Bantmag

SÜREKLİ YER DEĞİŞTİREN, GÖÇEBE HAYAT TARZINI MÜZİĞİNE DE AKTARAN GREY FILASTINE, DUYMAYI HAYAL ETTİĞİ MÜZİĞİ YARATMAK İÇİN FILASTINE PROJESİ İÇİN YOLA KOYULMUŞ VE HATIRLAYACAĞIMIZ ÜZERE BURN IT ADLI İLK ALBÜMÜNÜ 2006 YILINDA YAYINLAMIŞTI. ŞU SIRALAR YİNE TURNE PEŞİNDE ÜLKE ÜLKE GEZEN FILASTINE’İ İSTANBUL’DA DA GÖREBİLMEYİ UMARAK MUHABBETE OTURDUK.


İlk albümünü 2006 yılında yayınlamıştın ama onun öncesinde Filastine olarak yola koyulman nasıl gerçekleşti?

Proje aslında bir zorunluluğun neticesinde ortaya çıktı. Yaşadığımız çağın karmaşalarını, çatışmalarını anlatan ve şehir hayatının çokkültürlü yaşamını yansıtan yeni bir elektronik müzik türü duymak istiyordum ve bunu ben kendim yapmak zorundaydım. Bunu benim yerime yapacak başka prodüktörler olsaydı ben de müzikle değil de daha çok video çekmekle ya da yazı yazmakla uğraşıyor olurdum. Filastine ayrıca benim son büyük projem olan 25 kişilik the Infernal Noise Brigade adlı gezici grubun da bir uzantısı. Grup o kadar büyüktü ki göçebelik ve değişkenlik üzerine kurulu seyyar bir proje yaratmaya karar verdim.


Projenin adı “Filastine” nereden geliyor peki?

Filastine İngilizce’de kaba ve cahil anlamında bir hakaret olarak kullanılan “phillistine” sözcüğünün okunuşundan geliyor. Aslında Eski Ahit’te yer alan ve o dönem Filistin’de yaşayan insanlara dair önyargılarla yüklü bir sözcük bu. İngilizce konuşan insanların büyük bir çoğunluğu bu sözcüğü bilmiyordur.


Filastine haricinde geçmişte başka ne tür müzikal projelerde yer aldın?

Geleneksel bir Hint davulu olan tabla çalmayı öğrenmek dışında hiçbir müzik eğitimi almadım. Ritim hakkında bildiklerimin hepsini Rio De Janerio’da karnaval gruplarıyla birlikte sokakta çalarken ya da Fas’ta bir köyden öbürüne gezerken yerli müzisyenlerle geçirdiğim zamanlarda öğrendim. Prodüksiyon, kayıt ve efektler gibi teknik konulardaki bilgimi ise deneyimlerle edindim.


Görünüşe göre sürekli bir seyahat halindesin. Sürekli dünyanın dört tarafını dolaşıyor olmak sana kendini nasıl hissettiriyor? Şu sıralarda neredesin?

Seyahat bir hedef değil bir tür yöntem benim için. Herhangi bir amaç olmadan yapılan seyahatlerin hepsi turizmdir bence ve bu da sürekli aç ve canı sıkılan hayaletler için uydurulmuş bir alışkanlıktan öte bir şey değil. Yaptığım müziği türlü işbirlikleri ve sınırları aşan keşifler üzerinden yaratıyorum, o yüzden benim için fiziksel olarak bu sınırları aşmak ve gittiğim her yeri evim hâline getirebilmem son derece önemli bir şey. Son yedi senedir de Barcelona’da yaşıyorum.


Müzikal olarak sana en çok neler ilham veriyor?

Her hafta değişiyor. Bazen sadece 50’li yılların Bollywood filmlerine ait müzikleri dinliyor oluyorum, hemen bir sonraki hafta ise Moombahton ve dubstep dinlemeye koyuluyorum. Ardından da tekrar 70’li yılların Türkçe psikedelik parçalarına kafayı takıyorum mesela.


Şarkı yazma ve kayıt sürecin nasıl ilerliyor?

Bazen kafamda bir ritim ya da melodi oluşuyor ve sonrasında da her şey yavaş yavaş şekillenmeye başlıyor. Müzikle birlikte de müzikal fikri simgeleyecek ve hissi güçlendirecek bir renk, görüntü veya bir olay ortaya çıkıyor. İşin zor kısmı şarkıyı tamamlamak için tüm bunları teknolojik ortama aktardığımda başlıyor. Davulları şarkı besteleme programına kaydediyorum (bunun için Ableton Live kullanıyorum), basları klavyede yaratıyorum ve bazen de farklı sesleri, yaylıları ve üflemeli çalgıları da müziğime dâhil edebilmek için başka müzisyenlerle çalışıyorum.


Hangisini tercih ediyorsun: Sahne mi stüdyo mu?

Bu hangi stüdyo olduğuna bağlı… Çoğu zaman alışılmadık yerlerde kayıt yapıyorum: ormanlarda, fabrikalarda ya da sokaklarda… Bazen de trenlerde, çatılarda kayıtlarımı tamamlayabiliyorum. Bazen bu tür yerler inanılmaz derecede ilham verici olabiliyor. Yine de genellikle sahneyi tercih ediyorum. Yaptığın müziği paylaşmak o işi yapmanın en keyifli kısmı…


İstanbul’a gelme gibi planların var mı? Burada da bir Filastine performansı izleyebilecek miyiz?

Evet, evet, evet! Umarım bu gerçekleşebilir çünkü İstanbul’da daha çok vakit geçirebilmek istiyorum. Şimdilik hiçbir şey belli değil ama belki sonbaharda, ekim ayı civarında oraya gelme ihtimalim olabilir.


Gündeminde sırada neler var?

Ocaktan beri turnedeyim ve 2013’e kadar da turne için yollarda olmaya devam edeceğim. Bu yılın sonunda Japonya, Endonezya ve Avusturalya gibi ülkelerde konserlerim olacak. Bir yandan da sesler aracılığıyla müdahale etmeyi benimseyen aktivist eylemler için yeni araçlar üretiyorum. Bunlardan biri de Sound Swarm, şu ara sürekli onunla meşgulüm.