Bantmag

AXL ROSE’UN SURATINA BAKINCA NE GÖRÜYORSUNUZ?

                                                  

Rock and rollun yanına seks ve uyuşturucuyu geri koyan adamı mı? Piyanosunun başındaki bir balad sihirbazını mı? Kötülüğün gerçek ötesi bir ifadesini mi? Anlaşılmaya ve sevgiye muhtaç kalmış yalnız bir adamı mı? Bir daha eşi benzerinin bu dünyaya gelme ihtimali olmayan bir idolü mü? Bir güzelleme de Sinead O’Connor’dan gelmiş aslında, “Onu evime çağırıp, bir kâse çorba ikram etmek istiyorum.”

 

Aslında birçok mega rock yıldızı gibi Axl Rose da yıllardır o kadar korkunç bir adamın temsilini yapıyor ki, komşunuz olsa (bir de tabiî “Axl Rose” olmasa), yüzüne bakmazsınız yani. Aile içi şiddet deseniz, o biçim. Eski sevgililerini hastanelik edişinin haberlerini defalarca kez okuduk. 20 korumayla etrafa şiddet saçarak gezen bir adam. Hayranlarından, çalışanlarına, güvenlik görevlilerine, Tommy Hilfigher’a dövmediği insan kalmadı. Onun varoluşunu protesto eden ve müzikal tavrını resmen bunun üzerine inşa eden Nirvana elemanlarının üzerine korumalarıyla kaç kere yürüdü kim bilir... Axl’ın zaten yıllar içinde tepesini attırmadığı grup kalmadı. Depeche Mode dâhil. Depeche Mode elemanlarıyla tanışıp birlikte takıldığı gece Axl’ın bir domuzu avlamasıyla sonlanınca, sıkı birer vejetaryen olan Depeche Mode’cular, “Zevk için hayvan avlayan biriyle beraber anılmak istemiyoruz” şeklinde bir basın açıklaması yapma gereği duydular. Öyle bir adam ki, hayranları onunla tanışmak için kaldığı oteli fahişe numarası yaparak arıyor ve hop diye odasına çıkabiliyor. Bu dâhiyane fikri akıl ettikleri için de ondan büyük takdir görüyorlar. “One in a Million” şarkısının aşırı faşist ve seksist tınlayan sözleriyle ilgili meşhur polemik var mesela bir de... Axl bu sözleri siyahlara karşı ırkçı bir söylem yaymak için değil, kafasını bozan birkaç olayla ilgisi olan birkaç kişiye yönelik olarak yazdığını söyleyerek bir sırtımızı sıvazladıydı.

 

Peki, tamam, yeter. “Bunun adı ROCK AND ROLL geri zekâlı!” diyebilirsiniz. Doğru. Rock’n’rollda bir şekilde her şey mubah değil mi? Bir de şöyle bir şey var. Adamın müziğine hayran olmak için yaptığı her hareketin altına imza atmak gerekmiyor. Doğru. En azından müziksever birçok insan bu fikri savunuyor. Çünkü bu adamın yazdığı müzik ve melodiler içinde büyüyerek hayatın anlamını yakalamış milyonlarca hayran var ki Axl’ın yazmış olduğu şarkı sözlerini tek geçecek de çok fazla insan var. Sonuçta bu insanlar eve gidip sevgililerini dövmüyorlar. Hattâ bu insanlar arasında Axl’ın bir pislik olduğu konusunda hemfikir olanların sayısı azımsanamayacak kadar fazla olabilir. Ama bu onların dertleri olmayabilir. Müziğe kapılmanın bazı insanlar için bununla herhangi bir bağlantısı yok çünkü. Müziğin kendisinin, temsil edebildiği şeylerden daha üstün olması sizce de çok acayip ve bir yandan da etkileyici bir şey değil mi?

 

İsmini vermeyen bir Guns ’N Roses hayranı cevaplıyor:

 

Axl aslında çok fena bir adam ya, hayranları nasıl başa çıkıyor bu durumla?

Ya bu tamamen rock’n’roll kafası. Onun dışında değerlendiremezsin. Adamın ne olduğu sıkıntı değil, çünkü performans o kadar iyi ki... Aç bak iki konser görüntüsü seyret. Tüm isyan orada var, ve bu seni de isyana taşıyor.

 

Mesela Rio konserinde şarkıların sözlerini unutmuş, bir ton rezillik olmuş diye videolar dolandı…

O Axl’ın bittiğine dayalı geyikler tamamen saçmalık. Yok “şarkıyı şöyle söylemiş”, “unutmuş”, geçeceksin onları. Unutmak değil o, hani an gelir kendini bile unutursun ya, onun gibi. Morrison sahnede mastürbasyon yapmıştı ya, onun gibi işte. Rock’n’roll böyle bir şey…

 

Sahneye üç saat geç çıkıyor, sinirlenmiyor musun?

O sahneye üç saat geç çıktığında onun kadar isyandasın sen de. Sen ona küfrediyorsun, o da sana.

 

Eski grubu da çoktan onu bıraktı gitti, yalnız kaldı Axl…

Axl olmadan onlar pek bir şey olamıyor ne yazık ki. Yani Slash muhteşem bir gitaristti, ama ondan çok var maalesef. Patron Axl. Farkı yaratan, onun tavrı. Ayrıca çoğu Guns şarkısını Axl piyanoda besteledi, çok farklı bir grup hikâyesi var yani burada. Şu anda sadece Izzy var. Yani grupta yok da, turnelere katıldı arada.

 

Evet, ilginç. İlk ayrılan o değil miydi gruptan aslında?

Evet, ilk gitti ama arkadaşlıklarını korumak adına gitti. Grup fazla popüler olduğunda “indie” kafasında ayrılmıştı.

 

 

Rock müzik ve politika. İkisini ayrı düşünemezsiniz. Başkaldırı, rock’un ortaya çıkma sebebinin ta kendisi nitekim. Ama her müziği bir keseye koyup, “bu müzik şunu ifade ediyor” da diyemezsiniz. Rock müzik tarihi politik anlamda sayısız farklı fikir ve beraberinde gelen çelişkilerle dolu. Büyük ihtimalle popüler olma arzusu taşıyan her şeyde aynı oranda çelişkiye yer var zaten. Kimisi bu çelişkilerle baş edemiyor, kimisinin paranın kokusunu alınca çelişki melişki umurunda olmuyor. Bir de grubun asıl kişisi olma sendromu ve ağır uyuşturucu gibi doğrudan etkili faktörler var. Onları unutmayalım.

 

Bunları rock müzik üzerinden düşünmek kolay çünkü gürültülü olan müzik başından beri dinleyiciye belirli önyargılar empoze etti. Çünkü en basitinden, bu dünyanın aktörlerinin çoğunluğu erkeklerden oluşuyor ve bu şekilde pazarlanıyordu. “Özgürlük kapısı” olarak tanıştığımız rock müziğin özgürlükleri kısıtlamada da bir numara olabileceğini böylece zaman içinde deneyimlemiş olduk. Benzer çelişkiler pop müzikte de yok muydu? Tabiî ki vardı. “Happy Nation”ı (Mutlu Bir Ulus) dinlerken kim Ace of Base’in Ulf Ekberg’inin bir Nazi sempatizanı olduğunun farkındaydı ki? 

 

Axl Rose’a dönelim… Axl Rose’un suratına bakınca insanın ister istemez hayatı film şeridi gibi gözlerinin önünden geçiyor. Çünkü Axl hem gerçek anlamda rock’n’rollu çığırttıran, hem de hâlâ aktif olmayı sürdüren sayılı rock müzik idolünden biri. İlginçtir ki kendisi “Kill Your Idols” (İdollerinizi Öldürün) tişörtüyle bizi idollerimizden ilk soğutan kişi aynı zamanda. Öyle geliyor ki, yeni müzik Axl gibi bir figürle daha çıkagelmeyecektir. Axl gibi “kötü” bir çocuğa bir daha bu kadar “iyi” bir müzik yaptırmazlar sanki. O yüzden temmuzda Axl’ı tekrar gidip görmekte fayda var.