ÜÇ BAŞLI EJDERHA - LEYLA ERBİL
YAZI ÇİĞDEM ÖZTÜRK

İşkencede ölen oğlunun yasını tutan, delirmek isteyen ama deliremeyen kadının hikâyesi, Maraş katliamında ailesinden altı kişinin öldürüldüğü Leyla Ünver’in tanıklığı ve Sultanahmet Meydanı’nda burmalı sütun adıyla bilinen İstanbul’un en eski Yunan sütunu üç başlı ejderhaya dair bilgiler birbiriyle iç içe geçiyor. Bu acı harmandan çıkan yoğun duman, hikâye kahramanı kadının sık sık uğradığı “abis”e yerleşiverip doğumla ölüm arasında bir sarkaç gibi gidip geliyor. Abis, derin mesele, bilinçaltının da altındaki tehlikeli bölge, kelime anlamı, okyanusların güneş ışığının ulaşamadığı derin yerleri.
Leyla Erbil’in novellası Üç Başlı Ejderha ilk yayınlanışından altı yıl sonra yeni baskısıyla tekrar karşımızda. Üç Başlı Ejderha’daki üç farklı anlatının her birinin geçmişle ilintili gibi durmasına kanmamak gerekiyor. Hepsinin sözü bugüne dair, mesela açlık grevleriyle yüzleşmek için zemin sunuyor. Bu taşkalpli, katlanılmaz uygarlık “adil olmayan her şeyi doğal sayıyor”. Tek çıkar yol delirmek: “oysa çıksa benim de aklım başımdan Don Kişot gibi,,, ah,,, ah,,, neden ben de her gerçek deli gibi deli olup rahat edemedim bilmem ki,,,” Bu deliliğe alışılmışın dışındaki noktalama işaretleri de eşlik ediyor; nokta ve virgül yerine üç virgül.
Kitaptaki diğer öykü “Bir Kötülük Denemesi”nde, bütün yakınlarının rahat ettirmek için seferber olduğu, ne kadar uğraşılsa da şerrinden kaçmanın mümkün olmadığı, kendine hayran şair Tanrıçay’ın öyküsü anlatılıyor. Manevî baskı Tanrıçay’ın ilişki kurma biçimi; etrafındakiler aciz müritler, kendisiyse zalim mürşit. “Tanrıçay’ı çok sevmek zorunda olduğumuzu biliyorduk. O haksız bile olsa, onun incinmemesine gösterdiğimiz dikkat yüzünden kendimiz de ince erdem yollarını öğreniyor, özellikle gece yarısı nedenini bilmediğimiz bir karabasanla uykumuzdan uyanıp (...) beynimizin onun sayesinde açılmış kötülük çukurlarında bata çıka dolaşırken, bu bataklıkta kötülükle iç içe yaşayan inceliği ve erdemi kavramanın hazzıyla kıvranıyorduk.”
Uygarlık kendi doğrularını dayatıp tarih yazımı yoluyla katliamları, kıyımları haklı çıkarmaya çalıştıkça edebiyatımızın mihenk taşlarından Leyla Erbil’in Üç Başlı Ejderha’sı her daim “yeni” kalacak.