Bantmag

SPIRITUALIZED

Sweet Heart Sweet Light

Double Six Records

Kayıtları üç yıla ve üç farklı şehre yayılan Spiritualized’ın bu yedinci stüdyo albümü Sweet Heart Sweet Light, Jason Pierce’ın tedavi gördüğü bir sürecin ürünü. Spiritualized’ın yoğun gitarlı ve sert sesli müziğini tüm ihtişamıyla tekrar kulaklarımızı taşıyan Sweet Heart Sweet Light, Jason Pierce ve ekibinin o alışık olduğumuz estetiğini kaldığı yerden sürdürüyor. Seden Mestan

 

DEXYS

One Day I’m Going To Soar

BMG

Tam 27 yıllık bir aradan sonra gelen Dexy’s Midnight Runners dönüşü kalite ve dürüstlük kokuyor. Grubun klasik usûlde damardan verdiği bu soul ve pop tiyatrosu sadece 2012 için değil, Dexys kariyeri adına bir klasik. Ekin Sanaç
 

LEONARD COHEN

Old Ideas

Columbia

Cohen ilk albümünü yayınlayalı tam 45 yıl olmuş!  78 yaşında yayınladığı kariyerinin 12'nci stüdyo albümü Old Ideas bu yıl Kanada, İngiltere, Fransa gibi ülkelerin en çok satanlar listesinde Lana Del Rey'in Born To Die albümüyle zirve için yarıştı. Old Ideas, çoğunlukla Cohen'in ölümlülük temalı şarkılarından oluşuyor. Cem Kayıran

 

PET SHOP BOYS

Elysium

Parlaphone

Babam bir keresinde Six Feet Under dizisini, onu ölüm fikrine hazırladığı için izlemeyi çok sevdiğini söylemişti. Elysium da beni 50 yaşıma hazırlıyor gibi hissediyorum. Pet Shop Boys hâlâ “Invisible”, “Winner” ve “Memory Of The Future” gibi acayip parçalar yapabiliyorsa, hayır, 50 yaşıma gelmekten korkmuyorum. Ekin Sanaç

 

BEACH BOYS

That's Why God Made The Radio

Capitol

Bu yıl kuruluşunun 50. yılını kutladı Beach Boys. Grubun bu kutlama için bir araya geleceği (en azından sağ olanlarının) iki yıl öncesinden konuşulmaya başlamıştı. Grup bir albüm yayınladı ve upuzun bir turne yaptı. That's Why God Made The Radio, grubun kurucularından Brian Wilson'a göre grubun en iyi albümlerinden biri! Cem Kayıran

 

SAINT ETIENNE

Words and Music by Saint Etienne

Heavenly

2012, İstanbul için Saint Etienne vaktiydi. 4-5 Ekim tarihlerinde Salon İKSV’de Sarah Cracknell’ı ilk kez canlı izlemenin büyük hazzını yaşadık. En az üç tane (hattâ dört) hit statüsünde parçayla yedi senenin ardından gelen bu yeni albümün kutsal bir amacı var; hayatta en önemli şey müziktir demek. Synthesizer’lar, dansa çıkarken yapılan hazırlıklar, ilk alınan kasetler, New Order ve Postcard Records’a dair hikâyeleri Saint Etienne’in görkemli pop diyarında dinlerken dünyanın sonu gelse bile kimin umrundaydı ki… Ekin Sanaç

 

FIONA APPLE

The Idler Wheel...

Epic

7 yıldan sonra aramıza dönen piyanolu duygusal Fiona Apple, yüzünü hafifçe caza dönerek, yırtınarak, gülümseyerek, ağlayarak kendini ortaya atıyor. Alıştığımız uzun, şiirsel başlıklar ve insanın beynini döndüren yoğunluktaki şarkı sözlerine kavuşuyoruz burada, ama Apple'da kaçınılmaz bir canlılık, heyecan verici bir melodik özgürlük de var. Fiona Apple'ın kafasının içinde geçenlere gittikçe yaklaşıyoruz, gittikçe garipliğe dalıyoruz; ritimlere sulanmamak da işten değil. Leyla Aksu

 

NO DOUBT
Push and Shove

Interscope Records

Zıpır üçlü tekrar bir araya gelince ortaya Gwen Stefani’nin yarı sızlayan yarı seksî sesiyle örülmüş, hareketli ve sitemli No Doubt şarkılarından bir dizisi daha çıktı. Özlemişiz. Ziyadesiyle ska, baldırı çıplak, damalı, danslı bir albüm olmuş. Sevimli bir albüm olmuş. Bilhassa “Looking Hot” çok çaça. Semra Uygun

 

GODSPEED YOU! BLACK EMPEROR

Allelujah! Don't Bend! Ascend!

Constellation
Kanadalı ağbilerimizi 2000'lerin başlarında post-rock'ı yarattıktan sonra başka projeleriyle ilgilenmeye başlamışlardı. 10 yıllık süre içinde özellikle Avrupa'da çoluk çocuğun post-rock'ı alıp koca bir “hiç”e çevirmesinden rahatsız olmuş olacaklar ki bir albüm yayınlama ihtiyacı hissetmişler. Yine 20'şer dakikalık şarkılarla bezeli, dolu mu dolu bir albüm Allelujah! Cem Kayıran

 

LEVELLERS

Static on the Airways

101 Distribution

İngilizlerin hırçın folk-punk grubu bu albümüyle eski kimliğine, yani Mouth To Mouth ve Zeitgeist zamanlarına geri dönerek iyi zamanlarından birisini yaşattı. Baha Özer

 

HOT WATER MUSIC

Exister

Rise Records

Lisedeyken birine Hot Water Music'in nesini bu kadar sevdiğimi anlatmaya çalıştığımı hatırlıyorum. Punk-rock dünyasındaki yerini hiçbir zaman bütünüyle anlayamadım; söyledikleri şarkılarda çok ciddîydiler, ama ne “yatak odası emosu” ne de radikal politik bir müzikti. Sanırım sadece hayatla ve günümüze devam etmemizi sağlayan küçük şeylerle ilgili şarkılar yazdıklarını söylemiştim. Şimdi de, son stüdyo albümlerinin çıkmasından sekiz yıl sonra, daha yaşlı ve daha bilge olarak, olgunluklarını kanıtlayacak yaralarla karşımıza çıkıyorlar. Çek sandalyeni oğlum, belki bir şey öğrenirsin. Chris McLaren