Bantmag

ŞARKILARIN İYİ YORUMLARI VE KÖTÜ YORUMLARININ ARASINDAKİ İNCE OLMAYAN AYRIMDAN SESLENİYORUZ BU AY. ÇIKIP BARA GİDİP COVER GRUPLARI DİNLEMEK NOSTALJİK GELİYOR. AMA “COVER” GÜZEL ŞEYDİR DE ASLINDA. TABİİ “COVER” VAR, “COVER” VAR... OFF, BİR DE NOUVELLE VAGUE VAR…

 

Ekin: Hakan hiç cover yaptın mı? Bu arada böyle cevabını bildiğim soruları sormaya da ayrı bir bayılıyorum burda.

Hakan: Aslında çoğu sorumuzun cevabını zaten bilyoruz ama sormamız lazım yoksa bu sayfalar olmaz Ekin.

E: Peki hiç cover yaptın mı?

H: Yaptım. Hepsi de hep çok rezil oldu. Ben cover yapamayan bir adamım.

E: Yok canım. Gerçekten öyle mi düşünüyorsun? Peki en son neyin cover'ını yaptın?

H: En son Madonna cover’ı yaptım.

E: !!!!!!!!!

H: “Frozen”.

E: Radyoda?

H: Bizim Tırtıllar içindi, evet.

E: Muhteşem.

H: Bir de çok esikden yapmış oldğum bir Depeche Mode cover'ı var.

E: Hangi parça?

H: “Enjoy the Silence”. Büyük rezalet ama. Dinletmiyorum kimseye.

Tam ergen zamanları yaptığım bişey.

E: Acapella mı?

H: Acapella olsa daha iyi olurdu aslında… Ha bir de Aylin ile beraber yaptığmız Kylie Minogue var. O keyifliydi baya. Sadi'nin doğumgünü için yapmıştık. Sende neler var cover namına?

E: Biz Berna’yla en son MFÖ ve Replikas coverları yaptık.

H: Yerlilerden gidiyorsunuz yani... MFÖ cover'ınız çok iyidi yalnız, hakkını vermem lazım.

E: Ağzından bal damlıyor, keşke MFÖ de öyle düşünse, çünkü şu an izin almaya çalışmaya çalışıyoruz parçaya.

H: Mazhar, Özkan ve Fuat kafa kafaya vermiş sizin yorumunuzu dinliyor. Ellerinde viski ve puroları… Ara ara parçayı durdurup yorum yapıyorlar birbirilerine falan.

E: Eyvahlar olsun! Peki en son ne zaman bir cover grubu izledin?

H: Sanırım 15 yıl önce. Yok yok o kadar değil, ama düşünmem lazım.

Aslında o olaya iki taraflı bakıyorum. Bir dönem ve hatta hala da devam ediyor; cover gruplarına karşı bir anti hareket başladı.

E: Evet ne demek istediğini anlıyorum ve katılıyorum.

H: Hatta "cover kötüdür" falan gibi bir etkinlik bile vardı. Yani cover grupları kötüdür gibi.

E: O etkinliği bilmiyorum.

H: Dur bulmaya çalışacağım. Ne zaman Gölge'ye gitsem görüyorum posterini.

Ama cover grupları bence uzun bir süre çok önemli bir açlığı doyurdular bu şehirde.

E: Birçok şehirde… Ama tabii ki cover’a karşı nefretin haklı sebebi özellikle bundan 10 sene önce cover çalmayan gruplara yaşam hakkı tanınmamasına dayanıyordu. Yani bir devrim şarttı. Ama “cover” kötü bir şey değildir elbet.

H: Ayrıca bir gece sevdiğin bir mekana gidip peşi sıra leş rock klasiklerini çalan bir grup dinlemek kadar zevzek bir eğlence de olamaz. Her ne kadar hiç yapmasam da.

E: Hmmm, ben bu yaz yaptım o dediğini. Birden çok kez.

H: Nerde yaptın yahu...

E: Kuşadası’nda filan.

H: Ooo.. Yazlık yerlerdeki cover gruplar ve barları.

E: Evet yıllardır yapmadığım bir şeydi ve inanılmaz keyif aldım.

H: Tam elinde tombul Efes'le dibe vurmalık yerlerden bahsediyorsun Ekin.

E: Pearl Jam'ler mi istersin, Radiohead'ler mi…

H: Canlı jukebox gibi… Bir de ayrıca bugün çok sevilen birçok grubun zamanında sahnede cover grubu olarak piştiğini de unutmamak lazım. En güzel örnek Duman mesela.

E: Yani hala devam eden bir cover piyasası da var nitekim, en yakında Suitcase grubu mesela, hala çalıyorlar, hala insanlar toplanıyor ve eğleniyor. Ama bana öyle geldi ki bu yaz, biz cover muhabbetinden/eğlencesinden o kadar uzaklaşmışız ki geçtiğimiz yıllar içinde.

H: Katılıyorum.

E: Tuhaf ve nostaljik hissettim resmen.

H: Dedim ya en son ne zaman cover grubu izledim hatırlamıyorum bile! Aylin ve Sadi mesela eskiden ta Ankara'ya arkadaşları Işıl’la birlikte dönemin önemli cover gruplarından Rain Dog’u izlemeye giderlermiş.

E: Evet, Rain Dog'u duymuştum, ama hiç izlemedim.

H: Tarkan'dan Madonna'ya her şey çalıyorlarmış. Sonra da Zakkum oldular.

E: Albüm çıkardılar ama pek tutmamıştı galiba di mi?

H: Evet pek tutmadı sanırım ama ikinci albümleri tutmuş durumda.

E: Öyle mi?

H: Evet bu yaz başı İzmir'de arabada giderken bir parça girdi. Aylin'in ablası ve kocası söylemeye başladılar. “Biliyor musunuz bunu?” diye sordular. “Kim?” dedik. “Zakkum” dediler…

E: Vay anasını.

H: Yani neymiş cover grubundan popüler bir gruba doğru evrilme olabiliyor.

E: E zaten popülist bir eğilim cover grubu olmak, sıkıntılar da biraz ondan kaynaklandıydı. Yani sonuçta kimse çıkıp da kimsenin bilmediği şarkıları coverlamak istemez değil mi?

H: Tabii canım. Ama cover grubuysan glam'i de seviyor olman lazım. Düşünsene Red Hot söylerken ya da Pearl Jam falan, kendini öyle hissediyorsun. Karşında 10 binlerce insan var gibi havaya giriyorsun. Halbuki 40-50 kişi falan. Yani o yola giriyorsan zaten o popüleriteyi, büyüklük hissini seviyor olman lazım.

E: Kesinlikle, “tribute” gruplarını düşünsene. Artık iyice uç nokta. Tamamen bu psikoloji.

H: Evet o ayrı bir başlık zaten, ama toparlamak gerekirse Rain Dog, Mad Madame, Suitcase, Kung Fu, Kangroove, gibi harbi iz bırakan birçok cover grubu var.

E: Bir de yazın Kuşadası’ndaki cover barda koca kahverengi şişeyi yudumlarken şöyle düşündüm, acaba bir noktada cover yapmak yeniden “cool” olacak mı?

H: Yani kendi parçaların yapan bir grupsan arada patlatmak ya da konsept bir albüm yayınlamak bence her zaman cool olacak. Ama cover grubu olmak... Onu bilemiyorum. Karizmana bağlı biraz.

E: Konsept cover gruplar mesela. Cover yeni bir çehrede geri gelebilir. Bilemezsin Hakan. Her şey olabilir… Neyse cover grupları geçelim de benim en kıl olduğum şey orijinalinin tıpatıp aynısı olan cover’lar galiba.

H: Fotokopi gibi. Fotokopi mi olmaya çalışıyorsun yani?

E: Neden öyle bir cover yaparsın ki?

H: Hadi sahnede yaptın, kendini kaydedip bir de albüme koyanlara yuh olsun.

E: Evet, nedir? Ego mudur? Kendini tatmin etmek midir? Nedir? Duygusuz oluyor bence, oysa ne coverlar var.

H: Bilmem ki, heralde parçaya olan sevdasına çok kapılıyor ya da çok iyi bir fikir olduğunu düşünüyor ama üstüne fazla kafa yormuyor.

E: Orijinalinden iyi olanlar bile var.

H: Tabii canım. Yakın zamandan en güzel örnek the Knife. The Knife cover'ı olmasa Jose Gonzales’i kim duyardı? Gerçi Jose Gonzales'in de enfes Massive Attack yorumu var. Çok güzel değiştiriyor adam parçayı.

E: Doğru diyorsun. İyi cover yapmak diye bir şey var.

H: Sen mesela Air France'in “Beach Party” isimli bir parçası var, aslında bir Lisa Stansfield cover'ı, duydun mu?

E: Hayır.

H: Çok absürd. Ya da Marilyn Manson’un “Sweet Dreams”i de iyidi bu anlamda.

E: Evet belki de taktiktir. Şaşırtıcı bir parça seçiyorsun coverlamak için ve harbi sıkı bir şey çıkıyor ortaya. İyi cover yapmanın çok önemli bir kısmı da fikir çünkü.

H: Katılıyorum. Bir de tabii başka durumlar var Nouvelle Vague gibi.

E: Oooooo… Off, Nouvelle Vague benim son 10 yılda en karşı olduğum 10 müzikal olaydan biri galiba.

H: Haha! İyiymiş.

E: Yani kişisel olarak çok uyuzum o duruma.

H: Evet ya... Hadi yaptın anladık güzel oldu, eğlendin falan da üzerinden bu kadar para ve popülerizmi naslı kazandın yahu! O kadar da iyi değil zaten.

E: Yani diyceksin ki fikir iyi. Mesela bir albüm için iyi bir fikir olabilir ama senelerdir buna dayandınız gidiyorsunuz be kardeşim. Alıcısı da var elbet, yani onlara laf etmiyorum kesinlikle, ama projeye kıl oluyorum. Konsepti adamlar tasarlıyor, sonra da o seçtikleri post punk şarkıları özellikle bilmeyen kızlarla vokal yapmaları için çalışıyorlar. Ve yani projenin satış politikası bu. Bu durumu pazarlıyorlar yani. Bunu ilk duyunca delirmiştim ben.

H: Garip bir strateji aslında. Ama tutuyor bizim memlekette. Hem de fena tutuyor. Bence daha çok kızlar tutuyor aslında ama hadi neyse. O da başka bir zamanın muhabbeti.

E: İki tane müthiş müzik entellektüeli adam, yanlarında da bu entellektüel müzik birikiminden bihaber güzel ve naif kızlar. Nouvelle Vague’un projesi bu abi! Neyse…

H: Hadi bi şarkı cover'la o zaman Ekin.

E: Ya aslında ben diyorum ki karaoke yapalım akşam. Nasıl olsa güzel olması falan da gerekmiyor.

H: Herkes rahat rahat kurt döksün, cover yapsın karga sesiyle, bülbül sesiyle. Bana uyar.

E: Evet, karaoke! Dünyanın en güzel şeyi!

H: Hadi karaokeye.

E: Kaçta? 20:30 iyi mi?

H: Gayet iyi.

E: Sizde toplanalım.

H: Olur.

E: Sen haber ver diğerlerine de.

H: Tamam veriyorum, çıkarken ararsınız, Barış'a selam.

E: Aylin'e de emrivaki oldu ama sorun olmaz ya…