Bantmag

ŞİİRSEL VE BİR O KADAR DA KARMAŞIK
GERÇEK AŞK
YAZI ALEX MAZONOWICZ
“SANIRIM AŞIĞIM. BU SHAKESPEARE-VARÎ BİR ŞEKİLDE ŞİİRSEL AMA ÖZÜNDE BİR O KADAR DA KARMAŞIK, GERÇEK BİR AŞK…

Bizi kader bir araya getirdi. Geçtiğimiz günlerde bazı arkadaşlarım Morrissey konserine gidecekleri için çok heyecanlıydılar. Bana da “Neden gelmiyorsun” diye sorup duruyorlardı. İlla ki gitmem gerekiyormuş. Benim cevabım ise “Ben gerçekçi olacağım, bu akşam Peyote’ye gidip kim çalıyorsa onu izleyeceğim” şeklinde oldu. Sözüme sadık kalıp tam da dediğim gibi yaptım ve büyük bir rastlantı sonucu yerli gruplardan Rehber’i yakaladım. Keskin melodileri, gitar tonlamaları, çınlayan synthleri ve ritimleriyle ne kadar da harikaydılar! The Research’ü ilk kez izlediğimden bu yana hiç böyle hissetmemiştim. Aynı şey Proudpilot, Art Diktator, Soft Gates, Chopstick Suicide, Post Dial gibi gruplar için de geçerli. Ne demek istediğimiz anlamışsınızdır herhâlde, değil mi?

 

Ergenliğimde bas gitar çalmaya başladığım zamanlarda Nirvana, Radiohead hattâ The Beatles ya da The Who gibi olmak istemedim hiç. The Nilon Bombers gibi olmak istiyordum, ki bu grubun adını hiçbirinizin duymadığına eminim. Küçüklüğümde Cheltenham Spa adında, küçük, ıstırap verecek derecede orta sınıf ve ileri düzeyde ırkçı bir kasabada yaşıyordum. Canlı müziğe erişimimiz yok denecek kadar sınırlıydı. Büyük isimler bizim kasabamıza konser vermeye pek gelmezdi ve Londra’ya giden otobüs seferleri hem çok pahalı hem de çok uzun olduğu gibi bir de gecenin köründe eve dönmek zorunda kalıyordunuz. Neyse ki birkaç yerel grup sayesinde kasabamızın indie sahnesi heyecan verici bir hâl alabiliyordu. Yani en azından benim ergenliğim için… Dikkatlerden kaçan albümleri Bird ile şu sözünü ettiğim Nilon Bombers, Girl of the Year, Drop Elevator ve Ideal, benim pop müziğe olan aşkımı ve hayatımın en zorlu dönemlerinde teselliyi, yatak odalarında yazılmış şarkılarını ses sistemlerinin kötü olduğu pis barlarda çalan yerli gruplarda bulabileceğime dair inancımı başlatan isimlerdir.

 

İstanbul’da bu kadar çok büyük ismi izleyebilme fırsatımız olduğu için şımartılıyoruz. Pulp, Morrissey, Björk, Sonic Youth gibi büyük isimlerle, Bant Mag. ekibinin de getirdiği indie gruplar ve İngiltere bağımsız müzik sahnesinin tanrıları The Wedding Present ile Echo & the Bunnymen buraya konsere geliyorlar. Ve kelimenin tam anlamıyla da pahalıya geliyorlar. Sürekli konser biletlerinin pahalı olmasından şikâyet eden arkadaşlarım var fakat işin aslı şu ki, şehirdeki en iyi konserlerin bazıları yerli grupların küçük barlarda verdiği, girişin beleş olduğu konserler… Morrissey konserine gidebilirdim (ve basın giriş kartlarını kapabilmek için Bant Mag. ekibinin geri kalanıyla güreşmek zorunda kalabilirdim muhtemelen) ama onun yerine Rehber’i izlemeye gittiğim için son derece mutluyum, çok daha tatmin edici bir deneyimdi. Tabiî ayrıca daha ucuz…

 

Haftanın her günü, şehrin barlarında pek çok yerli grup sahne alıyor ve gidip onları bulmak da size kalıyor. Bazıları cover grupları, bir kısmı da kendi müziğini yapıyor. Malûm, büyük bir çoğunluğu da oldukça fena ama kim bilir belki bir gün, yıldızlar tek bir sıra hâlinde dizildiğinde, belki de sevdiğiniz insan tarafından reddedilmiş olmanın acısını da taşıyarak bir gün küçük bir konser salonuna adımınızı atarsınız ve yeniden âşık olursunuz.