Bantmag

GİZLİ ZEVKLER YAZI YAZI OKAN AYDIN
KONTRAPLAK’TAKİ DOSTUMUZ OKAN AYDIN ETEĞİNDEKİ TAŞLARI DÖKÜYOR...

Muhtemelen Bant Mag. ekibinin “gizli zevkler” köşesinde ağırlamak istediği herkes gibi ben de; öncekiler ne yazmışlar, ne itiraflarda bulunmuşlar acaba diye gözatmadan edemedim açıkçası. Adı üzerinde “gizli  zevkler”i ifşa etmek o kadar da kolay değil, hem geçmiş zamana okkalı ve samimi bir bakış hem de kahredici bir iç hesaplaşma gerektiriyor. Bir yandan giz perdesinin kalkıyor olmasının verdiği utanç duygusu, öte yandan bunu dengeleme gayretli ama ile başlayan açıklayıcı cümleler silsilesi. Bu iki uç arasındaki geçişkenlik sanırım “zevkler ve renkler tartışılmaz” şiarıyla yola çıkıp sonrasında “gizli zevkler”in her nedense ziyadesiyle tek başına kalınan anlarda tadının çıkarılması.

 

Dinlediysem vardır bir bildiğim ukalalağına pek bulaşmadan karma bir itirafname yazmaya karar verdim en sonunda. Zira listenin başına koyabileceğim denli ağırbasan bir karabasan gizli zevkim gerçekten yok.

 

İlk hatıratımız için 90’ların başındayız; ya da yaşı 40’a merdiven dayamış yaşıtlarım için bir nevi “gizli zevkler dönemi” olan yıllar (malzeme boldu, kabul edelim). Yakın bir dostumla beraber gizli kapaklı hayranı olduğumuz, ya da klişe ifadesiyle “karizmatik” de denebilecek bir “karşı cins” listesi yapıyorduk. Sonic Youth’un Kim Gordon’u, Mazzy Star’ın Hope Sandoval’ı ya da Bjork ve hatta MTV’nin efsane 120 Minutes programını bir ara sunan Salad ekibinden Marijne Van Der Vlugt gibi pek değil, hiç itiraz götürmeyecek isimlerin yanına, Türk kontenjanından da iki isim girivermişti bir şekilde. Biri müzisyen değildi diyerekten es geçelim ve o hâlâ gizli zevk olarak kalsın, diğer isim o sıralarda yıldızı yeni parlayan Deniz Arcak idi. Özellikle Arcak’ın albümüne de adını veren “Nerde?” ve “Yağmurdan Kaçarken” parçaları ne zaman çıksa koltuğa mıhlanıyordum. Kısa kesim saçlar, kuş tüyünden tek bir küpe... Belli ki kulaktan önce başka yerlere dokunmuştu Deniz Arcak. Ama minimalist dans ve özellikle nakaratlardaki basit melodik yapı içime işleyivermişti bir kere. Yine baktım, yine hoşuma gitti mesela. Hatta demin bir daha...

 

Memleket hudutları dışından bir örnek içinse biraz daha geriye, 80’lerin ikinci yarısına gidiyoruz. Evde renkli televizyon var ama sabah akşam antenle maç yaptığımız bir dönem. Bir kanala ayar vermişken öbürünün karlandığı, birinde ayna tabir edilen netlik sağlanırken diğerinde ince ayarın en kılı kırk yaranının yapılmak zorunda kalındığı dönem. Arada bir kanalda hababam pop müzik klipleri dönüyor ama görüntümüz net değil, altyazılar falan okunmuyor derken bir akşam kendisiyle tanışıyoruz: Martika. Evet bildiniz, yine o kısa saçlar; bu defa büyük halka küpeler, üzeri işlemeli kısa topuklu deri çizmeler, yarı transparan dantel süslemeli bir kıyafet eşliğinde ama... İlk aşkım klasik bir 80’ler parçası olan “I Feel The Earth Move”; özellikle siyah beyaz sekansları. Bir süre sonra bu defa “Toy Soldiers” parçası dönmeye başlıyor aynı kanalda; klibin başındaki flu görüntüdeki Martika ziyadesiyle aklımı başından almaya yetiyor, kısa saçları yerli yerindeydi ve gerisi varsın ne olursa olsundu dönemi. Hele bir de “earth” dedikten sonraki “move” vurgusu yok mu? Demin yine baktım, var...

 

Gizli zevkleriniz tadından yenmiyor lezzet seviyesini yakaladığımı ümit ederekten son bir örnekle finale yaklaşıyorum. Pek gizli olmayan zevklerimden biri de arabada müzik dinlemek. Camlar ve varsa sunroof açık, ses ise ziyadesiyle öyle elbette. Alman tekno grubu Scooter bir şekilde devamlı arabaya taşınan CD’ler arasına giriyor ne hikmetse. Sadece arabada tek başınayken dinleniyor ama. Sıra ona geldi mi camlar, sunroof vesaire kapanıyor ilkten. “Call Me Manana” ile gaza geliyor, “Harder Faster Scooter” ile gaza yükleniyor, Kiss klasiği “I Was Made For Loving You” ile camları açıyorum. Düşmek bilmeyen bir tempo, neredeyse leş kıvamında synthler ve sanırım bu kadar vurgun olmama sebep müziğe farklı bir boyut kazandıran bir vokal. “How Much Is The Fish?” ve “Fuck The Millennium”u da not edelim bir de.

 

Listeyi biraz daha uzatırsam ya kalemimden Nightcrawlers “Push The Feeling On” gibi parçalar çıkacak ya da olmadı adım fetişiste çıkacak diyerekten ve sabırlarınıza hürmeten...

Son olarak lütfen paylaşmayınız da demiş olayım tedbir kıvamında. Bu da ödülü olsun!