Bantmag

BAŞKA SANATÇILARIN HİKÂYELERİNİ ANLATAN BİR SANATÇI… GRAFİTİ ÜZERİNE BAŞ DÖNDÜRÜCÜ BİLGİLERLE DOLU BİR KAYNAK SUNAN “THE HISTORY OF AMERICAN GRAFFITI” KİTABININ ARKASINDAKİ İKİ TUTKULU RUHDAN BİRİ… BANT MAG.’IN ESKİ DOSTLARINDAN CALEB NEELON (A.K.A. SONIK) VE ONUN SIRADIŞI İŞLERİ ZİYARETİNİZE GELDİ, HEM DE NEELON’UN 2006’DAN BU YANA İSTANBUL’A YAPACAĞI İLK ÇIKARMADAN HEMEN ÖNCE!

 

Seni en son İstanbul’da ağırladığımızdan bu yana epey vakit geçti. Şimdi yeniden buraya çağrıldın. Tam olarak bu yolculuğunun ne ile ilgili olduğu hakkında bize biraz bilgi verebilir misin?

Son gelişimden bu yana çok uzun zaman oldu! Bu yolculuk, buradaki Amerikan Büyükelçiliği’ndeki kültürel işler yetkililerinin başlattığı bir toplum diplomasisi projesi kapsamında gerçekleşiyor. Türkiye’de grafitinin yükselişte olduğunu görmelerinin üzerine iki büyük duvar boyamam için çağrıldım; bir tanesi İstanbul’da, bir tanesi de Hatay’da. Ayrıca her iki şehirde de öğrenciler ve genç insanlarla boyama ve grafiti tarihi üzerine atölyeler yapacağım. Türkiye’de grafitinin nasıl ilerlediğini görmek için sabırsızlanıyorum. 2006’da, oraya ilk geldiğimde, bir hareketin başlamak üzere olduğunu görebilmiştim ve duyduğuma göre bir süredir gerçek anlamda bir patlama yaşanıyor.

 

Buralarda olduğun süre içinde gerçekleştirmek üzere başka projeler, kişisel işler de tasarlıyor musun?

Çok fazla yemek yemek istiyorum. Şaka yapmıyorum. Yemekleriniz olağanüstü!

 

Az önce internet siten üzerinden Os Gemeos’un kısa süre önce Boston’da tamamladığı dev duvar boyamasına bakıyordum. Os Gemeos’un aktiviteleri ve genel olarak Brezilya’daki grafiti sahnesiyle oldukça iç içe birisin. Brezilya, grafiti hareketinin çok önemli bir merkezi. Bunun neden ve nasıl olduğunu senin ağzından dinleyebilir miyiz?

Os Gemeos ve Herbert Baglione, Vitche ve Nina gibi Brezilya’daki diğer büyük isimlerle 1997 yılında tanıştım. Hayatımı değiştiren bir deneyim oldu. 21 yaşındaydım ve hayatımın ve yaptığım işlerin beni nereye götüreceğini anlamaya çalışıyordum. São Paulo’nun, graffitiyle ilgili başka yerlerde düşünülmesi bile imkânsız olan şeylerin yapılabildiği, grafitilerin nasıl gözükmesi ve boyanması gerektiğine dair saçmasapan kuralların var olmadığı, kocaman ve çılgın bir şehir olduğunu anlatabildiğim kadar çok insana anlatır oldum. Brezilya’daki durum herkesin alışılmışın dışındaki araçlar ve yeni fikirlerle deneyler yapmasını gerektiriyor elbette. Bence Brezilya’daki büyükşehirlerde farklı bir özgürlük, açıklık, enerji ve de sanata karşı bir açlık var. Bana göre, Amerika’daki ve Avrupa’daki insanlara kıyasla Brezilya’dakiler sanat eserlerinden keyif almak için onların belli müzeler ya da kurumlar tarafından seçilmesi gerektiğine pek o kadar da inanmıyor. Buna hazır olan, şehrini kullanmaya ve sağlıklı bir rekabete girmeye can atan çok sayıda olağanüstü sanatçı var. Tam da her şey daha iyi olamaz derken, 2006’da São Paulo reklam panolarını yasakladı! Grafiti kazandı! Şu an Os Gemeos artık çok ünlü olduğu için dünyayı yaptıkları harika şeylerle dolaşabiliyor ve sihirli enerjilerini benim memleketim Boston gibi yerlere de getirebiliyorlar.

 

Bir buçuk sene önce kitabın The History Of American Graffiti yayımlandığında seninle dergi için röportaj yapmıştık. 15 seneyi aşkın bir sürelik grafiti tecrübesi ve bilgisiyle hazırladığınız, çok kapsamlı bir kitaptı. Aradan zaman geçtiğini göz önünde bulundurursak kitabın nasıl karşılanmış olduğunu an nasıl değerlendiriyorsun? Ve seni bu alanda yeni projelere itiyor mu?

Diğer yazar Roger Gastman ve ben kitabın neticeleri karşısında oldukça mutluyuz. Okuyucuya doğru bir şekilde ulaştırana kadar oldukça yoğun bir mücadele sürecinden geçtik. Fikirlerine çok değer verdiğimiz insanlardan aldığımız olumlu tepkiler bizim için çok önemliydi ve değerli oldu. Fakat elbette insanlar kitaplara eskisi gibi yaklaşmıyor, ve aynı zamanda şu anda insanların yetişebileceğinden çok daha fazla sayıda yayın var grafiti üzerine. Kitap yapma bağımlısı biriyim ve büyük ihtimalle yapmayı da sürdüreceğim ama bir daha bir kitaba bu kadar fazla çaba sarf edebileceğimi sanmıyorum. O kitap bizden daha büyüktü. Bittiği ve yeniden boya yapmaya dönebildiğim için inanılmaz derecede mutluyum.

 

Yaptığın kitapların birçoğunda aslında başka sanatçıların işlerini gösterdin şimdiye kadar ve kitaplar dışında küratörlüğünü üstlendiğin çok sayıda etkinlik düzenledin. Bir sanatçının diğer sanatçıların işlerini bu kadar desteklemesi ve onların bu kadar içinde olması oldukça özel bir yaklaşım. Bu durum kişisel işlerini nasıl etkiliyor?

Sadece kendi işlerimi yapan biri olsam çok sıkılırdım. Sanatçı olmakla ilgili sevmediğim şeylerden biri kendini satıp, kendin hakkında konuşmak için çok fazla vakit ayırman gerekmesi. Tabiî ki kendim hakkında sonsuza kadar konuşabilirim ama aynı zamanda başka insanlar hakkında sonsuza kadar konuşmayı, kendimi saklayıp, hikâyenin anlatıcısı olmayı da seviyorum. İyi hikâyeleri seviyorum ve bazen diğer sanatçıların benim anlatabileceğim iyi hikâyeleri oluyor. Ama elbette her iki tarafı da etkileyen bir durum bu. Bazen projeleri yazmak, benim kendi sanatımı ciddî anlamda etkileyen yerlere varıyor. Mesela eğer bir dergi için makale yazıyor olmasam büyük olasılıkla Brezilya’ya gerçekleştirdiğim ilk seyahati bile yapamazdım.

 

Peki hem sanatçı, hem de sanat üzerine yazarlık yapan biri olmanın sana kafa karıştırıcı geldiği ya da seni sinirlendirdiği oluyor mu?

Arada bir, içinde bir sanatçı olarak yer almak isteyeceğim bazı projelerde organizatörler kibarca gelip benim o projeleri yazmamdan mutluluk duyacaklarını söylüyor. Elbette bu şaşırtıcı değil. İki hayali birden yaşamayı çok seviyorum ve bu hayatla bu şekilde baş edebildiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum.

 

İşlerin insanın içinde kaybolabileceği harika alanlar ve desenler yaratmanın yanısıra çok fazla şey de söylüyor. Mesaj vermek anlamında… Ve bunu genellikle oyunbaz bir tavır ve estetikle yapıyorsun. Bu kadar dengeli bir yaklaşım geliştirmende nelerin etkisi olduğunu söyleyebilirsin?

Bazen işlerimdeki mesajların aslında fazlasıyla üzücü olduğunu düşünüyorum. Ama oraya uzanmak istiyorum. Bazen insan bir işe yetişkin biri değilmiş gibi girişmek durumunda kalıyor, ben de renk ve dokularla bunu yapıyorum.

 

Son zamanlarda yaptığın ilginç bir proje de Boston’daki çocuk hastanesinin duvarını boyamak. Bu tam olarak nasıl bir projeydi?

Boston, hastaneleriyle ünlü bir şehir. Dünyanın en iyi hastanelerinden bazıları burada. Bir sanatçı olarak hastaneler dolayısıyla benim için birlikte iş yapması mantıklı olan yerler. Çocuk Hastanesi’yle geçtiğimiz yıllar içinde birden fazla kez büyük projeler yaptım. O ortamda çalışmak elbette değerli bir şey. Bu en son proje, çizim öğreten kitapların illüstratörü ve burada milyonlarca kitap satmış olan Ed Emberley’ye bir saygı duruşu niteliğindeydi. Türkiye’de tanınıp tanınmadığı konusunda hiçbir fikrim yok ama ona internetten bakabilirsiniz. Şu an 80’ini devirmiş durumda. Çocukken benim çizim kahramanımdı. Büyüyünce ise onunla tanışma ve beraber birkaç iş yapma şansı buldum. Boston Çocuk Hastanesi’ndeki bu sergi için arkadaşım Souther Salazar’ı California’dan davet ettim ve Ed Emberley’ye ithafen birlikte boyadık duvarı. Souther çok büyük bir Ed Emberley hayranıdır, o yüzden çok güzeldi.

 

Çocuk Hastanesi’ndeki işlerle ilgili bir gizli bilgi vereyim; aslında işler ebeveynler için. Çocuklar ameliyatta oldukları için bu işleri göremiyorlar. Saatlerce onları bekleyen endişeli ebeveynler de bu işlerin karşısında oturuyor. Böylece çocuklarına değer verildiğini biliyorlar. Bu da bana daha çok hastanede, her yaştan insan için olan tüm hastanelerde daha fazla sanat işinin sergilenmesi gerektiğini anlatıyor. Sanat, değer vermenin görsel bir hatırlatması.

 

Bir eğitimci olarak çocuklara ve genç insanlara grafiti sanatıyla ilgili anlatmayı ya da göstermeyi istediğin öncelikli şeyler neler?

Bence çocukların grafitinin kendilerine anlatılmasına ihtiyacı yok. Birşeylerin açıklanmasına ihtiyacı olanlar yaşlı insanlar. Grafiti genç insanlara otomatik olarak anlamlı geliyor. Zaten bu yüzden bu kadar çok sınırı, engeli ve kültürü aşabilen dünya çapında bir sanat formu. Eğer renkleri, özgürlüğü ve dışarıda olmayı seviyorsanız, grafitiye bayılırsınız. Çocukları grafitinin tarihini araştırmaları için yüreklendiriyorum çünkü tarihi bilmek her şeyi daha eğlenceli kılıyor. Ama bunu bu şekilde söyleyince de yaşlı biri gibi tınlıyorum!

 

Bize yaşlanırken (hepimiz yaşlanıyoruz) kaybetmek istemediğin bir şey söyler misin?

Önce söylediklerime ek olarak, odağımın eğlenmek ve mutluluk olması. Farklı yerlere seyahat etmenin, sıcak günlerde yüzmeye gitmenin, soğuk günlerde arkadaş ve aileye büyük yemekler pişirmenin önemi… İlk çocuğumuz kasımda dünyaya geliyor ve dünyayı onun gözlerinden görmeye çalışmak konusunda bir hayli heyecanlıyım.