Bantmag

Lİberalİzmİn Yüzüğü: Rİngstrasse

Viyana'nın geç sanayileşmesi kentin dönüşümünü de geciktirmişti. İmparatorluğun sanayi merkezi daha çok Budapeşte gibi kentlerinde yer alıyordu. 1840'lı yıllarda eski şehri çevreleyen istihkâm duvarları hâlâ ayakta duruyordu. 1848 ayaklanmaları Habsburg Hanedanlığı’na artık sadece dış düşmanlara değil, içteki düşmana, yani sınıfsal çatışmaya da açık olduğunu gösterdi. Duyulan endişeden dolayı istihkâm duvarlarının yıkılması biraz daha gecikti, 1858 yılını buldu. Kentin büyümesini, iktidara gelen liberaller modern-kapitalist unsurlara göre ele alacaktı. Öyle ki merkezinde, eski kentin duvarının yıkılmasıyla ortaya çıkan geniş yuvarlağa yerleştirilen Ringstrasse'nin (Yüzük Bulvarı) yer aldığı, tarihçilere göre Haussmann'ın Paris'inden dahi iddialı bir modern kent planı çizildi.

 

Viyana'nın, merkezinde yuvarlak Ringstrasse olan ve  bu yuvarlaktan kenarlara doğru uzanan sokaklardan oluşan yeni planı, tıpkı Paris gibi muhtemel bir sınıf ayaklanmasına karşı savunmayı kolaylaştırmak üzere de tasarlanmıştı. Ordu ve liberallerin beraber hazırladığı plana göre, merkezdeki yönetim tüm kenti gözetleyebiliyordu. Ringstrasse'nin kendisi liberalizmin temsil ettiği burjuva değerlerin bir resmigeçidi olarak beliriyordu: Belediye binası, modern parklar, yeni Parlamento Binası, Belediye Tiyatrosu, müzeler “Yüzük Bulvarı”nda (Ringstrasse), sağlı sollu gövde gösterisi yapıyordu. Şehrin geri kalanı ise merkezden uzaklaştıkça daha geniş yuvarlaklarla birbirine bağlanan kare parsellerden oluşuyordu. Bu anlamda harita-metot defteri gibi düşünülen kent, kapitalistleşme sürecinin sembolik bir yansıması gibiydi. Küçük parçalara ayrılmış kapitalist zaman ve mekanik üretim sürecinin gündelik hayatın her safhasına nüfuz etmesi, para ilişkilerinin aritmetiği Viyana planında resmedilmişti. Kent devasa bir yuvarlak saat gibiydi. Araya küçük yeşil alanlar sıkıştırılan bu plan, daha sonra Ringstrasse'nin yapımında da önemli pay sahibi olan mimar Otto Wagner tarafından mantıkî, ama bir o kadar da fantastik sonuçlarına götürülecek, Wagner 33 bölgeden oluşan ve devasa bir örümcek ağına benzettiği 4 milyon kişilik bir kent tasarlayacaktı. Bu plan bir ütopya olmaktan ileri gitmedi.

 

 

Ringstrasse ile beraber liberaller, yine Paris benzeri, hararetli bir altyapı çalışmasına girdiler. Özel teşebbüsün önderliğinde toplu taşımanın adımları atıldı, atlı tramvaylar dolaşıma sokuldu, Tuna kanalı açılarak su baskınları engellendi, su rezerv alanları oluşturuldu, sokak aydınlatması, ilk gaz sistemi hayata geçirildi. Ancak tıpkı Paris'teki gibi girift bir kredilendirme ve spekülasyona dayalı kentleşme, Rusya savaşı ile başlayan yenilgiler ve1871 küresel iktisadî krizi ile beraber sınıfsal açıdan hat safhada ayrışmış bir kent yarattı. Kaybedilen savaşlar ve gelişen sanayi ile nüfusu hızla artan, 30 senede üçe katlanarak 2 milyon sınırına dayanan kentte çoğunluğu oluşturan orta sınıfın ve (oy hakkı bulunmayan) işçi sınıfının barınma şartları inanılmaz kötüleşti. Özellikle işçi sınıfı için “Kellner-raume”, yani düzinelerce insanın beraber kaldığı bodrum yatakhaneleri standart hâline geldi. Liberal değerler tüm toplumca sorgulanır hâle gelirken Ringstrasse'nin ihtişamlı kentsel yatırımcılığı şiddetle eleştirilir oldu.