Bantmag

PUNK ROCK BİLDİĞİMİZ ŞEKLİYLE, 1970’LERİN SONUNDA DOĞDU. BU BİR GERÇEK. TARTIŞMAYA AÇIK OLAN İSE “İLK PUNK GRUBU” UNVANININ SAHİBİ…


Büyük bir çoğunluk bu konuda İngiliz Sex Pistols grubununun tarafını tutarken, deliller aslında punk'ın Atlantik'in öbür ucunda doğduğunu işaret ediyor. New York şehri de şüphesiz İlk Punk Sahnesi unvanının sahibi. Velvet Underground'dan başlayarak New Yorklular punk-rock'un formülünü geliştirmeye başlamış, The Stooges ve the New York Dolls'la da ilerleyerek, sonunda punk'ın şablonu olan The Ramones'e eriştiler. Bu erken döneminde punk-rock, basit rock and rollun her zamankinden daha hızlı ve daha sesli çalınmasından ibaretti. Bu erken dönem punk gruplarının belirgin bir politikası da yoktu, yalnızca üstü örtük nihilist bir felsefeleri. Yalnız bu ortam, sürdürülemeyecek kadar kendine zarar vericiydi. Punk-rock'un önünde bir seçeneği vardı: evrim geçirmek yoksa tükenmek.

Bunu takiben hardcore doğdu. 1980'lerin başında punk, Black Flag gibi grupların mazoşistik tur takvimlerinin sayesinde, artık Amerika'nın tamamına yayılmıştı. Erken dönem punk gruplarının çoğu sefahat marşları söylerken, hardcore, hem öznel, hem de kitlesel bir seviyede politikadan söz etmeye başlamıştı. Washington DC'den çıkma Teen Idles, 1980'de çıkan “Sneakers” gibi hiçbir şeyle pek de ilgisi olmayan şarkılar söylüyordu. Şarkı sözünden örnek vermek gerekirse: “Put your sneakers on and be a kid/ Why don’t you try and have some fun” (Spor ayakkabılarını giy ve çocuk ol/ Neden biraz eğlenmeye çalışmıyorsun). Fakat grubun dağılmasının ardından vokalistleri Ian MacKaye, dünyaca hardcore gruplarının en önde gelenlerinden sayılan Minor Threat'i başlattı. Minor Threat, “Straight Edge” adlı şarkılarında alkol ve uyuşturucudan uzak bir hayat tarzı anlamına gelen terimi yaratarak isimlerini tarih kitaplarına yazdırdı. MacKaye, bu şarkıyı bir sürü değişik zararlı maddeye karşıtlığını ilan ettikten sonra, “Never want to use a crutch/ Always gonna keep in touch/ I’ve got the straight edge” (Hiçbir zaman değnek kullanmak istemiyorum/ Her zaman bağlantıda olacağım/ Straight edge benim) sözleriyle, ayıklığın avantajlarına değinerek sonlandırıyordu. “Straight Edge” de yeni bir deyim yaratmanın yanısıra, 1990'ların sonlarına kadar hardcore'nin çoğunu egemenliği altına alan bir akım başlattı.

Her şeyden önce “straight edge,” semiyotik açıdan, muhteşem bir vaka çalışması. Bu yaşam tarzının katılımcıları eylemleriyle özdeşleşiyor, fakat eylemleri aslında bir eylemsizlik olduğu için (içki içmemek, sigara içmemek, uyuşturucu kullanmamak), “straight edge”cilerin kendilerini tanımlayabilmek için güçlü bir sembol sistemine ihtiyaçları oluyor. “Straight edge”nin en önemli sembolü olan “X,” genellikle her elde birer defa veya üçlü bir formatta görülüyor (straight edge aynı zamanda sXe olarak da kısaltılıyor). X sembolünün kullanımı, barlardaki tüm yaşlara açık konserlerde 18 yaş altı gençlerin ellerine girişte çizilen “X” harfinden geliyor. Bu bağlamda X'ler utanç verici bir iz oluyor, barmene bu kişiye servis verilmeyeceğini işaret eden bir işaret. Straight edge ise bu X'leri bir şeref rozeti hâline getirerek yeni bir kullanıma koşuyor. Bu X'ler, “drug-free” (uyuşturucudan bağımsız) teriminin çeşitlemeleriyle beraber şapkalardan tişörtlere, çantalara ve hattâ çoraplara kadar tüm straight edge ürünlerinin üzerinde bulunabiliyor. Bir de hepsinin olmasa da birçok straight edge gencinin bu yaşam tarzında ölümlerine kadar devam edeceklerini ve savaşacaklarını beyan eden dövmeleri oluyor. Bu militanlık da, semiyotik açıdan, bu akımda oldukça popüler olan asker şapkaları ve kamuflaj şortlarına yansıyor. Bu asker kıyafetlerinin ve şarkı sözlerinde yaşama, savaş benzetmesinin sıkça kullanımı, açık bir savaşma isteği belirtiyor.

Savaşıyorlar da. Müziğin agresif doğası nedeniyle, hardcore hiçbir zaman kendini şiddetten uzaklaştıramamıştır. Her zaman konserlere başkalarını dövmek için gelen salaklar olacaktır, ancak hardcore'un başka herhangi bir alanında şiddet, straight edge'de olduğu kadar boy gösterip kabul görmemiştir.  Şiddetin straight edge'deki bu varlığının iki belirgin sebebi var. İlki, bu yaşam tarzına ilgi duyan bir sürü insanın aynı zamanda şiddete ilgi duyması (sonuçta zararlı maddeler kullanmayıp yine de straight edge'den uzak duran bir sürü insan var). İkincisi de, daha önce bahsettiğimiz gibi, straight edge'in kimlikle alâkalı bir akım olması. Yani straight edge bir gençle dalga geçip ona bir bira vermeye çalışırsanız mesela, onun öz kimliğine saldırmış oluyorsunuz ve bu da kişinin kendi kimliğini koruması adına kavgaya dönüşüyor.

Straight edge şiddetinin kendini en belirgin olarak gösterdiği yerler FSU ve Courage Crew adında, Amerika çapında şubesi olan iki kurum. FSU, 80'lerin sonuna doğru, övgüye değer bir şekilde camiayı neo-nazilerden arındırmak amacıyla Boston'da kurulmuştu. FSU'nin resmî açılımının da aslında  “Friends Stand United” (Birlik Olan Arkadaşlar) olmasına rağmen, yaygın olarak “Fuck Shit Up” (Her Şeyin İçine Etmek) olarak biliniyor. Uzun zamandır da ırk adaletini kenara bırakmış olan bu kurum, punk promosyoncularını finansal açıdan sömürerek –promosyoncuları organizasyon üyelerinden birini güvenlik olarak tutmaya zorluyorlar– konserlerde rastgele zorbalık ve şiddet sergiliyorlar. Üyelerini yanda duranlara utanmadan saldırırken yakalayan görüntüler de daha sonra “Boston Beatdown” adı altında paketlenip satılıyor. Courage Crew (Cesaret Tayfası) terimi de aslında kendi içinde bir çelişki: çoğunlukla bir düzine veya daha fazla kişiden oluşan tayfalardan biri dışarı çıkar ve üyelerinden bir iki tanesi de etraftaki sarhoşlarla bir kavga başlatmaya uğraşır. İlk bir iki yumruk atıldıktan sonra da grubun geri kalanı kavgaya karışıp kavgayı tamamıyla cesaret, onur ve mertlikten yoksun ve gülünebilecek derecede adaletsiz bir hâle getiriyor. Hem FSU hem de Courage Crew bu şiddeti en üst raddeye kadar taşıyarak bir dizi ölümün de sorumlusu olmuştur. Bu sebeple de Amerika çapında polis departmanlarında artık Bloods ve Crips çeteleri için olduğu gibi, yerel straight edge toplulukları için de yerel çete profilleri bulunuyor.
           
Bu yaşam tarzının aslen sırf uyuşturucu, alkol ve tütünden kaçınmaktan bahsetmesine rağmen, (bazıları tarafından evlilik öncesi cinsel ilişkiden ve hattâ ev ilaçlarından bile kaçınmanın da bunun içinde olduğu düşünülüyor) straight edge'in ikincil bir odağı da herhangi bir et veya hayvan ürününün bulunmadığı bir diyet olan veganizm. Veganizmi straight edge kültürüne ilk dâhil eden Youth of Today, 1988'de çıkarttığı “No More” adlı şarkısında “Meat-eating, flesh-eating, think about it/ So callous this crime we commit,” (Et-yemek, beden-yemek, bir düşün/ Merhametsiz bir suç bu yaptığımız) demişti. O zamandan itibaren de straight edge camiası hayvan haklarının en büyük savunucularından oldu ve PETA için para toplamak ve farkındalığı arttırmak amacıyla düzenlenen, straight edge akımındaki en büyük isimlerin de çaldığı“Hardcore Against Fur” (Kürk'e Karşı Hardcore) turnesi gibi etkinliklere katılımlarından anlaşıldığı üzeri de PETA'yla güçlü bağları bulunmaktadır.

Ancak, üzücüdür ki, straight edge herhangi başka bir alanda, özellikle cinsiyet konusunda, ilerici bir politik gündemden tamamıyla yoksun. Bu camiada aslında kadınlar da olmasına rağmen, genellikle süs bebek konumuna düşürülüyorlar. Fiziksel çatışmaya verilen önem sebebiyle de, kadınlar erkeklerle aynı seviyede katılımcı olamıyorlar. Kavgaya verilen önemin ve peşinden gelen eril gösterileri ve kabadayılığın bir başka sonucu da, kavgaya katılmak istemeyenleri zayıf gösteren, rahatsız edici derecede bir eşcinsel düşmanlığı.

Straight edge, Amerikan hardcore'unda hâlâ mevcut olmasına rağmen, bu arenada on yıl önce olduğu kadar dominant değil. Reagan zamanından arta kalan kızgınlık ve hüsrandan sonra 90'ların çoğunda gençlik kültüründe, özellikle de punk camiasında, bir politik aktivizm ve farkındalık patlaması görülmüştü. Fakat, ne yazık ki, dönemin sonuna doğru bu ivme gücünü kaybetti. Hararet yerini ilgisizliğe ve bitkinliğe bıraktı, aynen post-feminizmde görülen, feminizm'in 80'lerde bittiği, kadınların eşitliklerini kazandıkları ve şimdi de her şeyin düzenine geri döndüğü yanılgısı gibi. Riot Grrrl yerini Spice Girls'in Girl Power'una (Kız Gücü) bıraktı ve hardcore'deki idealizmin yerini “hair metal”in sefahati ve hafifçene üstü örtülmüş kadın düşmanlığı aldı.

Straight edge gruplarının çoğu bu kimlik politikasından uzaklaşan genel kültürel değişimi yansıtarak, inançlarını yaymanın dışında adımlar atıp 90'ların carpe diem zihniyetiyle yola devam etti. 90'ların katı straight edge gruplarının arasında belki de en ikonik olanı da, modern hayatın yolsuzluğuna karşı kendi cihatlarını yaymaya çalışan Earth Crisis'ti. 1993 tarihli “Firestorm”da şarkıcı Karl Beuchner “Violence against violence, let the roundups begin/ A firestorm to purify the bane that society drowns in” (Şiddete karşı şiddet, gruplaşmalar başlasın/ Toplumu içinde boğulduğu afetten arıtmak için bir yangın kasırgası) diye çıkışmıştı. Ancak burada kullanılan dil –gruplaşmalar, yangın kasırgası, arındırmak– Hitler'in Nihai Çözümü'ne geri dönüyor. İlerici bir seçeneği yansıtmanın çok uzağında duran bu straight edge düşüncesi et endüstrisinin hayvan sürüleriyle başa çıktığı gibi insanlıkla uğraşmayı ön görüyor. Bunun tam tezadı, 2000'li yıllarda straight edge'nin kurtarıcıları sayılan ve topluluk psikolojisi yerine kişisel tercihi ve sorumluluğu vurgulamayı seçen, Boston's Have Heart da 2006'da çıkan “Mobbed With Mind” şarkısında şöyle demişti:
 

It's the absentminded fool who's afraid to think,

To extend an open hand, to dare to earn a thing.

It's the gift inside your head you can't take for granted

Because an unexamined life is a seed unplanted.

As the animals, they can't reason, but as humans we can,

So are you just a wild animal or a rational man?

Our bodies take you nowhere, might does not make right.

There's a gift inside your head called your mind.

 

(Unutkan budaladır düşünmekten korkan

El uzatmak, kazanmaya cüret etmek

Değeri bilinmesi gereken hediyedir, kafanın içindeki

Çünkü gözden geçirilmemiş bir yaşam, ekilmiş bir tohumdur.

Hayvanlar olarak düşünemezler, ama insanlar olarak biz yapabiliriz

Söyle, sadece vahşî bir hayvan mısın, yoksa rasyonel bir insan mı?

Vücutlarımız sizi bir yere götürmez, kuvvetten doğruluk çıkmaz.

Kafanın içinde bir hediye var, aklın.)


Straight edge de Hıristiyanlık gibi, tanınmayacak hâle gelene kadar saptırılan, fakat özünde harika bir fikir. Nasıl bir şekilde İsa'nın dışlanmışlara olan koşulsuz sevgisi Kilise tarafından onaylanan bir eşcinsel düşmanlığına dönüştürüldüyse, Ian MacKaye'nin kaçınma tercihi de birkaç seçkinin yürüttüğü örfî idareye dönüştürüldü. Ancak bir adım geri atıp bakarsak, straight edge ellere çizilmiş X'ler değil, insanın kalbi ve aklıyla ilgilidir. Straight edge, medyadan, toplumdan ve hattâ straight edge'in kendisinden sana verilenleri sorgulamaya açık olmaktır.