Bantmag

3. SCOTT WALKER
Bish Bosch
4AD

YAZI SEDA NİĞBOLU

İLLÜSTRASYON SAYDAN AKŞİT

Bish Bosch’u Walker’ın Tilt’le başlayıp The Drift ile devam eden yeni döneminde bir üçlemenin son halkası olarak görmeye yönelik genel eğilim pek de haksız sayılmaz. İsmi geçen tüm bu albümlerin yapmaya çalıştığı şey şarkı yapısını köklerine dek parçalayıp tiyatrodan edebiyata resimden tarihe çok fazla yerden beslenen bağımsız sanat eserleri yaratmak. Ancak sanatçıyı ve en çok da Bish Bosch’u benzersiz kılan, müziğin tüm ağırlığı ve yönsüzlüğüne rağmen mizahî ya da sadece gülünç fikirleri ve pop tarihinden alıntıları da eşit orandaki bir sınırsızlıkla kullanabilmesi. Pek çok ayrıntı orayı işaret etse de Walker’ın “kasten avangart” olmadığını söylemesi o noktada daha da anlam kazanıyor. Geçen günlerde verdiği bir röportajda esasen sözlerden yola çıktığını ve parçaları onların ihtiyacına göre şekillendirdiğini anlatıyordu Walker. Bish Bosch, tehditkâr sessizliklerle, ölümcül distorsiyon ve vurmalılarla, savaş ya da kıyameti çağrıştıran düzenlemeler ve hattâ osuruk sesleriyle kesintiye uğrayan sözlerin albümü. Çavuşeskuların idamından, Hun imparatoru Atilla’dan, kozmolojiden bahsediyor bu sözler. 80 dakikalık sürecin yaşattığı benzersiz deneyim ne albümün derinliğinde kaybolmak ne de belli bir konseptin içine girmeye çalışmak şeklinde. Ciddî mi şaka mı olduklarının hiç önemli olmadığı anlara tek tek maruz kalıp içinizde uyandırdıkları (ya da uyandırmadıkları) üzerine kafa yormak, albümün tuhaflığının yaşattığı asıl önemli deneyim.