Bantmag

ZAMANIN FARKINDA - ŞULE GÜRBÜZ
YAZI ÇİĞDEM ÖZTÜRK

“Devir öyle bir devir ki insan kalkıp da ‘şuyum’ diyemiyor; iyi bir şey zannedip ‘ben de’ diyorlar. Şöyle gönül rahatlığıyla bir içimi döküp ‘yahu ben şizofrenim galiba’ desem ‘aa devir şizofren devri, kim değil ki, sen beni bilsen,’ diyorlar...”

 

Şule Gürbüz’ün Zamanın Farkında kitabına adını veren öyküsünün meramını idrak etmeye bu cümleyle başlamalı. Gürbüz zamanın farkında, ama farkında olduğu bu zamanın içinde olmayı kendisine yapılmış bir haksızlık sayıyor. “Zamanın Farkında” hem dil hem de üslûp bakımından 2000’lere değil, 1900’lü yıllara, hattâ 1900’lerin ortalarına ait. Gelin görün ki 2000’lerde çile dolduran eski ruhların sayısı azımsanacak gibi değil. “Zamanın Farkında”, derin çözümlemeleriyle, kontrollü öfkesiyle ve koca kahkahalarla değil de, kıs kıs güldüren mizahıyla bu eski ruhların gönlüne serin sular serpiyor. Hayatından memnun, huzurlu, sıhhati yerinde insana göre değil Şule Gürbüz’ün yazdıkları. “Acaba şu dünyada hiç ona özenen var mıydı? ‘Şu hanımın verandası, vazosu, çiçekleri, makası, radyosu benim olsa daha bir şey istemem, şükreder otururum,’ diyen var mıydı? (...) Daha geçen günkü takvimde ‘Sadece orta kırattaki daima keyiftedir’ yazmıyor muydu?” İşte böyle vazoda duran masum çiçekleri bile bahane edip hır çıkarabiliyor Şule Gürbüz. Kitaptaki bir diğer öykü “Müzik Hocası”nın kahramanı daha yeniyetmelik yıllarında birçok insanın hafızasından silinip gidecek bir anıyı aklına getirip kahroluyor. “Deep Purple’dan başka şey bilmeyen, bir de metal müzik dinleyen oğlan geldi aklıma. (...) Okuldan sonra gel çalalım dedi. Gittim. (...) Çala çala ‘Stairway to Heaven’ın yarım bir introsunu çalıp yeni hadım edilmiş Viyana çocuk korosu solisti sesiyle söyledi. Gelip geçenlerden utandım. Allahın belası, dinlediklerinden utan.”  

 

Şule Gürbüz’ün tek bir cümlesi bile öylesine yazılmamış, ferah, ve uçucu değil; yazarken içi açılmış bir saatin hassas mekanizması karşısındaymışçasına titizlikle hareket ediyor. Belki de bu nedenle mekanik saat tamirciliğine meyletmiş, kitabını adadığı ustası Recep Gürgen’in yanında saat tamirinin ilmini öğrenmiş. Zamanın Farkında’yla beraber bir önceki kitabı Kambur da yorucu ve sersemletici bir mesainin karşılığında tarifi zor bir edebiyat hazzı vaat ediyor.