Bantmag

ATAY İLGÜN VE GÖZDE OMAY İKİLİSİ, ANKARA-LONDRA HATTI ÜZERİNE KURULU WOUNDED WOLF ADLI PLAK ŞİRKETLERİ ÜZERİNDEN MÜZİĞİ DOĞAYLA, MİTOLOJİYLE VE ADANMIŞLIKLA BÜTÜNLEŞTİREREK HER BİRİNİN KENDİNE HAS BİR HİKÂYESİ OLAN ÜRETİMLERE İMZA ATIYOR. EL YAPIMI ALBÜM KAPAKLARI VE ÖZEL MÜZİKAL ÇALIŞMALARIYLA BİZLERİ BÜYÜLEYEN WOUNDED WOLF’A MÜZİK VE HİKÂYELERİ ÜZERİNE SORULARIMIZI YÖNELTTİK.

 

Öncelikle, “Wounded Wolf” ismi nereden geliyor? Hikâyesi nedir?

Aslında sır olarak ve insanların merak edip araştıracağı birşey olarak kalmasını isterdim ama Neil Jordan'ın filmi Company Of The Wolves’taki bir replikten geliyor. “Now I'll tell you a story of a Wounded Wolf…” Sanırım o sahnedeki histen ve senaryonun içeriğinden sonra bende o imaj, yalnızlığı, birçok seyi feda etmeyi seçerek bir yola girmeyi-adanmayı, ırak doğal hayatı tercih ederek insanlıktan uzaklaşmayı seçmenin ve bunun arkasındaki asilliğin, sevginin ve arınmışlığın şiirsel imgesi hâline geldi.

 

Wounded Wolf olarak üretimlerinizi hangi fikirler üzerine kurduğunuzu anlatabilir misiniz?

Wounded Wolf'ta da yukarıda bahsettiğimize benzer bir ideolojiyi, bir iz bırakmayı, adanmışlığı yakalamaya çalışıyoruz. Aynı zamanda da, belki de biraz Baudelaire’varî bir düşünce ile sanatı hem insanlıktan uzaklaşmak hem de varlığı yüceltmek için bir araç olarak kullanıyoruz. Onun hayal ettiği ve sevdiği tarzdaki bu güzellik öğesi ortak bir hayalimiz... Bunun da üstüne ruhanî bir açılım vasıtası olarak doğayı ekleyince Wounded Wolf oluşuyor.


Üzerine eğildiğimiz başka bir konu ise müziğin başka birisine aktarma sürecinde hasar almaması. Çoğu zaman bizi en iyi dinleme yolunun, müziğin capcanlı olduğu, yani canlı çalındığı, havada titrediği an olduğunu düşünüyoruz ve onu kaydedip USB, CD gibi teknolojik bir araçla başka birisine verirken biraz solduğunu düşünüyoruz. Dolayısıyla müziğin içinde huzurla barınıp, özünden birşeyler kaybetmeyeceği bir kutu yapıp onu alan kişiye özel olarak adayıp vermekte buluyoruz kendimizce çözümü. Zaten bu yolda işler değişiyor ve müziğe paket yapmaktan çok bir elmanın iki yarısı hâline geliyor. Her albümün içinde jestvarî bir şekilde kimin için ve ne zaman yaratıldığı gibi şeyler yazıyor. Alanlar ise, bizim müziğimizin bir kopyasını değil kendileri için yaratılmış bir kopyayı elinde tuttuğu için kendilerini daha rahat bulabiliyorlar içindeki dünyada.

Onun dışında, sizin de tahmin edeceğiniz üzere, doğa ve yeryüzü ile oldukça ilgiliyiz. Olabildiğince geri-dönüştürülmüş ve geri-dönüştürülebilir malzemeleri kullanmaya çalışıyoruz. Örneğin daha önceden tükenen bir albümün yeni baskısında, ekildiği hâlde tekrar toprağa karışıp kır çiçekleri açan bir kâğıt kullandık. Bize bu tarz hayat veren şeyler anlamlı geliyor ve zaten sözlerimizde de önemli bir mevzu hayatın özü.

 

Wounded Wolf ekibi kimlerden oluşuyor? Ankara-Londra hattının detaylarını biraz açabilir misiniz?
Sadece biz ikimiz, Atay İlgün ve Gözde Omay'dan oluşuyor  ancak beraber çalıştığımız başka fotoğrafçılar ve müzisyenler de mevcut.

Ankara dışında Londra temelli de dememizin sebebi ise benim (Atay), Ashberry-Resin gibi birkaç ilk albümü yayınladıktan bir süre sonra Londra'ya gitmem ve şu anki birçok yayının temellerini orada atmış olmam. Onunda dışında Wounded Wolf'un en önemli yayınlarından olan “The Hogweed And The Aderyn”, Gözde beni ziyarete geldiğinde başladı ve Wounded Wolf'u beraber devam ettirme, geliştirme düşüncesi ortaya çıktı.

Bunların dışında, şimdilik her şeyi Ankara'da kendi stüdyolarımızda devam ettiriyoruz.

 

El yapımı CD’lerin kapaklarını tasarlarken nelerden yola çıkıyorsunuz? Çalışmalarınızın müzikle ilişkisi ne yönde oluyor?
Öncelikle kendimizi herhangi bir şekilde tasarımcı olarak görmüyoruz, birçok insanda bu tarz bir yaklaşım oluyor ama biz “tasarım” kelimesinin etrafındaki ticarî-meslekî havayı yok edecek şekilde, “sanat objesi” gibi ibareler ile tanımlamayı tercih ediyoruz yaptıklarımızı.

Paketlerin yapımında ise dikkat ettiğimiz birçok şey oluyor. En büyük ilhamı tabiî ki müzikten alıyoruz sonra da ikisi birbirini tamamlıyor. Müziğin kaydedildiği yerden içeriğine kadar birçok şey önemli rol oynuyor. Örneğin, ikimizin folk projesi olan H&A albümünün özel versiyonunun yanında gelen küçük bir şişeden bahsedebiliriz. İçinde albümü kaydedilirken ki ilhamlarının yapı taşlarından olan bir esans mevcut… Yağmur suyu, taşlar, çam iğneleri, toprak ve mavi çam-ardıç özleri gibi birçok doğal madde var içinde. Bize bu, yağmur ve toprak karışımı kokuyu anımsatıyor ve bu esans herkes gibi bize de hayat dolup taştığı için özel geliyor. Biz albümün bu şişeyle beraber gelen baskısına Ritualistic Edition (Ayinsel Baskı) diyoruz.

 

Sizinle aynı yolda ilerleyen, yurtdışından veya yurtiçinden takip ettiğiniz sanatçılar/ plak şirketleri kimler? Özellikle sizin de etkilendiğiniz, bir nevi kendinize örnek aldığınız?
Bizi en çok etkileyen plak şirketleri arasında Richard Skelton (Sustain-Release, Corbel Stone Press-Autumn Richardson'la beraber) ve Roger Linney (Reverb Worship) var diyebiliriz, hem örnek aldığımız hem de beraber ilerlediğimizi düşündüğümüz. Onun dışında takip ettiğimiz şirketler arasında 4AD, Haute Magie, Tonefloat, Tompkins Square ve Invisible Birds aklımıza gelen birkaç örnek. Müzisyen olarak da Steven Wilson'ın çalışkanlığı, eklektizmi ve Nick Drake diyebiliriz. Özellikle Atay için kayıp bir kardeş gibi kendisi. 

Türkiye'de ise birkaç folk ve Türk Sanat Müzisyeni hariç dinlediğimiz müzisyen yok diyebiliriz. Plak şirketi olarak da belki A.K. Müzik, Kalan Muzik ve Baykuş Muzik olabilir.

 

Şimdiye kadar bastığınız albümlerden ve birlikte çalıştığınız müzisyenlerden kısaca bahsedebilir misiniz?
İkimizin beraber çalıştığı proje, The Hogweed And The Aderyn en büyük önceliğimiz. Bir başkasının tanımıyla 'Şairene sözler, dream-pop vokalleri, doğu folk muziği ve İngiliz pastoral havasının bir birleşimi' ve biz de bunun iyi bir tanım olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca dünyanın birçok yerinden çeşitli enstrümanlar toplanarak yapılan eklektik neo-folk müzik de diyebiliriz. Şimdilik 2 EP'si var ve el yapımı dönüştürülmüş kalın kartonlardan yapılıyor, baskılar el serigrafisi. Onun dışında ilk 2 EP'de sadace ikimiz vardık ancak üçüncü albümde Sedat Anar, Caner Bozkurt ve Özge Oğuz gibi birkaç arkadaşımız da misafir sanatçı olarak albümde yer alacak. İlk 2 EP tek bir pakette, A.B.D'de Haute Magie tarafından kaset formatında, İngiltere'de Reverb Worship tarafından CD formatında yayınlanacak.

Aokigahara; The Black Sea Of Trees, Atay İlgün ve Alper Yıldırım'ın bir albümü. Adından da anlaşılacağı üzere Japonya'daki intihar hikâyeleriyle ve Japon mitolojilerindeki Daemon'larla ilişkisiyle ünlü, fenomenal bir orman hakkında. Aokigahara'da kendi hayatını sona erdirenler genelde arkalarında hikâyelerinden ipuçları verecekler fotoğraflar, mektuplar hattâ müzik enstrümanı gibi objeler bırakıyorlar. Bu objenin içine yüklenmiş hikâye, içinde barındırdığı ruh çok acıklı aynı zamanda korkutucu geliyor ve insanın tekrar toprağa, hiçliğe karışmayı tercih etmesi, bunun yarattığı hem mest içerisinde kaybolma hem de dehşete düşme hissi insanı büyülüyor. Sanırım bütün bunlar hakkında bir meditasyon, Aokigahara. Müzik tahmin edeceğiniz üzere kesinlikle baştan sora dinlenmesi gereken, noise ve dokusal atmosferlerin bir birleşimi. Paket Yuzen Chiyogami, Moriki Kozo, Momi Kyoseishi gibi el yapımı Japon kâğıtları ile yapılıyor. Moriki Kozo Edition altın mürekkeple alıcıya adanmış bir şekilde geliyor.

Ashberry, bir gecede piyano ve yaylı enstrümanlarla tek seferde kaydedilmiş emprovize kayıtların, çeşitli alan kayıtlarıyla birleşiminden oluşan bir proje ve şimdilik 2 EP'si var. İlk EP'nin (Resin) ilk baskısı tükendi, ancak ikinci baskısı -yukarıda bahsettiğim kır çiçekleri açan kâğıtlı albüm (Wildflower Edition) baskısı mevcut. İkinci EP ise (Rahtree) el dikimi bir kesede yanında albümün kaydedildiği bahçeden bir yaprakla ve çeşitli diğer efemeralar ile beraber kişiye adanmış bir şekilde geliyor. Aynı zamanda Ashberry, Wounded Wolf'un doğmasında çok önemli bir rol oynamış, albümün doğasındaki özel bir element de bize bu tarz bir sunum önermişti.

Bunun dışında ikimizin, Bass Communion'ın eski hâllerini hatırlatan, Moon Eye Lids adlı bir ambient projesi, Atay'ın eski dokusal, ideolojik müzik denemeleri Treefingers ve son derece kişisel, anıların müzikle birleştiği bir proje olan Baylebridge var.

 

Birlikte çalışacağınız müzisyenleri ve sanatçıları neye göre belirliyorsunuz?
Aslında biz özellikle beraber çalışacak sanatçı aramıyoruz. Demek istediğim basımevimizin adının ilk başlarda Private-Press olmasının sebeplerinden biri de sadece kendimizin ve belki yakın çevremizin müziklerini yayınlamak için olmasıydı. Ancak son zamanlarda sadece Press demeyi seviyoruz çünkü kimi zaman bazı sanatçılar bizi bulup adanmışlıklarıyla ve yaratıcılıklarıyla etkiliyorlar ve müziğin kendisini bir yana bırakarak onlara destek olmak için elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Genelde ise dünyevî, folk, art-rock ve dokusal müziğe karşı bir yatkınlığımız var basımevi olarak.

Ayrıca press, butik basım evi gibi tâbirleri tercih ediyoruz plak şirketinden ziyade çünkü ileride şiir, hikâye, fotoğraf kitabı gibi ürünlerde olacak sunularımız arasında. Bazı albümlerin Art Edition'ları yanında zaten şiir kitapçıkları oluyor. Onun da dışında, yakında Leyla İlgün'ün bir hikâye kitabı ve birkaç yıl önce Atay ve birkaç arkadaşının yaptığı bir kısa filmin DVD'si, fotoğraf kitabı gibi birkaç ürün yayınlayacağız bir aksilik olmaz ise.

 

Tüm bunların dışında, sizin bireysel hayatınızda müzikle kurduğunuz ilişki ne şekilde?
Atay: Gerçekten de bir insanın her hareketi sanat olduğu zaman gerçekten bir sanatçı olduğuna inanıyorum ve bunun için her şeyin müzikal olması için uğraşıyorum hayatımda. Genelde Wounded Wolf'tan ve diğer her şeyden kalan zamanda tek başıma gitar çalarkenki akışın en pürüzsüz hâli olduğunu ve müziğin en alımlı hâlinin bir insan ve tek bir enstrüman arasında olan form olduğunu düşünüyorum genelde. Tabiî ki bu diğer işleri, formatları değersiz kılmıyor, birçok insanda bu birleştiğinde sanat daha da yüceleşebiliyor The Hogweed And The Aderyn'de olduğu gibi. Geniş bir çerçevede ise müziğin birçok insanî kodu sildiğini, zamanın başlangıcından beri var olan saf bir dil olduğuna ve zamanın tuzağına düşmeden olabilecek en tutkulu şekilde yaşanan “şimdi”lerin artarda dizilmiş hâli olduğuna inanıyorum. Bireysel hayatımda da böyle var oluyor, her daim bir yolda yürümek gibi.

Onun dışında plak ve enstrüman toplamayı, diğer gruplara kendi stüdyomda miksaj-kayıt konularında yardım etmeyi seviyorum.

Gözde: Hayatımda müzik çocukluğumdan beri bazen aldığım derslerle bazen keşfetmeye olan merakımla çeşitli formlarda kendini gösterdi. Müzik bana olabileceği en üst derecede doğal geliyor ve sanırım insanın bir şekilde bu ağaçlardan yapılma enstrümanlarla var olabilmesi, kendini ifade edebilmesinin büyüsü bu. Herkes –en azından varlığının farkında olan bütün yaşamlar– kendi hayatını anlamlı kılmaya çalışıyor ve müzikte de insan yarattığı en ufak nota ile varlığını evrene, oluşuma katıyor. Bu da hayatı anlamlı kılmanın en güzel yollarından bir tanesi bana göre.

 

 

Şimdilik gündeminizi neler oluşturuyor? Üzerinde çalıştığınız yeni bir iş var mı ya da gelecek zamanda başlayacağınız?
Şimdilik gündemimizde genellikle tanıtım ve promosyon var. Olabildiğince insana ulaşmaya çalışıyoruz, hem yabancı hem yerli. Bu sırada da The Hogweed And The Aderyn adlı projemizin üçüncü albümü için uğraşıyoruz. Ve de aslına bakarsanız, devamlı yeni müzikler, ürünler yayınlayıp değerini azaltmak istemiyoruz yayınlarımızın.

Onun dışında birkaç aydır dünyanın her tarafından demolar alıyoruz, ancak zamanımız ve finansal gücümüz kısıtlı olduğundan birçoğuna basmak istesek de, sadece bunlardan birkaçına 7'' Lathe Cut plak (el yapımı plak) basabileceğiz. Tarz ise genelde folk ve ambient arası ve dediğimiz gibi bunların gerçekleşmesine en az 6 ay var.

Son olarak İngiliz plak şirketi Reverb Worship bizim önceden yayınlanan iki EP'mizi tek bir CD'de, Texas Austin’den Haute Magie ise kaset formatında yayınlayacak ve ABD distribütörümüz olacaklar, onlarla iletişim hâlindeyiz.

 

Çalışmalarınıza ulaşmak isteyenler sizi nereden takip edebilirler?
www.woundedwolfpress.co.uk asıl sayfamız. Burada albümlerin normal ve daha az sayıda basılan özel baskılarını satın alabilirsiniz. Facebook ve Soundcloud'da ise Wounded Wolf Private-Press adlı sayfalarımızda güncel haberleri, fotoğrafları ve müziklerden seçkileri bulabilirsiniz.

Onun dışında isteyenler bizim kişisel mail adresimize mail atıp mail sistemimize kaydolabilirler çünkü bu yol ile bizimle iletişimde olanlar bazen daha albümler çıkmadan ayırıyorlar ve daha ürünler daha duyurulmadan tükeniyor.

E-mail adreslerimiz:
[email protected]

[email protected]