



















FİLM TEMALARI ÜZERİNDEN YOLA ÇIKIP KENDİ PSİKOLOJİK SORUNLARIMDAN BAHSETTİĞİM VE KENDİMLE İLGİLİ ÇİRKİN İTİRAFLARDA BULUNDUĞUM BU SAYFANIN BU AYKİ KONUSU “BEYAZPERDENİN YOLDAN ÇIKAN DÜĞÜNLERİ”...
Daha önce “Oyuncu Yönetmenler” konulu yazımda Michelle Williams’a olan platonik sevgimden ve çeşitli yönetmenlere karşı beslediğim kıskançlık duygumdan bahsetmiştim. İkinci yazım olan “Tımarhane Filmleri”nde ise bulunduğum ortamlarda benim izlemediğim filmlerden bahsedilmesi durumunda kendimi ezik hissettiğimi ve çok zorda kalırsam bahsi geçen filmi izlediğime dair yalan söylediğimi itiraf etmiştim. Benden tiksinmemiş eş dost kalmasın diye bu sefer kendimle ilgili yepyeni bir utanç sayfası açıyorum: “Düğün Korkusu”.
Düğünleri genel olarak sevmem fakat beni asıl korkutan şey: o koskoca, gereksiz görkemin içinde tek bir an; bir küçücük, ufacık ihtimaldir. Öyle bir an ki, o an gelene kadar asla emin olamazsın. Tabiî ki “Bilmemkim beyi eş olarak kabul ediyor musunuz?” sorusuna cevap verilen andan bahsediyorum ve hayır, beni korkutan cevap “Hayır” değil.
Ya âşık olup, evlenmeye karar verdiğim kadın “Caner beyi eş olarak kabul ediyor musunuz?” sorusuna, “Evet öncesi şakası” yaparsa? Ya “Hımm bir düşüneyim, ne deseem” ya da “Kızlaaar ne diyeyim? Evet mi diyeyim, hayır mııı?” gibi bir şaka yaparsa korkusu. Bir de davetliler de bu şakaya katılıp: “Valla kızım iyi düşün, son şansın” gibi destek çığlıkları atarsa? Ya benim sevdiğim kadın o kadın çıkarsa… İşte benim için kötü düğün budur, düğünümü zombiler bassa en azından bir iki “yaşayan ölü” kafası tekmelemenin huzuruyla ölür giderim ama “evet öncesi şaka”ya katlanamam.
Düğün sezonunu kapatmış olmanın verdiği huzurla “Yoldan çıkan düğün filmleri” dosyasını sunmak isterim. Tam da Rec 3: Genesis vizyona girmişken bu konuya değinelim istedim. Okuyun, önleminizi alın, düğün düğün diye de tutturmayın, bakın bazı düğünler nasıl rayından çıkıyor.
THE GRADUATE (1967)
Yıllar içinde sinema tarihinin en çok gönderme yapılan karakterlerinden biri hâline gelen Mrs. Robinson’ın içinde yer aldığı pek çok klasik sahneyle hatırlanan bu Mike Nichols filmi, finale doğru enfes bir düğünden kız kaçırma sahnesine de evsahipliği eder. Ben (Dustin Hoffman) ve Elaine (Katherine Ross) otobüsün arka koltuğunda gülümser, Mrs. Robinson (Anne Bancroft) kilise kapısında cinnet geçirir.
FATHER OF THE BRIDE (1991)
90’lı yılların Steve Martin’li aile komedilerinden biri olan filmde düğünden daha rezil olan, düğüne hazırlık aşamasıdır. Zavallı anne baba, gelin olacak kızlarının evlenmek için henüz çok genç olmasına mı, beklenmedik düğün masraflarına mı, yoksa yolda olan ufaklığa mı yansın belli değil. Düğünün kendisi kadar hazırlık aşamasının da sıkıntı verici olduğuna işaret eden tatlı bir komedi...
FOUR WEDDINGS AND A FUNERAL (1994)
Düğünlerin yarattığı ruh hâlini, açılış sahnesinde arka arkaya yaklaşık otuz kez tekrarladığı şu kelimeyle çok güzel açıklar aslında Hugh Grant: “Fuck! (bizde bilinen çevirisiyle, Allah kahretsin!)”. Grant, dört nikah, bir cenaze arasında aşkı bulur, biz de düğünlerden bahtımıza düşen her türlü hatıra ve potansiyelle umut etmeye devam ederiz, çaresiz.
MY BEST FRIEND’S WEDDING (1997)
Julia Roberts’lı bu klasikleşmiş romantik komedi, kadınların burnunun ucundayken yüz vermedikleri, kaçırdıklarını anladıkları anda ise âşık olduklarını fark ettikleri en yakın arkadaşlarıyla ilgili klişeye bel bağlamış bir seyirlik olarak, bizi düğünde çıkacak rezalete âdeta adım adım hazırlar. Rezaletin önden bastırılmasıyla ise hevesimiz kursağımızda kalır.
RUNAWAY BRIDE (1999)
Julia Roberts’ın düğün teması ve Richard Gere ile bir romantik komedi içerisinde yeniden buluştuğu bu resmen sıkıcı filmde, nikâhlardan son dakikada tüyen arlanmaz bir gelinin izindeki meraklı bir gazetecinin yorucu gönül macerasına izlemeye mahkûm edilmemizin ödülünü, birkaç komik “rezalet çıkarma” sahnesiyle alıyoruz neyse ki. Yoksa çekilecek dert değil açıkçası.
MY BIG FAT GREEK WEDDING (2001)
Tom Hanks’in, Yahudi soykırımına dair bir dram ya da bir 2. Dünya Savaşı dizisi finanse etmediği bir döneminde para yatırıp, karşılığını gişede milyonlarca dolar kârla gördüğü bu film, Yunan gelenekleri ile batılı çatışmasını merkeze alan küçük ve kendi hâlinde bir romantik komedi. Düğüne hazırlığın, düğünden daha daraltıcı olduğuna işaret eden anları ve nispeten olaylı düğün sahnesiyle, neredeyse eğlenceli bir film.
KILL BILL VOL. 2 (2004)
Sinema tarihinin bir düğünde çıkan belki de en üzücü rezaletine evsahipliği yapan bu filmde, önceki filmde bu düğünde olanların intikamını almaya başlamış gelinimizin neden bu kadar hınçlı olduğunu açıkça görebilmek mümkün. Her ne kadar damat biraz aptal görünümlü olsa ve Bill’in karizmasıyla mukayese edemese de “Şu güzel insanlara nasıl kıydınız yaa!” dedirten düğün baskını, boğazda bir yumruya dönüşmüyor değil.
SEX AND THE CITY: THE MOVIE (2008)
Altı sezon boyunca güzel mi çirkin mi karar veremediğimiz Sarah Jessica Parker’ın canlandırdığı Carrie Bradshaw ve burnuna, nihayet nikahı basmaya yanaşmış olan Mr. Big’in son dakikada attığı kazığın ardından yaşananları konu eden bu romantik komedi sınavını, sıkıntıdan bayılmadan tamamlayabilenler, Carrie’nin iptal edilen nikâh sonrası damadın kafasında çiçek paralama şovuna da şahit olma fırsatı bulmuştu.
ADA: ZOMBİLERİN DÜĞÜNÜ (2010)
Rec 3’ten çok önce çekilmiş olan Murat Emir Eren ve Talip Ertürk imzalı filmi düğün sevmeyenlerin kaçırmaması gerekiyor. Klasik bir düğünün zombi saldırısıyla mükemmel bir şekilde yerle bir edildiğini görmek çok eğlenceli. Film ayrıca Türkiye’de de korku-komedi türünün başarıyla yapılabileceğini kanıtlıyor.
BRIDESMAIDS (2011)
Amerikan usûlü düğünler ve bazı çakma Türk düğünlerinde, gelinin kaprisleri ve istekleri karşısında, organizasyonun gerçek mağdurları hâline gelen nedimelerin yaşadığı birtakım talihsizliklere odaklanan bu çok komik kadın filmi, şimdiden klasikleşmiş sahnelerinin yanına epey şamatalı ve bol sürprizli bir düğün merasimi de ekliyor.
MELANCHOLIA (2011)
Neredeyse tüm katılımcılarının ve Kirsten Dunst’ın canlandırdığı gelinin ağzına bir tane çakma isteği uyandıran, gerçek bir rezil düğünle karşı karşıya olduğumuz bu Lars von Trier kabusu, düğünlerdeki her şeyin yolunda görünme hâli ve sahte mutluluk tebessümlerinin altında nasıl derinlikli bir isyan ve öfke yattığına dair bizi sessizce uyarıyor. Anlayana elbet...
FIVE-YEAR OF ENGEGAMENT (2012)
Bridesmaids’in yapımcılarının düğün öncesi kriz temasını iki saatlik bir filme yaydığı bu uzun nişanlılık hikâyesi, Jason Segel ve Emily Blunt’ın canlandırdığı uzatmalı sevgililerin düğüne giden yolda karşılarına çıkan engellerle verdikleri mücadeleye odaklanıyor. Birkaç sahnesi gülmekten öldürse de özellikle ikinci yarısında sarkmaya başlayan film, yine de zorlu bir evlilik macerası ve düğün temasını başarıyla yansıtıyor.
[REC] 3: GENESIS (2012)
Zombilerin saldırısına uğrayan bir düğün ve elektrikli testereyle zombi avlayan bir gelin... “Found footage” türünün bu kadar popüler olmasında büyük payı olan [REC] ekibi, serinin üçüncüsünde türden sıkılıp onuncu dakikada el kamerasını kapatıyor ve klasik film tekniğine dönüyor, sadece bu fikir için bile izlenebilir.