Bantmag

GİYİLMİŞ METAL TİŞÖRTLERİNİ, YIRTIK KOTLARI, “SERT MÜZİĞİN” O TÜM SEMBOLİZMİNİ KESİP YORGANLIKLARA DÖNÜŞTÜREN BİR ADAMLA KARŞI KARŞIYAYIZ. 


Senelerce en sevdiğim grup tişörtlerimi ben okuldayken yer bezi kıvamına bir an bile tereddüt etmeden getiren annem, Ben Venom’la tanışsa onla gurur duyardı. Venom, bir süredir gardrobundaki eski grup tişörtlerini astarlı yorganlıklara dönüştürerek değerlendiriyor. Bu geri kazanılmış kapitonelerin görsel gücü, sadece kullandığı şiddetli sembolizme değil, çok sayıda yaşanmışlığı bir araya getirmelerine de fazlasıyla bağlı. Bugün, dört bir yandan destek veren metalciler, sanatçılar ve el işi emektarları tarafından Venom’a işlerinde yer vermesi için kullanılmış parçalar yollanıyor. İşin en güzel yanıysa, adamımızın bu üretim boyunca kendisini sevdiği müziklerden hiçbir koşulda ödün vermeyen bir “hayran” konumunda tutması. Ben Venom ile Bant Mag.'ın favori sanatçılarından Kevin E. Taylor sayesinde tanıştık ve sanat camiasının yükselen bir trendi olan bu tekniği ve metal müzik sevdasıyla kurduğu beklenmedik yakınlığı anlamak için kendisine kulak verdik…

 

Aldığın ilk grup tişörtünü hatırlıyor musun? Bir hikâyesi var mı?

İlk metal tişörtüm Testament’ın Trial by Fire albümünündü. Ergenlik yıllarımızda arkadaşlarımdan biri ikinci el dükkânında bulmuştu. O tişörtü iyice eskiyene kadar giymiştim… Ha! İlk işimi yaparken en son o tişörtü kesmiştim. Gençliğimi siliyormuşum gibi hissetmiştim. O tişört 15 yıldan uzun süredir bendeydi. Neredeyse ağlayacaktım… Haha.

 

Yani bu süreç kendi tişörtlerini dikmenle mi başladı? Bu fikir aklına nasıl ve ne zaman geldi?

Evet… Yaptığım ilk iş çoğunlukla yıllardır biriktirdiğim ve eskimekten giyilemeyecek hâle gelen tişörtlerden oluşuyordu. Hayatımın bu önemli parçalarını çöpe atmak istememiştim. Burada, San Francisco’daki De Young Museum’da Gees Bend sergisine gitmiş ve kapitone dikiminin el işçiliği ve tasarımından çok etkilenmiştim. Gees Bend kadınları, kumaş ve kotları geri dönüştürerek yorganlarına astar olarak kullanıyorlardı. O zamanlar, artık kullanmadığım metal tişörtleriyle dolu bir dolabım vardı ve onları kesip yorgan yapmanın iyi bir fikir olacağına karar verdim. Böylelikle tişörtlerim ve kişisel geçmişim bir yorgana yamanarak yeni bir şekil ve fonksiyon kazanacaktı.

 

Stüdyonda dikiş yaptığın ortam nasıl; çalıştığın ortam nasıl bir yer?

Çok küçük bir yer… Kız arkadaşımla paylaştığımız dairenin boş odasında çalışıyorum. Üzerinde dikiş makinem duran küçük tahta bir masam ve bir de kesilecek kumaş ve kotları serdiğim katlanabilir masam var. Daha büyük kapitoneler için mutfak zeminini kullanıyorum çünkü onları serecek daha çok yer var. Geçen sene San Francisco’daki Yerba Buena sanat merkezi için 125’ten fazla heavy metal tişörtü kullanarak 4 metreye 4,5 metre boyutlarında bir iş yapmıştım. O işi tasarlamak için geceleri kendi galerimi (Guerrero Gallery) kullanabilmiştim.

 

Dikiş dikmeyi kendi kendine mi öğrendin? Dikiş tekniğini ve püf noktalarını nereden öğrendin?

Çoğunlukla kendi kendime öğrendim… Bazen arkadaşlarımdan ve daha çok annemden yardım aldım, ki çok becerikli bir terzidir. Hâlâ bütün pantolonlarımın paçalarını yapar… Haha! Kapitoneye ilk başladığımda bir kitap aldım ve ne zaman kumaş almaya gitsem bir sürü soru sordum. Zamanla hangi kumaşı kullanacağımı, hangi iğneleri alacağımı falan öğrendim. Kesinlikle hâlâ yeni teknikler öğrenmeye devam ediyorum. Bugüne kadar bilgisizliğimin bir fikrimi gerçekleştirmeme engel olmasına hiç izin vermedim. Benim için sanat sürekli olarak araştırmak ve yeni şeyler öğreniyor olmak demek.

 

Heavy metal dünyası ve ortamıyla ilgili düşüncelerini anlatabilir misin? Bu dünyanın sabit fikirleriyle oynamak ve ironi duygusu sadece eserlerinde değil seçtiğin isimlerde de kendini belli ediyor, örneğin “I Make No Mistakes” (Hiç hata yapmam).

Benim işlerim, güzel sanatlar, el işi ve meavy metal dünyası olmak üzere üç farklı dünyada rağbet görebiliyor. İki zıt gücü bir araya getirmek fikri hep hoşuma gitmiştir, İsviçre’deki parçacık hızlandırıcıda yaptıkları gibi. Heavy metal sevme kavramı (sert, gürültülü, karakterli) yorgancılıkla (yumuşak, sessiz, hünerli) neredeyse ışık hızında çarpıştırılıyor ve bu patlamadan ortaya yeni ve farklı bir şey çıkıyor. 1980’lerdeki ya da daha önceki metal dünyasına bakarsanız KISS, Mötley Crüe ve Twisted Sister gibi makyaj yapan, kadın kıyafetleri giyen erkeklerden oluşan gruplar görürsünüz ki bu durum ironik çünkü bu imajla kız derdindeler! Kendi sanatımın da absürtlük ile dâhilik arasındaki bu ince çizgide yaşamasını istiyorum. Böyle yaparsam hata yapmam imkânsız!

 

Çalışmalarında geri dönüşüm nasıl bir önem taşıyor? Her zaman kullanılmış tişörtler, kot ve yatak örtüleri mi kullanıyorsun? İnsanlar sana eski tişörtlerini mi gönderiyor?

Genellikle ailemin ve arkadaşlarımın bana bağışladığı tişört ve kotları değerlendirmeye çalışıyorum. Böylelikle yaptığım işe bağışlanan eşyanın taşıdığı anılar ve manevî değer de dâhil olmuş oluyor. O insanın açıklanmayan yarası, yırtığı ya da hatırası hâline geliyor. Eserlerimi inceleyen insanların kendilerinden bir parçayı, daha geniş bir geçmişe dokunmuş hâlde görmeleri hoşuma gidiyor.

 

Evet… Son zamanlarda insanlar bana bolca kullanılmış tişört ve kot gönderiyor. Çok iyi oluyor çünkü yaptığım işe bir topluluk duygusu katıyor. Sadece benim tişört ve kotlarım yok… Bu kıyafetler her yerden, herkesin.

 

eBay ya da benzeri siteleri kullanarak nadir ya da eski parçaların, grup tişörtlerinin peşine düştüğün oluyor mu? Böyle şeylere önem veriyor musun?

Evet, böyle şeylere çok dikkat ediyorum. İğrenç tasarımlı, boktan, üçüncü sınıf grup tişörtleri kullanmak istemiyorum. Ben sadece en iyilerini kullanırım… Haha!

 

Çalışmalarında kullandığın grupların yaptığı müzik ne kadar önemli?

Çok önemli… Eğer o grubu dinlemiyorsam tişörtlerini de kullanmam. İşlerimde  kullandığım tişörtlerin hepsinin yüzde 100 sevdiğim, fırsatım oldukça konserlerine gideceğim grupların tişörtleri olduğunu söyleyebilirim. Yani Limp Bizkit ya da Korn tişörtlerine hayır!

 

Metalciler eserlerine nasıl tepkiler veriyor, tutumları ne oluyor?

Konuştuğum ya da haberleştiğim herkes işlerimi çok beğeniyor. Gwar ve Slayer benimle iletişime geçti, ikisi de çok destek oldular. Çoğu insan gördükleri gruplar üzerine konuşmak istiyor veya benim en sevdiğim grupları soruyor. Eğer bir grupları varsa onlardan bir sonraki eserimde kullanmak için bir tişört alıyorum.

 

Bu vesileyle çok sık gruplarla tanışıyor musun? Hiç kahramanlarından biriyle tanıştığın oldu mu?

Arkadaşlarımın birçoğu metal gruplarında… Onların aracılığıyla farklı müzisyenlerle tanışabiliyorum. Böylece çalışmalarımda hepsinin tişörtlerini ve yine Körfez Bölgesi’nden [San Francisco] birçok grubun tişörtlerini kullanabiliyorum.

  

Birkaç yıl önce Kylesa grubundan Laura Pleasants ile tanıştım. Kylesa’nın büyük bir hayranıydım ve onunla tanıştığıma çok sevinmiştim. Tanışmamızdan bu yana bana bir iki kutu grup tişörtü göndermiştir. Yakınlarda Mollies Makes dergisinde ikimizden bahseden bir yazı yayımlandı. Metal ile el işi birlikte!