Bantmag

KOPOY - BARIŞ ANDIRINLI
YAZI FAHRİ ÇAĞLAYAN

Taşradan ilk defa çıkan genç bir adam. İstanbul'da çok-katlı bir handaki, birkaç odalı bir ofisi adam edip kiralamak ile görevlendirilir. Hayatta kaybedilmiş addettiği 30 yılın ardından bu ofisin iç nizamını sağlamak, onun için hayatını yeniden düzenlemek için “ikinci bir şanstır”. Kapı deliğinden karşı ofisi gözetleyerek başlayan ve eski bir arkadaşın sevgilisine toslayan bir aşk hikâyesi, romanın psikolojik gerilimini o handa, o handan ayrılamamakla görevli kahramanımız Osman'ın etrafında örer. 

 

Kopoy (bilmeyenler için ilave edelim, tavşan avında kullanılan bir köpek türü) edebiyatta ele alınan birçok temayı bünyesinde barındırıyor: Taşra-kent gerginliği, akut kıskançlığın neden olduğu suç, Türkiye edebiyatında genelde konak-apartman olarak karşımıza çıkan, ama bu kitapta bir han olan çoklu ilişkilerin cereyan ettiği kapalı mekân, kendi benliğini aşmanın her daim eşiğinde kalmış yalnız adam, kadınlarla iletişim yoksunluğu, rüyaların mürşitliği ya da baskısı, vs… Ancak Kopoy'u bunların toplamından fazla kılan, hattâ mesela hanın 30 yıllık kapıcısı Kâmil efendinin İstanbul'a ilk geldiği senelerde bulaştığı burlesk-mahalle tiyatrosu gibi yarı-fantastik detayların katkısından da azade, önemli bir üslûbu var. Türkiye edebiyatının kısmi bir uyanış evresinde olduğu şu günlerde iyi romanlar yayımlanıyor. Ancak bunların pek azında şu iki yaklaşımı beraber görüyoruz: sıkı edebiyat ve ironi. O yüzden kitabın arka kapağındaki Murat Uyurkulak alıntısı pek yerinde “Andırınlı'yı okudum. Gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Kopoy tuhaf. Değişik. Çok güzel...”

 

Çoğu zaman dört-beş kelimelik cümlelerden, tam da kahramanın dilinden kaleme alınmış yazarın bu ilk romanı, gerisini iştahla bekletiyor.