HIPSTER’IN YENİ GÜRÜLTÜSÜ
YAZI ALEX MAZONOWICZ
DAN DEACON’IN YENİ ALBÜMÜNÜ DİNLERKEN KASTEN Mİ BÖYLE GÜRÜLTÜNÜN İÇİNE BATIRILMIŞ YOKSA ŞARKIYI İNDİRİRKEN Mİ BİR HATA OLDU, PEK EMİN OLAMADIM. BU GÜRÜLTÜ FURYASI, HIPSTER’LAR İÇİN BİR İKİLEM YARATIYOR OLABİLİR AMA BELLİ Kİ DEACON’IN (BELİRSİZ) YENİ ALBÜMÜNE İLHAM VERMİŞ.
Neyin müzik olup neyin olmadığına karar vermeye çalıştığımız an işler gerçekten endişe verici bir hâl almaya başlıyor, değil mi? Aslında yeni müzik akımının “Kral Çıplak” hikâyesiyle benzeştirilebileceği çok an var. Hikâyeyi bilmeyenler için söyleyeyim: Kralın sadece zekî insanların görebileceği özel kumaştan yapılmış bir kıyafetle halkını selamlayacağı dedikodusu tüm bir kasabada yayılır ve herkes buna inanır. Aptal olduğunun anlaşılmasından korkanlar da kralı karşılarında çırılçıplak görünce sesini çıkarmaktan çekinir. Özet olarak, bu kasabadakiler, ne kadar “in” olduklarını göstermek için müzikteki yeni akımlarının peşinden giden birer hipster… “Gürültü” ise ne kadar hayranı olduklarını çaresizce kanıtlamaya uğraştıkları o “görünmez kumaş”. Bir hipster mısınız? O kasabada mı yaşıyorsunuz? Ne kadar derin bir kişiliğiniz olduğunu kanıtlamak için kendi kendinizi bu gürültünün gösterişçi ve kendini beğenmiş bir müzikten çok daha ötesi olduğuna inandırdınız? Benim hepsine cevabım, “evet”.
En azından müzik eleştirmenlerinin çoğu sizi buna inandırıyor. Sanat ve müzik eleştirmenliğindeki muhafazakârlık, The Boredoms’dan yakınan insanların varlığından çok daha eski. Alex Ross, The Rest is Noise adlı ödül alan kitabında Schoenberg’in kariyerinin ilk yıllarında maruz kaldığı hakaretleri anlatır. Aslında atonal müziğin modern çağa geçiş yaptığı ilk yıllar oldukça etkileyicidir. Başlangıçta seyircinin yuhaladığı ve kendisini hasta ettiğinden yakındığı bu müzik, sonunda herkes tarafından kabullenilmeye başladığı gibi, genel bir memnuniyet havası içerisinde, geçtiğimiz yüzyılın en iddialı ve dikkat çekici akımı hâline geldi.
Yeni müzik akımlarından bahsederken “Kral Çıplak” hikâyesiyle benzerlik kurmamızda birtakım ciddî sıkıntılar var. (Sadece Google’da aratın ve ne kadar klişe bir tâbir hâline geldiğini görün.) Bunların ilki çok açık ve oldukça temel bir argümana dayanıyor: “Sen kim oluyorsun da bana hangi müziği sevdiğimi söylemeye kalkıyorsun?” Çoğu zaman muhafazakârlık, estetik zevkin “ortaya karışık” olması gerektiğine dair geliştirilen yanlış inançtan kaynaklanır. Okuduğum şiirlerin pek çoğunu sevmem ama biliyorum ki şiirin de tutkunları var. Şiir bir saçmalıktır. Herhangi bir şarkı gibi ama melodi ve ritim gibi güzel tarafları olmadan… Yine de, tutup da insanların sadece “daha zekî gözükmek için” şiir sevdiğini iddia etmeye kalkarsam büyük bir aptallık etmiş olurum. Shakespeare’e tahammül edemiyorum diye onu seven herkesin birer koyundan ibaret olduğunu söyleyebilir miyim?
İkincisi ise benim insanlara sürekli söyleyip durduğum bir şey. Her şey bir şarkıyı dinlemekten ibaret değil sadece, müzik bundan daha fazla çaba gerektirir. Tabiî ki klasikleşecek bir parçayla bir anda karşınıza çıkabilecek harika müzisyenler var ama müzik dünyası bundan daha da ötesine uzanabiliyor. Seslerin dağılmasından, deneysellikten, yüzlerini zımpara kâğıdına sürten ve pedallar aracılığıyla sesler çıkartan insanlardan da keyif alınabilir. Deneysellik oldukça değerlidir, synth’ler ve sample’ların kullanılması hip hop müzisyenleri tarafından bulunmuş değil neticede. Bu tamamen, stüdyoya kapanıp dolambaçlı ses kompozisyonları yapmaya koyulmuş delilerin bir işi… Aslında ses tınıları belli bir şarkının parçası olmadığında gayet neşeli de olabilir ve standart yapıdan uzaklaşmak için yapılan en küçük hamle bile önemli bir politik duruş teşkil eder. Gidip Ornette Coleman’a sorun.
Üçünücüsü hiç var olmadı bile. “Kral Çıplak” hikâyesi oldukça muhafazakâr zevklere sahip biri tarafından uydurulmuş olmalı. O yüzden ben de başka bir hikâye yaratmaya karar verdim. Kral oldukça özel bir kıyafet ister ve elemanın teki de bunu dikmeye koyulur. Diğer yandan da, hayvanlarla seks yapmayanların sadece bu kıyafeti görebileceğini herkese yaymaya başlar, çünkü kıyafet oldukça özel bir kumaş kullanılarak yapılmıştır. En sonunda kral kasabada bir yürüyüşe çıkar. Bazı görenler kıyafetin müthiş olduğunu düşünürken bazıları da “Pek benim tarzım değil ama neyse” diye yorumda bulunur. Orada bulunan başka kişiler de bir taraftan gülerken bir taraftan da “Ama baksanıza, siz birer hipster’sınız ve kral da çıplak” diyerek, birtakım hayvanlarla oldukça özel bir ilişki içerisinde olduklarını belli ederler.