Bantmag

GEÇTİĞİMİZ SENE “MİRAS BABADAN OĞULA GEÇER” ADLI İLK KİŞİSEL SERGİSİYLE SEYİRCİ KARŞISINA GEÇEN ALİ ELMACI, 18 EKİM - 17 KASIM TARİHLERİ ARASI X-İST’TE GÖRÜLEBİLECEK İKİNCİ SERGİSİ “ATEŞİNLE KORU BENİ!” ÜZERİNDEN DEVLET VE İKTİDAR KONULARINI İRDELİYOR, MEMLEKET GÜNDEMİNİN TÜM CİDDİYETİNİ ANA HABER BÜLTENLERİNİ ARATMAYACAK BİR GÜLÜNÇLÜKLE İZLEYİCİYE AKTARIYOR.

 

Ateşinle Koru Beni! adlı serginde militarizm ve iktidar konularını işliyorsun yoğun olarak. Sergiyi ve sergideki çalışmalarının büyük çoğunluğunu adlandırırken kullandığın “Ateşinle koru beni” cümlesi sergide anlattıkların ve çalışmalarının bütünlüğüyle nasıl bağdaşıyor? Bu ismi seçerken nasıl karar verdin?
Orduda siper eğitimi sırasında uygulanan bir deyiştir “Ateşinle koru beni’’… Yani askerin siperini ilerletmek adına önündeki askerde kendisini koruması için söylediği sözdür, tamamen zorunlu bir formalitedir. Çalışmalarımla olan ilişkisiyse işlerimin genelinde yer alan devlet-birey ilişkisinin tamamen bir formaliteden ibaret olduğu üzerinedir. Çünkü devlet kendi iradesini toplum üzerinde her daim etkin kılmak adına oluşturduğu paranoya ortamı sayesinde, toplum tarafından kendisine koşulsuz bir itaat ortamını da sağlamış bulunmaktadır. İktidarının devamı içinse hem bu korku imparatorluğunu alttan alta besler hem de topluma ancak kendi varlığı sürdüğü kadar toplumun da var olabileceğini bildirir. Bu yüzden de biat eden, sorgulamayan, devlete gelecek zevalin millete gelecek zeval olduğunu aklından çıkarmayan bir topluluk oluşturur. “Ateşinle Koru Beni” deyimi de milletin kendisine siper olacak bir devlet inancındaki yanılsamayı vurgular.

 

Serginde gördüğümüz çalışmalar nasıl bir sürecin ürünü? Bu süreç içerisinde seni en çok neler etkiledi?
Askerlikten bugüne üzerine düşündüğüm bir konudur bu. İlk defa, en keskin bir şekilde, kurum-birey ilişkisini yani bireyin kurum karşısında yok oluşunu gözlemlediğim, yaşadığım yer askerliktir. Çıkış noktam budur. Ayrıca bu süreç içinde beni etkileyen şeyler hızla değişen Türkiye gündemidir.

 

Semboller üzerinden kurduğun anlatımın yanısıra serginde gördüğümüz çalışmalarında aklındaki mesajı yazı yoluyla da aktarıyorsun. Yazıyla kurduğun ilişki ne yönde?
Yazıyla kurduğum ilişki grafik bir dil oluşturmanın ötesinde, yöneticilerin birey üzerindeki etkisini güçlü kılmak adına sloganvarî hitabet biçiminden yola çıktım. ‘’Ekmek yoksa pasta ye’’ gibi.

 

Eserlerinde “ciddî” meseleleri “gülünç” bir şekilde işliyorsun. Bu “gülünç kılma” yöntemini hangi yollarla gerçekleştirdiğini anlatabilir misin?
Ana haber bültenleri yeterli malzemeyi bana sağlıyor açıkçası. Gülünçleştirmek için özel bir çabaya gerek kalmıyor maalesef.

 

Yine az önceki sorudan yola çıkarsak, niyetimiz terapistliğe kalkışmak değil elbette ama bu gülünçleştirme bir tür savunma mekanizması mı yoksa olayları algılayış biçiminin bir ürünü mü?
Gazetede bir haber okumuştum, Tokatlı bir fırıncı kendisine bir Ferrari satın almış ve önüne ay-yıldız yerleştirtmişti. Tokat’tan Samsun’a eskortlarla 19 Mayıs kutlamak için yola çıkmış ve Samsun’da ilk defa Ferrari görmenin heyecanını yaşayan halk tarafından alkışlarla karşılanmıştı. Hâl böyleyken…

 

Eserlerinde iktidarı sorgulayarak gerçeklik ve “öyleymiş gibi” gösterilen üzerinden bir tezatlık kuruyorsun. Bu tezatlığı ne şekilde kurguluyorsun?
Bu tezatlığı kurgulayış biçimim, iktidarın hegemonyasında olan medyanın gündemi bize sunuş şeklinden yola çıkıyor. Medya ve gerçeklik arasında çok ciddî bir aykırılık olduğunu fark etmek için çokta çaba sarf etmek gerekmiyor.

 

Çalışmaya koyulurken izlediğin ritüellerin neler? Bir işe koyulmadan evvel kafanda ilk neler oluşmaya başlıyor?
Bir konu belirlediğim zaman önce araştırmalarda bulunur taslaklarını çıkartırım.  Daha sonra küçük çaplı bir prodüksiyon oluşturup onunla ilgili çekimler yaparım.

 

Genel olarak, izleyicinin eserlerine baktığında ilk neyi görmesini ya da neye dikkat etmesini istersin?
Figürlerimi çoğunlukla izleyiciye baktırırım, izleyicinin de figürlerimle ilk olarak göz teması kurmasını isterim çünkü bu temas sayesinde izleyiciyle gizli bir temas sağlayacağımı düşünüyorum.

 

İlk kişisel sergini geçtiğimiz yıl yine x-ist’te düzenlemiştin. Miras Babadan Oğula Geçer adlı bu ilk serginde yer alan çalışmalarınla Ateşinle Koru Beni! sergindekiler ne şekilde bağlantılı veya hangi yönlerden ayrışıyor?
İlk sergim sosyo-ekonomik farklılıklar üzerineyken bu sergide politik bir altyapı kurguladım. İki sergide ortak bir nokta arayacak olursak bu devlet politikası olarak  sermayenin üstünlüğü olabilir.

 

Resim dışında gündelik hayatını neler belirliyor? Hem sanatın hem de yaşantın için vazgeçilmez gördüklerin neler?
Aslında haber bültenleri günlük hayatımın vazgeçilmezi oluyorlar, çünkü en çok oradan besleniyorum.

 

Önümüzdeki yıl Dubai’de bir sergin düzenlenecek. Oraya hangi çalışmalarını götürmeyi planlıyorsun? Bunun dışında şimdiden belli olmaya başlayan planların neler?
Dubai’den önce Contemporary İstanbul’da yer alacağım. Devamında başka fuarlarda yer alma ihtimalim var. Lawrie-Shabibi Galeri’deki sergim ise 2013 Kasım’da olacak. Bu sergi için yeni çalışmalara başlayacağım, henüz proje aşamasında oldukları için net bir şey söylemek erken olacaktır.