Bantmag

AÇIK RADYO’DAKİ “VERTİGO”DAN YAYILAN ŞARKILARLA YILLARDIR BİZLERİ BİR O KÖŞEYE BİR BU KÖŞEYE SAVURAN HİLMİ TEZGÖR'LE, POPÜLERİN MÜZİĞİN EDEBİ YÖNÜNÜ İNCELEYEN YENİ KİTABI "ŞARKIDAKİ ŞİİR" HAKKINDA, MUHTEŞEM THE EX KONSERİ ÖNCESİ OTURDUK MASAYA, BİR İKİ LAF ETTİK...

 

Kitabın kapağındaki kısa biyografide de yazdığı gibi daha önce yayınlanmış birkaç kitap, çevirelerin ve yazmayan editörlük deneyimlerin mevcut...
Evet. Oğuz Atay'ın öyküleri hakkındaki sempozyum ve onun kitabı çıkalı daha 11 ay oldu. Kendi şiirlerimin basıldığı kitabı da bir tarafa bırakarak esasında bu ilk kitabım diyebiliriz.

 

İnsanlar seni Açık Radyo'nun kuruluşundan beri sürdürdüğün radyo programın Vertigo veya müzik yazılarınla, müziksever kimliğinle hatırlıyorlar, ama edebiyat doktoranı da dikkate alarak, aslında senin edebiyatçı olduğunu söyleyebilir miyiz? 
Ben müzisyen değilim. Müzik hakkında yıllardır yazıyorum. Yazmak için de zaten edebiyatı kullanmak zorundayız. Evet, Modern Türk Edebiyatı’yla birçok alanda etkili olmaya çalışıyorum, şimdi doçentlik tezimi hazırlıyorum, makaleler, bildiriler yayınlıyorum.

 

Doktora ve doçentlikle beraber, kitabın da konusunu içeren bir ders veriyorsun...
Yeditepe Üniversitesi'ne girdiğimde bu dersi uydurdum, serbest seçmeli olarak. Zaten bu alanda çalışmak istiyordum "20. Yüzyılda Popüler Müzik Edebiyat İlişkisi" adlı dersi vermeye başlayalı 8-9 yıl oldu. Tabiî devlet üniversitelerindeki dersler gibi, amfileri yüzlerce kişi doldurmuyor ama derse ilgi yoğun. Elbette dersin, yıllar içerisinde onun için yaptığım araştırmaların, genişleyen içeriğinin bir etkisi var ama kitabın konusu direkt derse bağlamak doğru olmaz diye düşünüyorum. Öteden beri şarkı sözlerinin neden bahsettiğini, içeriğini merak eden, onların fotokopileri çektirip albüm içlerine koyan, ezberleyen, onları çevirmeye çalışan biri olarak bu konu üzerine yoğunlaşmam belki kaçınılmazdı.

 

Zaten benim senin ismini ilk duymam da Roll dergisinin ilk sayfasında yer alan şarkı sözleri çevirileriyle olmuştu...
Aynen, kitap bir şekilde bunların arifesinde oluştu zaten. "Bunca yıldır müzik üzerine yazıyorum, bir kitabım olsun" diyerek iki yaz önce yazdığım kitap sonunda İletişim Yayınları'ndan çıktı. Çok müsterihim aslında, küçük bir kitap ama çıkmış olması benim için hakikaten memnuniyet verici.

 

Kitabın başında da anlatıyorsun, müzik algını değişmesi ve sözlerin anlamlarını merak etmeye başlaması, bir arkadaşının sana Iron Maiden'ı tavsiye etmesiyle olmuş...
Evet, Iron Maiden'ın sözleri kulağıma fısıldandığında 14 yaşımdaydım.

 

Peki bu yaşlarda senin için müzik mi daha öndeydi, yoksa edebiyata bu nebse düşkün müydün?
Kesinlikle müzik önde geliyordu. Edebiyatla uzaktan yakından alakam yoktu lisede…

 

Şöyle söylememiz doğru olur mu acaba, senin edebiyata merakını ve sevgini oluşturan acaba müzik mi?
Valla, çok irkiltici bir soru! Ama sanırım öyle. O sözlerin 14 yaşında aşırı gizemli gelen boyutu, daha sonra zevklerin değişmesiyle birlikte daha yoğun müzik dinlemeye başlayıp onların sözlerine de bakmaya başlamam, o sözlerin şiirselliğini sevmem, sonra düzyazıdan da önce şiiri, üstelik çeviri şiiri sevmem sonra Türk şairleri, öykü, roman derken edebiyatı daha büyük ölçekte hayatıma almaya başladım. Evet, çok iyi bir tespit oldu, müzik beni edebiyata sevketti. Şimdi de müziği hiç bırakmadan edebiyatla kurduğum bir hayatın içerisinden tekrar müziğe bakmaya çalışıyorum.

 

Kitapla birlikte birçok kişi aynı şekilde müziğe tekrar bakacaktır, bu sefer senin izinden, belki bilmediklerini keşfedecekler. Seni iyi tanıdığım için, kitap içerisinde ne zaman konu olacaklarını beklediğim ve artık neredeyse kimsenin anmadığı bir kaç grup vardı: Rush, Van der Graaf Generator gibi...
Elbette kişisel tarihimden yola çıkarak yazdım kitabı, kendi sevdiğim gruplardan, müziklerden başlayarak yola çıktım. Yukarıdan bakıp "kimse Van der Graaf dinlemiyor, ben de buraya bir Van de Graaf yazayım" diye yazmadım tabiî bunları. Bu iki örneği verdiğin için bunlar üzerinden gidiyorum; Rush ve Van der Graaf Generator benim öteden beri çok sevdiğim 3-5 gruptan bazıları. Hakikaten de son derece demodeler ama çok özel, şiirsel bir müzik yaptıklarını düşünüyorum. Bu gruplar yollarına da devam ediyorlar; bunları hâlâ canlı görebilmek, bunlardan yepyeni sözler ve şarkılar duyabilmek mümkün. Bu çok önemli bir nokta bence, bitmiş bir şeyden söz etmiyoruz. Hani nasıl bu kitap bitmedi, Van der Graaf ve Rush da bitmedi, acaba neler söyleyecekler? Leonard Cohen'in yakında albümü çıktı, bir diğeri yolda, acaba neler söylüyor? Bob Dylan'ın mesela yakında yeni albümü çıktı, acaba nelerden bahsediyor? Kitabın müzikte yeni pencereler açması, müziğe ulaşmanın daha kolay olduğu düşünülürse, çok güzel olur. Kitabı okuyan birinin "Bu Van der Graaf da kimmiş bir bakayım?" veya "Bunlar çok bayat değil miydi yahu? Neden bu kadar uzun bahsedilmiş, bir tekrar dinleyeyim" demesi benim için sevindirici olur.

 

Artık pek bahsedilmeyen grupları konu edindiğin gibi, çok bilindik grupları ele alıyorsun kaçınılmaz olarak fakat bu isimlere bu sefer farklı noktalardan bakıyorsun. Ama kitabın bence en önemli tarafı, kapakta Halil Turhanlı'nın da bahsettiği gibi, artık hayatımızdan yitmiş olan şiiri tekrar geri getirmeye çalışması.
İnsanın kendine dönüp "Hakikaten bunu mu söylüyormuş bu şarkı? Aa bak, ne güzelmiş" deyip tekrar o sözleri, şiirleri okuyorsa ne güzel.

 

Bunu başarıyor da. Mesela ben, dün akşam tekrar Arthur Rimbaud okudum.
Çok sevindim, mutluluk verici...

 

Daha önce 5 kere okumuştum, bir 6’ıncısını daha denedim ama yine tam olarak anlamadım.
Zor bir şair değil mi Rimbaud? Sen Fransızcasını okumuşsundur. Düşün bir de ben Türkçesini okudum! Rimbaud'nun güzel tarafı bence, okuyunca acayip birşeyler döndüğünü hissetmek; dünyayı değiştirebilecek şeyler... Belki tam olarak anlamak için onunla Bob Dylan kadar vakit geçirmek gerekli. Diğer müzisyenler için de öyle, belki en çok etkilenen isim Rimbaud. Kitapta da Rimbaud'yla birlikte çok fazla isim ele aldım, onun önemini vurgulamaya çalıştım. Galiba müzisyenlerin en ortak noktası Rimbaud. Sadece bu sebeple bile o dünyada nelerin gizli olduğunu görmek için defalarca okunabilir... James Joyce da Rimbaud gibi kolay anlaşılabilir bir yazar değil ama müzisyenlerin ağırlıklı olarak etkilendikleri Joyce’un Chamber Music adlı şiir toplaması. Sanmıyorum ki Joyce'tan etkilendiğini söyleyenler Ulysses veya Finnegan's Wake’i tamamen okumuş olsunlar.

 

Hermann Hesse'den ve Jack Kerouac'tan bahsederken biraz değiniyorsun, müziğin de aynı şekilde edebiyat üzerindeki etkisinden bahsetmek mümkün mü?
Aklıma ilk Ketil Bjørnstad geliyor. Türkçeye de romanları çevrilmiş bir yazar ve önemli bir caz piyanisti. Onun romanlarını okurken yoğun bir kuzey cazı kokusu hissediliyor. Anthony Burgess veya Don DeLillo da müziğin etkisi hemen farkedilebiliyor. Ama öyle bir çağda yaşıyoruz ki, sadece edebiyat değil dünyadaki devininim bir parçası olarak ciddî bir etkisi olan enikonu dev bir endüstri hâline geldi popüler müzik. 1900 başlarındaki gibi değiliz, artık popüler müziksiz yapamıyoruz. Hâl böyle olunca müziğin edebiyat içerisinde birçok etkisi vardır biz fark etmesek de. İyi bir konu, üzerine düşünmemiz lâzım... Mesela caz çağı yazarları deyince, F. Scott Fitzgerald, Langston Hughes gibi yazarlar caz müziğinden etkilenerek o dönemin ruhunu yansıtıyorlar...

 

Böyle de bakınca kitabın esasında ne kadar kapsamlı ve uzun bir konunun altından kalkmaya çalıştığı anlaşılıyor. Kitabının başında asla tamamını, her yönüyle ele alamayacağını belirtiyorsun. Kişisel tarihinin izinden giderek, senin o duygusal tarafını da ortaya çıkartan, insanlara birçok merak yemi atan yeni birşeyler söyleyen hoş bir metin ortaya çıkmış.
Aynen öyle. "Söyleceklerim bitti, bu konu hakkında bu kadar yazılır" gibi bir tavırla bitmedi kitap, ya ben devam ederim, bir şekilde ikinci baskısı olursa, ya başkaları. Bilenler bir şekilde eklemlensin, matbu boyutta olmasa da kendi hayatlarında bunu çoğaltsınlar. Sen söylemiştin mesela, Jarvis Cocker'ın Colin Meloy'un edebî yönlerini. Evet, kitapta hiç Pulp'ın, The Decemberist'in adı geçmiyor. Bunun gibi bütün okuyanların bir kaç isim kattığını düşünsene. Mükemmel olurdu. Tanıdıklara hep bu gibi eklenmeleri not almalarını söylüyorum, tekrar basılırsa kitap daha şişmanlamış, semirmiş bir şekilde çıksın. Sonuç olarak müzik hepimizin hayatında çok önemli bir kapsıyor ve bu tamamen duygusal bir bağ. Etrafımızdaki her şey değişiyor ama sevdiğimiz müzikler hep ordalar...