Bantmag

FESTİVAL NOTLARI
DOUR FESTIVAL
YAZI CEM KAYIRAN
“BELÇİKA’NIN FRANSA SINIRINA YAKIN OLAN DOUR BÖLGESİNDE DÜZENLENEN DOUR FESTIVAL, İLK BAŞLARDA AKIL SIR ERDİREMEDİĞİMİZ DEĞİŞİK KIVAMDAKİ ÇAMURU VE HER GÜN ÇEŞİTLİ ZAMAN DİLİMLERİNDE BASTIRAN YAĞMURUYLA BİZİ BİRAZ ZORLAMAYA BAŞLADI…

Yine de çizmeleri giydikten sonra bize her yer festival oluyormuş onu da anlamış olduk. Dört gün süren festivalin ilk iki gününde izlemek istediğim bazı grupları Brüksel'de çaldırdığım çanta ve dolayısıyla kaybettiğim pasaport yüzünden konsoloslukta çürüyerek kaçırsam da izlediklerimle ilgili şöyle kısaca notlar paylaşayım:

 

 

Squarepusher: Bu adamın yeni albümüyle birlikte ortaya çıkarttığı sahne şovuna canlı bir şekilde tanık olduğum için kendimi gerçekten çok şanslı sayıyorum. Festivalin ilk gününde izleyebildiğim tek konser olan Squarepusher konseri, led ekranlarda dönen muhteşem siyah beyaz görselleri ve son albüm Ufabulum'un neredeyse tamamını içeren setiyle benim gibi binlerce gencin zihninde kalıcı hasar bıraktı. Özellikle sahneye çıkışında yaptığı yaklaşık 7-8 dakikalık ısınma turunu bir daha duyabilmek muhteşem olurdu. Konserin şampiyonu “Dark Steering”!!!

 

 

St. Vincent: Birkaç ay önce İstanbul'da izlediğimiz St. Vincent, festivalin en iyilerinden biriydi. Belki İstanbul'daki gibi finalde “Your Lips Are Red” çalıp çıldırmadı ama bu kez başka bir sürprizi vardı Annie Clark ablamızın. Bir The Pop Group cover'ı olan “She Is Beyong Good and Evil” performansıyla biten konserin sonlarında seyircilerin ellerinin üzerinde olan Clark, kocaman topuklularıyla farkında olmadan güvenlik görevlilerini de darmadağın ediyordu.

 

 

Battles: Sadece 15 gün önce Kilyos sahillerindeki konseriyle aynı setlisti çalmış olsa da Battles'ın neden kahramanımız olduğuna dair birçok soru yine cevap buldu bu konserle birlikte. İstanbul'da eş-dost hâlinde izlediğimiz grup, Dour'da neredeyse 8-9 bin kişilik bir kalabalığın karşısında iyice canavara dönüştü ve tek kelimeyle kusursuz bir konser verdi. Grup zaman zaman o kadar gaza geliyordu ki, bazı şarkıları olduğunun iki katı kadar uzun çalıyordu!

 

 

Dinosaur Jr.: Gerçekten “Artık yeter!” dedirten bir konserdi Dinosaur Jr.'ın konseri. Maalesef büyük bir hayal kırıklığından öteye geçemediler ve tüm çamura, sefalete rağmen festivalle ilgili akılda kötü izlenim bırakan tek şey oldular.

 

 

Kastor & Dice feat MC Swift: Dubsteple samimiyetimiz çok ileri düzeyde değil. Hattâ bazen kendisiyle ilgili ileri geri konuşmuş bile olabilirim. Ama öğlen saat üçte Red Bull'un hazırladığı elektronik müzik sahnesinde karşımıza çıkan Kastor & Dice, o zamana kadar dinlediğim en iyi dubstepi dinletti bana. Ne var ki, 10 dakika kadar konser çadırından uzaklaşıp geri geldiğimizde aynı ikilinin yaptığı müziğin dönüştüğü şey gerçekten korkunçtu. Sonunu getiremesek de ilk 25-30 dakikası gerçekten harikaydı.

 

 

Little Dragon: Dour Festival'da üç arkadaş aralıksız dans ettiğimiz tek konserdi Little Dragon konseri. 1 saat süren konserde şarkılar arasında hiç durmadan ve seyircilerinin de durmasına fırsat vermeden çaldı Göteborglu grup. Biz de onlara uyduk ve hiç durmadık. Tek kelimeyle mükemmel bir konserdi.

 

 

Red Fang: Tabiî yedi sahne olunca bildiğimiz her müzik türüne bir sahnede rastlamak mümkün oluyordu festivalde. Mastodon'la turne yapmış olan Red Fang'in önce ses kontrolüne denk geldik ve beğendik. Ardından da harbiden çokça Mastodon'u çağrıştıran şarkılarıyla gaza geldik, biralarımızı devirdik. Metal müzikte en sevdiğim iki şey bir arada Red Fang'de: çiğlik ve düşük tempo!

 

 

The Flaming Lips: Wayne Coyne ve arkadaşları, dört günün finalinde tüm festivaldeki en iyi hava şartlarında çıktılar sahneye. Akşam 8:30'da, mucizevî bir şekilde Flaming Lips için güneş doğdu diyebiliriz. Konser sürekli bir sahne şovu halindeydi. Coyne'un tüm detoneleri yine ortadaydı ama festivalciler için öyle bir atmosfer hazırladı ki Oklahomalı grup, ağzımız açık zıplaya hoplaya izledik. “See The Leaves”i dört beş kez daha çalabilirlerdi, bir taneyle yetindiler. Sağlık olsun.