Bantmag

İSTER HENRY DARGER DEYİN, İSTER DAVID LYNCH… DELİRMİŞ VE KARANLIK DÜNYALARI İNSANI BOĞMADAN ANLATMA KABİLİYETİNE KARŞI BAZILARIMIZIN ZAAFI VAR, ORASI KESİN…

 

Bu listeye Richard Colman’ı da gönül rahatlığıyla ekleyebilirsiniz. Colman’ın geometrik desenler ve çarpıcı renklere takık hâlde yarattığı stili, genellikle beklenmedik dönüşler yaparak insanın ağzını açık bırakırken, ölüm, delilik, yalnızlık ve şehvet dolu bu hikâyelere bakarak dalıp gitmek, hem büyüleyici hem de sarsıcı bir tecrübe.

 

Aslında Richard Colman’ın oldukça uzun zamandır peşindeydik, bu yüzden onu bu sayıda ağırlamak ayrı bir zevk bizim için... Şimdi hep birlikte onun hipnoz etkisi yaratan işlerini ve kafasından geçenleri daha iyi anlamaya çalışacağız.

 

Gençlik yıllarında nelere ilgi duyardın? Nasıl takılırdın?

Sürekli grafiti yapar, başımı derde sokar, kızları kovalardım… Sanırım gençlerin yaptığı sıradan şeyler… O zamanlar her şey bir macera gibi gelirdi. Heyecan verici günlerdi. Vaktimin çoğunu, o her ne ise, “bir sonraki şeyi” kovalayarak geçirirdim. Sanatçı olmaya dair herhangi bir şey neredeyse zerre kadar düşünmezdim. İş olarak o veya bu şekilde sanatla bağlantılı olan birşeyler yapacağımı varsayıyordum ama sanatçı olmaya dair hisler soyut gençlik fantezileri gibi gelirdi. Önümdeki hayatı yaşamak neredeyse tüm vaktimi alıyordu zaten.

 

İşlerinin karanlık ve politik olabileceği konusunda hemfikir misin?

Karanlık konusunda hemfikirim, politik konusunda pek değilim. Kendimiz, birbirimiz ve dünyayla kurduğumuz ilişkilere daha geniş bir açıdan yaklaşmayı tercih ediyorum. İşlerimi birer politik ya da sosyolojik sabun kutusu olarak kullanmak çok ilgimi çekmiyor. Ne başka insanların fikirlerini bana dayatmasını, ne de ben fikirlerimi başkalarına dayatmayı sevmiyorum. Dünyayı ve günlük yaşantıyı aşırı derecede ilgi uyandırıcı ve heyecan verici bir deneyim olarak görüyorum ve bunu yaptığım işlere bir parça da olsa yansıtmaya çalışıyorum. İşlerimin temel fikirlerini bilinçli olarak muğlak bırakıyorum ki insanların ondan çıkaracakları şeyleri engellemeyeyim. Onları isimlendirirken bile genellikle işin içindeki sıradan bir ayrıntıyı seçiyorum. Böylece kimseyi onlarla ilgili ne düşünüp hissedecekleri konusunda belli bir yöne itelememiş oluyorum. Tek yaptığım bir dünyaya açılan bir pencere sunmak. Kimseye orada gördükleriyle ilgili ne hissedeceklerini söylemek istemiyorum. Benim için işi yapmak bencil olan şey. İşin benim için olan kısmı o. Ama o iş dışarıya çıktığı anda da ona her kim bakıyorsa onun olmasını istiyorum.

 

Sergileme şeklinle genellikle mekânları ele geçiriyorsun. İşlerin bütün bir ortam yaratarak izleyicileri resmen içine çekiyor. İşlerini sergilemek için mekân seçerken, bir yerle anlaşırken önceliklerin neler oluyor?

Önceliklerim genellikle çalışacağım insanlara yönelik oluyor. Eğer iyi insanlarla çalışıyorsam gerisi zaten gelecektir diye düşünüyorum. Onun dışında bana verilen her alanda çalışabilirim, o kısmının kolay olduğunu düşünüyorum. Bu benim işim zaten. Ve işin eğlenceli kısmı. Beraber iyi çalışacağın ve senin işlerini doğru şekilde yürütecek insanlar bulmak ise asıl zorlayıcı kısım. Kariyerimde bu anlamda hem çok şanslı hem de çok şanssız deneyimlerim oldu. Ama bu deneyimlerin tümüne minnettarım.

 

İşlerindeki karakterleri nelerden esinlenerek yaratıyorsun? Kim onlar?

Onları karakter sahibi bireyler olarak değil de, daha çok birer sembol olarak görüyorum. Onların etrafında bir şeyler yaratmaya çalışmıyorum da, daha ziyade bir hikâyeyi ya da anlamı yaratırken onları kullanıyorum diyebilirim. Fonksiyonları birer paragraf ya da cümle gibi. Hattâ alfabenin harfleri.

 

“Tekrar”, işlerinin vazgeçilmezi. Neden?

Birkaç sebebi var. Yapbozları çok seviyorum, her tür yapbozu… Desenler yaratmanın büyük bir yapbozu çözmeye benzediğini düşünüyorum. Hoşuma giden bir diğer şey de böyle şeyler yaratırken soyut anlamda bir matematiğin işin içine girmesi. Ayrıca, böyle büyük ve birbirini tekrar eden desenler boyarken onların içine etmek için birçok fırsatınız oluyor ve bunun gerçekleşmesi de çok hoşuma gidiyor. Benim ilgimi çeken mükemmel bir sonuçtan ziyade, mükemmeliyete yeltenmek. Biraz işin ucu kaçınca ve ortalık batınca çok mutlu oluyorum. Tıpkı bir duvar kâğıdının duvarda yanlış birleşmesi gibi… En iyi yanı bu. Tekrar unsurunu kişisel olarak çok dinlendirici buluyorum. Bir resim üzerinde çalışırken onun içinde kaybolabiliyorum ve öyle düşünüyorum ki o iş bittiğinde insanların da içinde kaybolabilecekleri bir şey yaratmış oluyorum.

 

Sence sanatın “bugünü” sunmak gibi bir görevi var mı?

Bence bir kişinin işinde bugünü sunmaması imkânsız gibi bir şey. Elimizdeki tek şey, bugünün ta kendisi.

 

İşinle ilgili şikâyetlerin var mı?

Patronumdan nefret ediyorum.

 

Patronun mu? Seni kendinin patronu sanıyorduk…

Sadece bir şaka. Evet, patron benim.

 

Sanat dünyası içinde ideallerin neler?

Sadece iyi insanlarla çalışmak ve daha iyi şeyler ortaya çıkarma eğilimiyle güzel şeyler yapmak istiyorum. Bu kişisel işler için de ticarî işler için de geçerli. Ancak bunu gerçekleştirmenin ticarî dünya içinde bir şekilde daha zor olduğunu düşünüyorum. O yüzden artık pek oralara girip çıkmıyorum.

 

İşkolik misin?

Kesinlikle. Çalışmayı çok seviyorum.

 

Peki yaşadığın mahallede dışarı çıkınca yapılacak en iyi şeyler neler?

San Francisco’da yaşadığım için kendimi şanslı hissediyorum. Çünkü burada gerçekten de her şey var. Harika sanat, müzik, muazzam yemekler, muhteşem insanlar ve olağanüstü bir doğa. Bu sebeple de yapılacak en iyi şey benim hangi ruh hâlimde olduğuma göre değişiyor. Yapmak istediğim her neyse burada parmaklarımın ucunda gibi hissediyorum. San Francisco gerçekten ilham verici bir yer.

 

Son zamanlarda dinlediğin en iyi müzikler neler?

Müziğe bayılıyorum ve çalışırken sürekli müzik dinliyorum. Sana iPod’umdan çaldığım son üç sanatçının adını söyleyeyim.

1. Marianne Faithfull

2. Leviathan

3. Grave

 

Bu sayfalara kimleri davet etmemizi önerirdin?

Andrew Schultz, Alex Barry, Josh Slater, Ryan Travis Christian, Jordan Nickle, Kc Ortiz, Erik Parker, Dan McCarthy, Cleon Peterson, Harley Lafe Eaves, Patrick Griffen... Liste o kadar uzun ki!