Bantmag

"GİZLİ ZEVKLER: GOO GOO DOLLS YAZI PAUL OSTERLUND
SANIK SUÇLU BULUNMAMIŞTIR: GOO GOO DOLLS’A KARŞI BESLEDİĞİM BİTMEYEN SEVGİ...

Goo Goo Dolls’u ilk okuldan beri çok severim. Müziği muazzam bir pop hassasiyetine sahip. Henüz büyük sükse yapmamışken bile bu böyleydi. Grup elemanları elbette sıkı birer the Replacements hayranıydı. Ve sonra dünyanın en tuhaf albüm kapağıyla birlikte A Boy Named Goo isimli albüm 90’ların ortasında geldi. Dokuz yaşında radyo dinlemeye başlamışken bu albümden çıkan single’ları duyduğumu hatırlıyorum. "Name" isimli balad, henüz açmakta olan genç kalbimde kendine hemen yer bulmuştu. O şarkı bugün bile beni mahvediyor. O zamanlar en yakın arkadaşımın ailesinde bu albüm vardı. Onlarda kalıp Sega Genesis oynadığımız gecelerde teybe takardık. Gitarist ve solist Johnny Rzeznik’in insanı rahatlatan, ılık bir sesi vardı. Ayrıca korkunç bir saç kesimi olmasına rağmen gerçekten çok yakışıklı bir adam. Ondan erkeksi bir şekilde hoşlanıyorum diyebilirim. Ortaokuldayken grubun en meşhur şarkısı "Iris" çıkageldi. Benim yaşımda olup da (20’lerinin ortasında) bu şarkıyı sevmeyen veya duyduğunda nostaljik hissetmeyen biri varsa ya yalan söylüyordur ya da kalpsizin tekidir. Parça inanılmaz derecede dramatik bir parça ve gökyüzüne kadar uzanan keman/çello bölümlerine sahip. 12 yaşındayken okuldaki ilk slow dansımı bu şarkıyla yaptığımı hatırlıyorum. Bu şarkı bana parçalar arasında tuvalete koşup saçımın güzel gözüktüğünden emin olup, koltukaltım henüz tüysüz olmasına rağmen yeniden deodorant sıkma anılarımı hatırlatıyor. Dizzy Up The Girl isimli albümde harika başka hit parçalar da vardı. "Slide" ve "Black Balloon"u arkadaşımın teyzesinin jipinde, New Mexico’nun yakıcı güneşi yeniden etkisini göstermeye başlarken, okuldan eve dönme yolunda duyduğumu hatırlıyorum. Küçükken herhangi bir albümünü satın almadım. iPod’umda herhangi bir şarkısı da yok. Ama radyoda ya da bir barda otururken duyduğumda çok heyecanlanıyorum. Bazen sarhoş olduğumda yoldan çıkarak onları dinliyorum. Kafanız dönerken bazı şarkıları daha da anlamlı geliyor. Çok sayıda mükemmel pop şarkısı yazdılar. Hiç yoktan bazılarında bir parça punk haysiyeti var. Ama bazıları da romantik bir komedinin fragmanını andırıyor. Gerçek şu ki, Goo Goo Dolls hakkında yazarken kendimi suçlu hissetmiyorum. Aslında dinlemeyi sevdiğim hiçbir şey hakkında kendimi suçlu hissetmiyorum. Neden suçlu olayım ki? Benim dinlediğim şeyin kimseye herhangi bir etkisi yok. Bu yüzden de suçlu olamam. Bununla beraber, gizli zevklere hitap eden çok sayıda grup var. Bu tanıma uyuyorlar. Eminim ki dışarıda benim yaşlarımda olan bir dolu insan var; onları sevdikleri için suçluluk duyuyorlar çünkü onların aşırı masum anılarını canlandırıyorlar. Ne de olsa ilk ortaokul dansı, notlaşmak, annenin seni okuldan alması gibi şeyler pek punk ya da metal sayılmaz. Ama bunda herhangi bir sorun yok. Hayat böyle çünkü. Belki koruma kalkanlarını biraz indirmeleri gerekiyordur.