Bantmag

1936’DA LONDRA'DAKİ "INTERNATIONAL SURREALİST EXHIBITION"DAN SONRA ORTALIKTA GÖRÜNMEZ OLAN FOTOĞRAFÇI, YAZAR, SANATÇI, AKTİVİST, HATTÂ CİNSİYET, ÖZELLİKLE "TOPLUMSAL CİNSİYET" ÜZERİNE RADİKAL BİR DÜŞÜNÜR: CLAUDE CAHUN. BU AY, ÖLÜMÜNÜN 58. YIL DÖNÜMÜ.

 

Adını duymakta geç kalmamız, onu bizim için çok daha farklı bir yere koyar mı tüm ayırt edici yönleriyle birlikte? Koymalı. Çünkü öncesi ve sonrasıyla birlikte savaşın ve sürrealizmin tüm çalkantılarını vücutlaştıran, André Breton'la aynı dönemde yani sürrealizmin altın çağında belki çok popüler değil ama oldukça etkin olan, Breton'un hakkında "çağımızın en merak uyandıran ruhlarından" dediği Claude Cahun, ancak yeni yeni sanat tarihinin tozlanmış ayrıntılarından biri olmaktan çıkıyor.

 

Ne olmak istiyorsa o otoportrelerinde, neyle alay etmek istiyorsa belki de; bir peri, asker, model veya abartılı bir zamane züppesi. Tüm tuhaflığı, hüznü ve cesaretiyle, aslında kendi hariç hiçbir kılıkta olmadığı saçsız otoportreleri ise en göz önünden gitmeyen kareleri, bir kez karşılaştıktan sonra. Üvey kız kardeşi ve ölümüne kadar birlikte olduğu sevgilisi Marcel Moore ile imza attığı kolajlar, üretildikleri zaman için benzersiz ve tüm zamanlar için öncü. Bu işbirliğinin verdikleri, dogmaları rahatsız edecek ölçüde politik ancak masumiyeti tartışılmaz ürünler; tutkunun ve manevî bir karşıtlık hissinin görselleşmişi.

 

II. Dünya Savaşı yıllarında Marcel Moore'la birlikte yaşadıkları Jersey'de, Almanya karşıtı propagandalar düzenliyor ve son derece etkin iki aktivist oluyorlar. 1944'te tutuklanıp hapse atıldıklarında kocaman bir hazine bırakıyorlar arkalarında: ancak 80-90'larda uluslararası boyuta ulaşıp "avangart" olarak anılacak kolaj ve fotoğraflar. Claude Cahun'un edebî yapıtları da yine 90'larda İngilizceye çevrilmeye başlanıyor. Sözcükleri üzerinden onunla, en "kendini ortaya döktüğü" hâliyle yeniden tanışıyoruz. Çoğunlukla cinsiyet kavramı üzerinde somutlaştırdığı bunalım, en açık karşılığı sözcüklerde buluyor belki; belki de yazdıkları dışında ne varsa, yazacağı şeyleri beslemiş tek başlarına olup bitmekten çok.

 

Zekîce, zaman zaman da gizlice ortaya atılmış tezlerle dolu, siyasetin, cinsiyetin, henüz adı verilmemiş feminizmin, çok az edebî yapıtta göze çarpabilecek türden imgelerle ortaya konulduğu, Disawovals, or Canceled Confessions adıyla İngilizce'ye çevrilmiş Aveux Non Avenus’nun daha başlarında şu cümleyi görünce elimizde acı-tatlı ve yıllarca okunacak, sonsuz bir şey tuttuğumuzu anlıyoruz:

"Daha yedi yaşındayken, fark etmeden, şu anda da olduğu gibi, acizlik ve beni hâlâ karakterize eden arsızlıkla, çoktan duygusal bir macera aramaya başlamıştım."