelirken bu albümün keşfine devam ettiğimi hissediyorum, ve 2013’de dinlemeye devam etmeyi de iple çekiyorum. Bu albüm için sadece Oliveros’a değil, aynı zamanda orjinal kayıtları dijital ortama geçirip düzenleyen Maggi Payne’e (Ahh-Ahh Music For Ed Tannenbaum’s Technological Feets 1984-1987, yine 2012’de dinlediğim en iyi elektronik arşivlerden biriydi) ve albümü çıkaran Important Records’dan John Brien’a teşekkür etmek gerek.