Bantmag

GEÇEN AYKİ İZMİR SEYAHATİMİZİN ARDINDAN BU ÜTOPİK ŞEHİR VE MÜZİK ORTAMLARINA DAİR BİRAZ ÇENE ÇALIYORUZ, KONUDAN SAPTIĞIMIZ OLMUYOR MU, ELBETTE OLUYOR!

 

Ekin: İşte geldim.

Hakan: Hoşgeldiiiiin!

E: Mevzu neydi?

H: İzmir!.. Görmemiş İstanbullular olarak geçen ay yaşadığımız güzel İzmir deneyiminden epey etkilenmiş olduğumuzdan ötürü dedik ki şu güzel şehir üzerine iki muhabet edelim.

E: Evet geçen ay iki senenin ardından bir İzmir Bant çıkarması daha yaptık, çok zevkliydi. Sırada Eskişehir, Ankara, ilerleyen aylarda…

H: Bu vesileyle 1888'e kocaman teşekkürler. Süper ağırlama ve keyifli ortam için.

E: Evet, her zaman! Tabii parti haftasonu olduğu için birçok İzmirli deniz ortamına kaçmıştı ama olsun.

H: Evet mekânda sadece biz vardık.

E: Ne yaptığımız belli değil di mi!

H: Şaka şaka... Vardı güzel insanlar.

E: Vardı tabii.

H: Sen İzmir'e ilk ne zaman gitmiştin hatırlıyor musun?

E: Yani küçükken çok gitmiştim ama pek hatırlamıyorum onları. En çok hatırladığım zaman Orta 1’de filandım. Ailece gitmiştik, Kuşadası’na gitmeden. Kordon henüz doldurulmamıştı o zaman. Denizatı diye bir bar vardı Kordon'da. Hala da var galiba. Pearl Jam çalıyordu biz önünden geçerken. Annemlerle olduğumuz için oturamamıştık, içim gitmişti. Sahi Kordon ne zaman dolduruldu?

H: Dur bir Aylin'e soruyorum… "Ne bileyim ben" dedi... Ben de bilmiyorum. Ben Lise 1’de gitmiştim. Babam beni matematik öğreneyim diye metametik profesörü bir arkadaşının yanına göndermişti.

E: Oha, çok iyiymiş. Noldu, öğrendin mi bari?

H: Bir iki ders baktık, sonra vazgeçtik karşılıklı, anlaşılınca olayın rengi… Yani matematik kapasitem…

E: Ne tarafta kalmıştın?

H: Gazi Kadınların hemen orda kalmıştım. Fuar zamanıydı. Orayı gezmiştim

E: Evet benim de küçüklükten fuar anılarım var ama başka hiç bi şey hatırlamıyorum.

H: Hatta karaoke makinesi vardı.

E: Vayyst! Karaoke makinası mı! Ben “takada” hatırlıyorum sadece. Anlatsana şu karaokeyi bir…

H: Telefon kulübesi gibi bir şeydi. İçine girip şarkı söylüyordun ve kaydediyordu. Sonra da kaset olarak veriyorlardı performansını. Ben Mustafa Sandal söylemiştim.

E: Oyy, çok iyiymiş! Hangi şarkı?

H: Gün gelip de karşıma çıkınca, başkası varsa dilinin ucunda, ağlatma… Devam etmesem daha iyi. Kaset yıllarca vardı... Sonra kaybettim.

E: Hakan sen de duygusal adamsın vesselam. Benzer model karaoke Galleria Fame City'de de vardı eskiden.

H: Ekin sen şimdi Fame City dersen biz rotayı bambaşka bi yere kırarız ordan da iki saaat çıkamayız. Fame City çok önemli bir dönüm noktasıdır her çocuğun hayatında ama İzmir'den kopmayalım…

E: Evet benim kafa kaçtı yine, tamam sustum. Sen de Kordon'un eski halini görmüşsün o halde? Zaten aşağı yukarı aynı zamanlarda gitmişiz.

H: İşte o tarafları pek hatırlayamıyorum nedense.

E: Peki Google'da Kordon'un ne zaman doldurulduğunu bulamıyor olmam normal mi?

H: Normal değil, yanlış anahtar kelime yazmış olabilir misin? Ama sen şehircisin, hata payın sıfırdır senin.

E: Bilemiyorum, neyse…

H: İstanbullular için bence İzmir ütopik olmaya yakın bir şehir.

E: Evet her gün deniz üstünde olup asla denize giremeyen İstanbullular.

H: Arabaya atlayıp 30dk içinde cennette varabilen İzmirliler. İzmirlilerin şu olayını seviyorum; adamların tek derdi rahat olup güzel muhabet etmek, sosyalleşmek, dokunmak.

E: Biliyor musun? İzmirlilerin de şehrin ortasından denize giremedikleri için şikayet ettiklerini duydum. Antalya'ya özeniyordu onlar da. Pes doğrusu.

H: Yanlız Kordon'dan girilmez Ekin harbiden. O ne öyle? Piiiiiiiiiiis.

E: E girilmez de, Antalya merkezinde deniz çok mu muhteşem sanki?

H: Bilmem hiç gitmedim, hep teğet geçtim.

E: Yani biz de Caddebostan’dan girebiliriz mesela ama giriyor muyuz? Ama İzmir’de yarım saatte o muhteşem denizdesin. Evet, İzmir’de muhabbet çok güzel bu arada.

H: İzmirliler rahatına düşkün insanlar.

E: Güneş çekildikten sonra şargozları hazırlayıp Kordon’da arkadaşlarınla muhabbet etmek güzel. O havayı soluyunca insan gevşiyor.

H: Evet şu memlekette İstanbul'dan başka yerde yaşanmaz diyen İstanbullular için de "al sana" diyor adeta. Mesela Aylin’le minibüste gidiyoruz. Yanımızda oturan kız dönüp “kurabiye ister misiniz” diyor. İzmir'de oluyor bu. Aylin'le kıllanıyoruz, deli mi ne diyoruz. “Yok sağol” diyoruz. Sonra kız “tamam” diyor gülümseyerek. Önündekilere uzatıyor onlar da aynı sevimlilikte alıp yiyorlar hep beraber.

E: Yazık bize ya. Evet, paranoya seviyesi daha düşük olabilir.

H: Nasıl utandık halimizden Aylin ile. Sonra taksiye biniyorsun.

E: Bana taksi deme!

H: Adamlar gülümsüyor Ekiiiiiin! Düşünebiliyor musun? Gülümsüyor ve hal hatır soruyoooor. Neyse aslında biz müzik sayfalarındayız. Şehircilik, turizm veya emlak sayfaları değil.

E: Sen de haklısın.

H: Biraz rotamızı müziğe çevirelim mi...

E: Haydi! Bu arada 1999’da doldurulmuş Kordon. Ve gelelim müziğe…

H: İzmir'den güzel gruplar da çıkar. Ama bu elemanların çoğu İstanbul'a kaçar

ki onlar da haklılar.

E: Evet burada çok arkadaşımız var, oranın hep dar geldiğinden şikayet ederlerdi.

H: Galiba İzmir'de güzel işler yapan bireyler var ama bunun bir bedene dönüşmüş oluşumu yok. Çoğu İzmir’de kalmadığı için sürdürülebilirliği yok.

E: İstanbul’da mutlu oluyorlar mı ondan da pek emin değilim, ama şu an çok yanlış bir zaman İstanbul’da mutlu olmak için zaten, berbat bir dünyada yaşıyoruz çünkü.

H: Sanırım üretken İzmirliler İzmir'i bunaldıkları zaman kaçabilecekleri cennetvari bir sığınak olarak kendilerine saklamak istiyorlar.

E: Bir de hep şöyle derler, İzmir’de bir sürü yaratıcı şey yapıp sadece evinde takılma durumu çok baskınmış.

H: İstanbul'a gelip ya da yurtdışına gidip dağıtıp, üretimde bulunup, çoğalıp sonra da yorulup tatile İzmir'e kaçıyorlar.

E: Yani tam olarak birlikte hareket etme durumu pek olmamış, olmuyor diyorsun di mi? Ya da zor oluyor.

H: Evet sanırım... Yani teşhis koyma derdim yok ama sanırım üretimleri için platform bulamıyorlar İzmir'de. Ya da ulaşabilecekleri insanlar az. İzmir halkı garip olabiliyor kültürel konularda. Örnek vereceğim; Brazzaville konseri düzenlemiştik. Yıllar evvel.

E: Kaç yılıydı? 2005?

H: Evet. BIOS'da olmuştu konser. Yahu giriş 15 TL. Bir de bira dahil. Kapıda da ben duruyorum. Bilet kesiyorum. Pardon kesmeye çalışıyorum. Bel çantam var, içinden paralar sarkıyor falan, terliyorum, hamam gibi hava…

E: Senin için ufak çaplı bir kabusa dönüşmüştü galiba…

H: Yahu gelen herkes mi pazarlık yapar! 10 TL vereyim ama bira vermeyin. 5 TL veririm hadi al beni. Müziği beğenmedim paramı geri versene…

E: Zor ya, her şey bir zor. Oyy... Biz İzmir’de hep 1888’de çaldık. Başka bir konser ortamında hiç bulunmadım. Başka nereler var şu an acaba?

H: Çok her yerde de bulunmak istemeyebilirsin. Brazzaville son parçayı bitirdi.

Adam daha teşekkürünü edemeden alkışlar bitmeden, son desibelde TIESTO girdi DJ.

E: Zaten İzmir’de organizasyon yapanlar da hep mekânlarla anlaşamadığından bahseder, gerçi bu her yerde böyle, sadece İstanbul’da organizasyon yapabileceğin daha çok mekân var. Ama Tiesto ya…

H: O gün İzmir'e karşı olan inancım baya bir dip yaptı ama toparladım sonra neyse ki. Aylin bir de İzmir'deki mekânların sürekli isim değiştirdiğinden bahseder. İnsanlar her sezon yeni mekânlara gitmeyi sevdikleri için.

E: Psikolojik bir değişim yani… Ben İzmir'de bizim Bant partisinden birkaç gün sonra Bomonti Brasserie'de DJ’lik yaparken yaşça büyük bir abi vardı…

H: Evet senin öyle çılgın attığın bir İzmir gecen oldu.

E: Ben tam 80’ler çalıyorum. Abi de baya ilgili 80’lerle. CC Catch koydum. "CC mi bu?" dedi. "Evet" dedim. “86’da Atatürk stadında izledim” dedi ve anlattı. Sandra ve CC Catch 1986’da İzmir Atatürk Stadında konser vermiş.

H: Ne diyosun !

E: Evet.

H: Enfes.

E: Tam da "Cause you are young" zamanı işte, ben de onu çalıyorum. Yani emin değilim, ama aynı konser İstanbul’da olmadı, sadece İzmir yani. Bad Boys Blue da çalmış. Konseri Halit Kıvanç sunmuş galiba… Bir minik "Eurobeat" festivali yani!

H: 1978 senesinde Embryo İzmir Alman Kültür Merkezinde konser vermiş bir de.

Aylin yıllar sonra adamlarla röportaj yapmıştı. Adamlar Aylin'i komünlerine davet etmişler.

E: Ne diyosun!

H: Evet İzmir'de olmuş bomba konserler ama devamı gelemiyor. Bak mesela 90 sonlarında İzmir'den bir kaykay videosu izlemiştim. İzmirli kaykaycıların hazırladığı. İnanılmaz iyiydi. Çalan parçalar da öyle. Bir grup vardı mesela bir yerde konser veriyor… Kasetin sonunda onun görüntüleri vardı. Grup Pavement çalıyordu.

E: Hiç öyle bir video izlemedim, çok güzelmiş, keşke bulabilsek o videoyu.

H: Ya kesin birilerinde vardır ama kimde... Belki bunu okuyan birinden çıkar, bize ulaşırlar.

E: Olur, olur… Ne güzel olur! Grubu çok merak ettim, kimler acaba?

H: Sanırım sonradan İstanbul'a yerleşen Çağdaş'ın grubuydu. "Sonradan istanbul'a yerleşen"! Dikkat çekerim. Aylin yine araya giriyor, bir İzmirli olarak tabii, diyor ki Yücel'in dükkânı vardı...

E: Evet meşhur Yücel!

H: 5 kaset alana bir bedava yaparmış.

E: Klas promosyon. Yücel artık yok di mi?

H: Çekim kasetler üzerine yazdığı el yazısı çok güzelmiş. Onunla İzmir müzik sahnesi baya bişey öğrenmiş ama kapanınca da fena olmuş.

E: Evet, prog rock, caz, metal bir sürü insan ondan çok şey öğrenmiş. Ne zaman kapanmış acaba? Biliyor musun?

H: Eskiden Sevgi Yolu’nda tezgahı varmış. Sonra dükkân açmış.

E: Şimdi baktım, 2003’te kapanmış galiba. Panda Müzik var şu an benim görüp bildiğim. Türkiye’de yayınlanmış kasetlerin hepsi olmasa da büyük bir kısmı hala gıcır duruyor orda ve hiçbir şey olmamış gibi 12 liraya satılıyor.

H: Evet ya kaset arşivi, hahaha, enfes!

E: Acaip gerçekten. Onun dışında sahaf tadında birkaç dükkân var galiba di mi?

H: Yücel Müzik albüm de basmış. Dükkânı kapattıktan sonra da Olimpos'ta mekân açmış. O dükkân şimdi ayvalık tostçusu imiş. Yahu bu Türkiye’nin daha kaç tane ayvalık tostuna ihtiyacı var!

E: Olimpos’taki mekân duruyor mu acaba?

H: Deep Green’miş adı.

E: Peki başka müzik dükkânı biliyor musun sen?

H: Audiofil var, Alsancak’ta. Pek bir şey yok orda, daha çok ekipman, ama biraz plak da var, CD de.

E: Şu an birçok eleman İstanbul, Ankara diye dağınık ama aslen İzmir çıkışlı olan F91W yakın zamanların en güzel İzmir üretimlerinden.

H: Evet kesinlikle. İzmir'in dötünü toplayan onlar oldu resmen. Onların çatısı altında olan gruplar hepsi de iyiler... Yakın dönemden Mermaids, Birdcage, In Between, Kilink bunların da hepsi babalar gibi müzik yapan isimler. İzmir müzik sahne demişken Salih Nazım'ı da ayrı bir yere koymak lazım. Sarp Keskiner'i de tabii. Yani aslında gerçekten içimden oraya yerleşip bir mekân açmak geliyor.

E: Evet, ama konu hep konser organizasyonuna gelince tıkanıyor sanırım.

H: İşte onu diyorum, gidip bir yer açıp denemek lazım gibi bir dürtü var içimde uzunca bir süredir.

E: E sonsuza kadar burada yaşamıycaz di mi?

H: Ben pek öyle sanmıyorum.

E: Kötü bir plan olur.

H: Yazlıkçı falan olmak istiyorum ben ilerde. Komşuyla muhabbet, balkonda otur falan…

E: Terlik, tavla, veranda filan di mi?

H: Evet... Ajans izlerim. Çiçek sularım. Plastik terlikle… Ne diyorum ben yaaaa! Bu Anamur benim ayarımı kaydırdı galiba artık.

E: Evet hadi, şehre dönme vakti Hakan! Bu pislik sizi özledi.

H: Asfaltlardan kazıyın beni Ekin. Biz de o pisliği...