Bantmag

ALMAN YAZAR / METALCİ PIERRE HECKER, BİR RASTLANTI SONUCU İLGİ DUYMAYA BAŞLADIĞI TÜRK METAL MÜZİK SAHNESİNİ ENİNE BOYUNA ARAŞTIRMIŞ… 


7-8 yılı bulan bu araştırmalar yapan Hecker, Aptülika’dan Zihni’ye UÇK Grind’dan Cenotaph’a kadar birçok önemli karakterle söyleşiler yapmış. Turkish Metal: Music, Meaning, and Morality in a Muslim Society (Türk Metali: Müslüman Bir Toplumda Müzik, Anlam ve Ahlak) adlı kitabının tanıtımı için İstanbul’a gelen Hecker’a bu sahne ile ilgili kişisel zevklerini ve gözlemlediklerini sorduk.

 

İlk olarak, Türk metal müziğiyle olan geçmişini öğrenmek istiyorum. Bu sahneye olan merakın nasıl başladı?

Bu biraz uzun bir hikâye. Birkaç farklı sebebi var. 2001 yılında yüksek lisansımı bitirdikten sonra, Leipzig Üniversitesi tarafından doktoramı yapmak üzere davet edildim. Yemen’de çok klasik bir çalışma olacaktı. 2001 sonlarında, ABD’nin er ya da geç Irak’a saldıracağı anlaşılınca Yemen’de çalışmak imkânsız hale geldi. Bu yüzden bütün proje iptal oldu. Ne yapacağımı bilmiyordum. Sonrasında birkaç arkadaşımla birlikte Güney Afrika’ya gitmeye karar verdik. Türk Havayolları’nın bir uçağıyla gidiyorduk ve İstanbul’da durmamız gerekiyordu. Taksim’deki sokakları geziyordum ve zaman da tam olarak Slayer’ın God Hates Us All albümünün Türkiye’de yayınlandığı zamandı. Sokaklarda her yerde albümün posteri vardı. Bu, Türkiye ile metal müziği bir arada düşünmeye başladığım ilk an olabilir. Birkaç ay sonrasında da profesörlerimizden birinin Ortadoğu’daki gençlik kültürleriyle ilgili bir araştırma yapmak istediği ortaya çıktı. Benim önerdiğim konu da hemen kabul edildi. Bu sebeplerden sadece biri. Ben 12 yaşımdan beri metal müzik dinliyorum, sıkı bir metalciyim. 90’ların ortasında kendi grubum da vardı ve dünyanın dört bir yanından insanlarla kaset takasları yapıyorduk. Türkiye’den de iletişimde olduğumuz bazı insanlar vardı. Yani Türkiye’deki metal müzik sahnesini önceden de tanıyordum.

 

Kitabında bir diskografi bölümü var ve sen bu “metal” diskografisinde Barış Manço ve Cem Karaca’nın albümlerine de yer vermişsin. Bu diskografiye o albümlerden başlamanın sebebi nedir?

2000’lerin başlarıydı ve heavy metalle ilgili olarak yapılabilecek çok fazla akademik okuma yoktu. Amerikalı bir yazarın 1991’de yazdığı bir kitap vardı sadece. Kitabın bir sayfasında şöyle bir cümle vardı: “Heavy metal, Müslüman ülkeler dışında tüm dünyada yaygındır. Çünkü İslam, gençleri metal kültürüne girmekten alıkoyar.” Herhangi bir açıklama yapmamıştı ve sadece bu klişelerle dolu cümleyi yazmıştı. Bu yüzden ben de Türkiye’de rock müziğin başladığı zamanı öğrenmek istedim. Bu sadece metal müzikle ilgili değildi. Ayrıca merak ettiğim bir başka şey de 1980’lerde Türkiye’de metal müzik başladığında, o dönemki grupların neden Anadolu rock müziğinden referanslar taşımıyor oluşuydu. Şaşırtıcı şekilde, Türk metal grupları şarkılarını İngilizce söylüyordu ve folk müzikle hiçbir alâkası yoktu.

 

Peki bu 30 yıllık dönemde sizin favorileriniz kimler?

Pentagram’ın Bir albümünü çok severim. Ayrıca İzmir ve Ankara’daki death metal sahnesini de çok beğeniyorum. In Spite, özellikle ilk albümü harika olan bir grup ve Cenotaph da çok iyi bir grup. Bir de Pigskin adında sadece kızlardan oluşan bir death metal grubu vardı.

 

Yani Türkiye’deki metal müzik sahnesinin her kısmını biliyorsunuz.

Çok fazla kısmını biliyorum ama hâlâ keşfedecek çok çok fazla şey var. Kitapta da yazdığım gibi, yazılı olan bütün tarih değil.

 

Türk metal müziğindeki ana akım ve yeraltı sahneler arasındaki fark hakkında neler düşünüyorsunuz?

Bu da benim için çok önemliydi. 1990’ların ortalarında buradaki metal dinleyicilerinin çoğu Amerika ve İngiltere’den gelen ana akım metal müziğe odaklanmış. Metal bundan çok daha fazlası. Ana akım metal müzik bir zirve noktası gibidir ama yeraltı çok daha büyüktür. Sizin yeraltı sahnesini ayakta tutmaya çalışan yüzlerce hattâ binlerce grubunuz ve bir sürü katılımcınız var. Bana göre, yeraltından gelen müzik büyük rock yıldızlarından çok daha fazla şey ifade ediyor. Peki fark nedir? Yeraltında yapılan müzik çok daha sıradışı. Ve Türkiye’deki yeraltı sahnesi için özel olan bir şey de bu sahnedeki grupların bir gün büyük rock yıldızı olma illüzyonuna kapılmış olmamaları. Hepsi bu müzikle hayatlarını kazanamayacaklarını biliyor. Ama ne olursa olsun bu müziğe büyük bir tutkuyla bağlılar. Her şeylerini bu müziğe koyuyorlar. İlk albümlerinin prodüksiyon masraflarını karşılayabilmek için tüm ekipmanını satan bir grupla tanışmıştım. Tüm paranı, her şeyini harcıyorsun ama sonraki ay nasıl hayatta kalabileceğini bilmiyorsun.

 

Kitabınızda bu ayrımla ilgili çok güzel bir örnek veriyorsunuz: Türkiye’deki metal müziğin yıldızları, Pentagram grubunun üyeleri gibi, şimdi tüm pop albümlerinin prodüktörlüğünü yapıyorlar. Bence bu örnek Türkiye’deki müzik endüstrisinin negatif taraflarını açıkça özetliyor. Günümüzdeki genç Türk metal gruplarının geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Takip etmeye çalışıyorum ama tamamen güncel gruplardan haberdar değilim. Biraz daha bilgi sahibi olabilmek için de buraya geldim. En azından Türkiye’de birkaç müzik televizyonuna sahipsiniz. Artık Almanya’da hiçbir müzik kanalı kalmadı. MTV var ama o da sadece pembe dizi yayınlıyor. Metal veya rock programı yok. Bence buradaki genç gruplar için televizyona çıkmak o kadar da zor değil. Ama aynı şekilde ortalıkta çok fazla sansür var. Çıplaklık gösteremezsin, din hakkında konuşamazsın. Din hakkında tabiî ki pozitif konuşabilirsin ama onu eleştiremezsin. Bence bu her şeyi zorlaştırıyor ve kesinlikle ifade özgürlüğüne aykırı bir durum oluşturuyor. Bu çok büyük bir problem ve bu problem son 10 yılda büyümeye devam etti.

 

Türkçeyi burada mı öğrendin? Şarkı sözlerini okuyor ya da analiz ediyor muydun?

Şarkı sözlerini okumak benim için gazete okumaktan daha zorlayıcı. Ama yine de buradaki grupların çoğu şarkı sözlerini İngilizce yazıyor. Bu çok zorlayıcı çünkü birçok grup İngilizcede o kadar iyi değil. Bu yüzden şarkı sözlerini analiz etmek pek mantıklı değildi.

 

Peki ya fanzinler ve dergiler?

Onları Türkçe olarak okudum.

 

Buradaki metal sahnesinin medya kısmı hakkında ne düşünüyorsun?

Fanzinlerde çok aktif insanlar var. Bir şey yapma tutkusuna sahipler. Fanzinleri bedavaya edinebiliyorsunuz. Çünkü o yeraltı kültürüne ait; resmî ve umumî bulunan bir şey değil. Fanzinlerdeki insanlar özgürce konuşabiliyorlar ve bu Türk televizyonlarında ya da ana akım müzikte sağlayabileceğiniz bir şey değil.