Bantmag

POPÜLER MÜZİK TARİHİNDEKİ EN ETKİLEYİCİ GEÇİŞLERDEN BİRİ, JOHNNY ROTTEN’IN SEX PISTOLS’UN O MEŞHUR SÖZLER (“HİÇ KENDİNİZİ ALDATILMIŞ HİSSETTİĞİNİZ OLDU MU?”) VE FİYASKO BİR KONSERLE DAĞILIŞININ ARDINDAN JAMAİKA’DA GEÇİRDİĞİ ÜÇ HAFTADAN SONRA JOHN LYDON OLARAK VE PUBLIC IMAGE LTD İLE GERİ DÖNMESİ OLABİLİR.

 

Sex Pistols İngiltere için yeni bir dönemin başlangıcıydı. Lakabı “Çürük Johnny”i asla fırçalamadığı yeşil dişlerinden alan John için, Pistols’un kurulması da, bitmesi de, arada geçen süre de tam anlamıyla felaketlerle dolu. Sex Pistols’un kaderi pekâlâ sıkıcı bir pub rock grubuna da dönüşebilir, bir devrim gerçekleştirmeyebilirdi. Eğer ki –acayip tipinden dolayı– Johnny Rotten da onlarla olmasaydı… 1995’te yayımladığı otobiyografisi, Rotten: No Irish, No Blacks, No Dogs’da şöyle yazdı Lydon: “Şarkı söylemeyi bilmiyordum, doğru. Hâlâ da bilmiyorum. Bilmek istediğimi de pek zannetmiyorum.” Howard Devoto (Buzzcocks) ise onu sahnede ilk gördüğünde şöyle demişti: “Kendisi, görüntüsü ve tavrı yaptığı müzikten daha önemli gözüküyordu. Konseri gizlice kasete alıp, eve gidip ders gibi çalışmıştık.”

 

Johnny’nin, The Clash’in erken kadrosundan Keith Levene ve yardıran basçı Jah Wobble ile kurduğu yeni grubu da, post-punk’ın altın yılı 1978 itibariyle yeni bir milat oldu. Belki böylesi bir geçişe onun yakın arkadaşları (Amerika turnesinde kendisine menajeri ve grubu tarafından kalacak bir otel odası bile verilmeyen bu adamın o dönem ne kadar gerçek arkadaşı vardır bilinmez), kendisinin ne kadar büyük bir reggae, dub ve disko hayranı olduğu bilen çevresi şaşırmamıştır ama sadece Johnny Rotten’dan John Lydon’a, yani Sex Pistols’dan PiL’e doğru olan bu geçişi birebir yaşamak için bile çok daha erken dünyaya gelmiş olmayı isterdim… Avaz avaz bağırarak düzene saydırsa da, tehlikeli ya da vahşî bir gruptan ziyade bir eğlence bombardımanı gibi algılanan bir öfkeyi dile getiren Sex Pistols’u hiç sevmeyip, PiL’in entelektüel albümlerini hatmetmiş birçok insan olduğunu biliyorum da Sex Pistols’u sevip PiL sevmeyen var mıdır, onu bilmiyor ve sanmıyorum. O da vardır elbet, ama biraz mübalağa yapmamıza izin verin lütfen.

 

John Lydon, PiL’in 20 yılın ardından gelen ilk yeni albümü This Is PiL’i, “Çok şanslısınız, PiL burada. Public Image Ltd. Şu an bir PiL bölgesine girmektesiniz” sözleriyle açıyor.

 

Neden bunca yıl sonra?

Yeni bir PiL albümü anlamsız mı geliyor?

Johnny nasıl duygular içinde?

Amacı ne?

Bu zaman içinde neler oldu?

 

Gelin! Birkaç soru eşliğinde, 2012 senesinde, PiL bölgesini biraz deşmeye gidiyoruz...

 

HER ŞEYDEN ÖNCE, JOHN LYDON’UN TEREYAĞI REKLAMLARINDA NE İŞİ VARDI? 

 

Bağımsızlığını ilan etmiş bir dolu sanatçı “ticarî” işler yaptığı kaygısıyla bugüne kadar pek çok kez aforoz edildi. Aslında “John Lydon ve ticarî hamleler” baştan içine girmesi tuhaf bir konu. Sex Pistols’dan bahsediyoruz yahu! Dünyanın en “ünlü” düzen karşıtı grubundan. Burada çelişki kaçınılmaz. Ama bu polemik bir plak şirketi ya da şarkı satışından farklı bir polemik. 2008 yılında Lydon, Country Life isimli bir tereyağı markasının reklamında İngiltere televizyonlarında boy gösterdi. Reklamın mottosu şu: “Olay Büyük Britanya değil, büyük tereyağı!” Oldukça komik bir reklam olduğu gibi, elbette hayranları rahatlıkla ikiye bölme gücüne sahip. Punk’ın sözcüsü nasıl olur da yaşını başını alıp bir televizyon reklamında oynar diye düşündürdü kimilerine. Lydon bu reklam için tabiî ki yüklü bir miktar para aldı ama hemen arkasından da şu açıklamayı yaptı:

 

“PiL’i yeniden canlandırabilmek için yaptım. Benim hiçbir plak şirketi sponsorluğum yok, plak şirketleri benim yaptığım müzikten ötürü bir şey kazanamayacağımı söylüyorlar. Senelerdir müzik endüstrisinin dışında yaşıyorum. Tereyağı reklamına çıkınca satışlar birden bire yüzde 87 arttı. Eğer ki tereyağı satabiliyorsam, tabiî ki müzik de satabilirim! Oradan kazandığım para sayesinde PiL olarak yeniden yollara koyulabildik.”

 

Söz konusu reklamı buradan izleyebilirsiniz. Johnny, Johnny olmak dışında ne yapmış sizce? Elinizi vicdanınıza koyun ve düşünün.

 

JOHN LYDON BUNCA ZAMAN NAPIYORDU?

 

Lydon 30 yılı aşkın süredir, 2010 yılında kaybettiğimiz The Slits kurucusu ve zihin açıcı ortak ve solo çalışmalarıyla tanınan Ari Up’ın annesi Nora Forster’la evli. Ari Up’ın çocukları da bildiğimiz kadarıyla bir süredir anneanneleri ve üvey büyükbabalarıyla yaşamakta. Çocuk yapmak gibi bir planı hiçbir zaman gündeme almamış olan Nora ve John, torunlarıyla özenli vakit geçirmenin tadını çıkardılar. Ayrıca Lydon, plak şirketleriyle eskiden kalan ve hoşlanmadığı anlaşmaların da sürelerinin dolması için bekledi. Dikkatinizi çekecektir ki yeni PiL albümünü grup kendi plak şirketi PiL Official adı altında kendisi bastı. Onurlu bir hareket.

 

LYDON NEDEN AMERİKA’DA YAŞIYOR?

 

Lydon İngiltere’ye sık sık gidiyor ancak uzun süredir Amerika’da yerleşik olmasının sebebi memleketindeki polis baskısı ve her yerde yasaklı olmasından başka bir şey değil. Kendisinin Arsenal - Birmingham maçında polislerle olan efsane bir diyaloğu var. Maç esnasında yerinde oturmak istemeyen Lydon polisler tarafından zorla oturtulmaya kalkınca “Basurumuz var, bize basur yastıkları getirmediğiniz sürece yerimize oturamayız” demişti. Pub’ların soğuk ve pahalı şarap evlerine dönmüş olmasını ise umutsuzlukla izliyor. “Finsbury Park’a son gittiğimde alt sınıftan daha yüksek bir ekonomik ya da toplumsal sınıfa yükselme arayışının hâkimiyet kazandığını gördüm ve bu bence işçi sınıfı toplumunda işleyen bir sistem değil. Üzgünüm ama biz küfür edip, sigara içen insanlarız. Bu sözde gürültülü patırtılı ortamlar, Yorkshire ve Glasgow gibi, onlar hep bana iyi davrandılar. Onlar beni anladılar. Cehennem denen bu yerler. Ben cehennemde daha mutluyum”… Lydon birkaç hafta önce Guardian’a bu cümlelerle konuştu. 

 

DUFFY’İ İTEKLEMEKLE KALMADI, GOOFY’İ KOVALADI       

 

Bazı şeyler ne yazık ki adam 50’sine gelse de değişmiyor. Her şey bir yana, siz siz olun, John Lydon’u görürseniz yolunuzu çevirin, en azından ona sarılmaya falan kalkışmayın. Duffy yaptı, ağzının payını da aldı; bir ağız dolusu hakaretle duvara yapıştı. “Duffy denen kişinin kim olduğunu bilmiyorum ki ben” dedi Lydon sonrasında. Bu olay 2008’de oldu. Ama asıl hadise torunlarını Disneyland’a götürdüğünde gerçekleşmişti. Goofy kostümlü çalışan yanlarına gelip çocuklarla şakalaşmaya başladı. Çocukların korktuğunu fark eden Lydon, Goofy’yi uzaklaştırmaya çalıştı. Fakat Goofy performansına devam edince Lydon Goofy’i kovalamaya başladı. Goofy topukları yağlayınca, polis ifade için onu bulamadı ve Johnny tutuklanmadan olaydan yırttı.

 

NEDEN “THIS IS PiL” VE “GOD SAVE THE QUEEN” YENİDEN BASIMI AYNI GÜN YAYINLANDI?

 

This Is PiL albümünün yayınlanma tarihi sadece kraliçenin jübile kutlamalarına değil, Sex Pistols’un God Save The Queen’inin yeniden basımına da denk geldi. Sanılanın aksine, bu harika fikir Universal’a ait. John Lydon, bu kararla en ufak bir bağlantısı olmadığını, kimsenin ondan bu konuda fikir almadığını söyledi. “Bu kampanya benim kampanyam değil. Beni kendimle bir rekabete sokmak gibi bir fikir ancak büyük bir plak şirketinin aklına gelebilirdi zaten. Ama salak mısınız siz? İkisi de benim işte!” dedi.

 

“THIS IS PiL”

 

Dub ve reggae’yle büyümüş, Türk folk müziğinden Kylie Minogue’a her şeyden beslenen John Lydon için Pistols’ın ardından PiL, müzikal bir özgürlük alanı olarak başlamıştı. Grubun sessiz kaldığı 20 yılın ardından gelen This Is P.i.L. bu özgürlüğün ifadesi anlamında hiçbir şeyin değişmediğinin bir kanıtı. “Human”ın yarattığı PiL usûlü disko ambiyansını duymak bile tek başına dinleyici için bir kazanım. Albüm baştan sona böyle bir his uyandırıyor aslında. John Lydon’a göre en büyük hakaret birinin ona “Yaşına uygun olarak davran” demesi, çünkü o PiL ile “yaşsız” olduğuna inanıyor ve bu şekilde bir yaşam sürüyor.

 

Yeni kadro grubun eski yıllarından aşina isimleri bir araya getiriyor. Lydon’un yanında Scott Firth ve Bruce Smith’in (The Pop Group) yanısıra, The Damned, Billy Bragg, The Mekons, Shriekback gibi isimlerle de çalmış, yalnızca bir gitar ve klavye ustası değil, saz, cümbüş, bazuka ve udda da döktüren Lu Edmonds var.

 

Bu albümü gereksiz bulanlar olmuştur. Ama bir takıp dinleyin, sonra karar verin derim. Çünkü PiL’in gergin, huysuz ve yer yer korku veren bir provokasyonla içinde gezindiği serbest müzikal bölge başlı başına bir öğreti değerinde. Zaten PiL hiçbir zaman büyük hitlerin grubu olmadı. “This Is Not A Love Song”un bir post-punk marşı olduğunu düşünebilirsiniz, ama Lydon’un başından beri söylediği gibi PiL çok satan bir gruptan ziyade her zaman bir fikirden ibaretti. Ve bu fikir sadece ateşli müzik taraftarlarının özenli arşivlerinde eskimeyecek kadar iyi bir fikir. PiL de 2012’de “eski bir grup” olamayacak kadar iddialı.

 

“BEN İNSANLARA ÇALIYORUM”

 

John Lydon iki sene önce İsrail’de verdiği PiL konserinin ardından resmen topa tutuldu. Devendra Banhart, Elvis Costello ve Carlos Santana gibi pek çok sanatçı Tel Aviv konserlerini bir bir reddederken PiL nasıl olur da oraya gider ve konser verirdi? Lydon’a göre tüm bunlar bir saçmalıktan ibaret ve dünya barışı ya da adaleti adına herhangi bir anlam ya da eylem ifade etmiyor. Çünkü o, insanlara konser vermeyi seçiyor. Asla herhangi bir hükümet için çalmayacağını söylüyor. Ama bu dünyadaki tüm insanlar için çıkıp çalıyor. Yahudi olsalar da, Arap olsalar da, her ne olurlarsa olsun, değişen bir şey yok. Morrissey’in İstanbul konserindeki tişört ve bayrak eylemlerinin üzerine ortalık yıkıldı, sosyal medya sarsıldı. Gündem kızışmışken bir düşünelim, PiL’in “İsrail’dekiler de insan, sadece hükümetler insan değil!” diyerek verdiği konser sahiden gerekçesiz mi geliyor? Lydon bencil mi? Çelişkili mi? Yalancı mı? Yoksa senelerdir tek yaptığı şey kendi olmak, bildiğini okumak ve aynı devrimin başını çekmek değil mi?