Bantmag

LAURA SANDERS’IN İNSANI ÜRPERTEN GERÇEKLİKTEKİ KIYI KARELERİNİN PEŞİNDEYİZ.  

 

Söz konusu Laura Sanders olunca, insanların su içinde yüzerken kafalarını yukarıda tutmak için harcamakta olduğu çaba ve yüzlerinin şekilden şekle girmesi hakkında dakikalarca düşünebilirsiniz. Bunun için iyi bir zamanlama olduğuna karar verdik ve kendisine sorularımızı yönelttik.

 

Zaman içinde tarzın ve motivasyonlarının nasıl evrimleştiğini kısaca anlatabilir misin?

Uzun zamandır insan resmi yapmak ilgimi çekiyor. Başlarda Lucian Frued ve Eric Fischl gibi ressamlardan etkilenerek başlamıştım. Geçtiğimiz on yılda insanları çeşitli manzaralar içinde çizmeye odaklanmaya başladım. İnsanları dış ortamlarıyla daha bir bütünleştirmek istiyorum. İnsan figürünün formu ve vücudu ne kadar önemliyse, onu stüdyo ortamından çıkartıp bir ortama gömmek de o kadar önemli ve bir o kadar da heyecanlı bir hâl aldı. Belirli bir an içinde çevrenin insanlar üzerindeki etkisi ilgimi çekiyor. İnsanoğlunun dünyayı nasıl değiştirmekte olduğunu devamlı olarak gözlemliyorum, ama benim resimlerimin asıl odaklandığı şey bu çevrenin insanları o an nasıl etkilemekte olduğu.

 

Resim yapmaya gönül vermiş bir sanatçı olduğunu biliyoruz. Başka alanlarda da çalıştığın oluyor mu? Ya da oldu mu?

Sanat okulundaki çalışmalarıma seramik sanatçısı olarak başlamıştım ve son zamanlarda monotiplerle birşeyler deniyorum. Önümüzdeki günlerde, yükselişteki sanatçıların sınırlı sayıda işlerini üretmek için Brooklyn’de işe koyulan bir baskı atölyesi olan Forth Estate ile ortak birşeyler yapmak gibi bir fırsatım olacak. Bu süreci iple çekiyorum.

 

Resimlerine fotoğraflarla başlıyorsun. Fotoğraflara ânı çekmek olarak mı yaklaşıyorsun? Yoksa kareleri sahneliyor musun? Nasıl başlıyor süreç?

Evet, kareleri önceden sahneliyorum. Kafamdaki fikirleri ifade ettiğini düşündüğüm bir görüntüyle yola çıkıyorum. Modellerimi çekim yapacağım ortama getirdiğimde genellikle tekrar ederek yapmalarını istediğim belli hareketler oluyor. Onlara bu hareketleri yaptırırken yüzlerce fotoğraf çekiyorum. Çok belirli bir fikirle yola çıksam da, fotoğraf beklenmedik şeylerin işin içine girmesine olanak sağlayan bir ortam. Bir fotoğraf çekimi sırasında aslında odak noktası olarak planladığım bir şey bazen kafamdakinden farklı bir yerde sonlanabiliyor. Sonrasında da çektiğim fotoğraflarla saatler geçirerek en iyi duyguyu hangilerinin verdiğine kafa patlatıyorum.

 

Resimlerdeki kompozisyonlar neticede tek bir fotoğraftan mı yola çıkıyor? Son resim nasıl şekilleniyor? Resimler fotoğrafların tıpatıp aynısı mı? Yoksa değişiyorlar mı?

Çoğunlukla resimlerde tek bir kompozisyonu oluşturmak için birçok fotoğraf kullanıyorum. Hareketle ilgilendiğim için, bir dizi fotoğrafı kenara ayırıyorum. Böylece onları daha rahat birleştiriyorum. Mesela en ilginç gözüken su dalgası ve modelin en iyi durumu ifade ettiği fotoğraflar farklı olabiliyor. Ayrıca, çok farklı çekimlerden fotoğrafları da bir arada kullanabiliyorum. Gözle gördüğümüz şeyler kamerada gözüktüğünden farklı olduğu için, aynı fotoğrafın farklı pozlarını ya da önceki hâlini kullandığım oluyor çoğu zaman. Kompozisyonun resimde fotoğrafa göre nasıl farklı olduğu konusuna gelince, çektiğin karelerle kısıtlı olmama durumu en büyük avantaj. Resim kompozisyonlarında yaratabileceğin sonsuz sayıda varyasyon var.

 

Resimlerin aşırı detaylı ve emek isteyen işler. Dolayısıyla yapım aşamaları uzun birer sürece yayılıyor olmalı. Bu süreç içinde nasıl değişimlerden geçiyorlar?

Şunu fark ettim ki resmi yapma sürecinde en çok gelişen şey bir sonraki resmimle ilgili fikirler. Her resim bir sonraki için beni gaza getiriyor ve inanıyorum ki eğer bu akışı sürdürebilirsem, sonraki işler için heyecanımı koruyabilirim.

 

Heads Above Water (Su Üzerindeki Suratlar) ve Fuel (Yakıt) serilerindeki modeller kim?

Resim kariyerim, kızımla beraber büyüdü. Bu yüzden kızım ve arkadaşları benim için hep bir malzeme kaynağı oldular. Başlarda çocukların resmini çiziyor olmaktan ötürü endişelerim vardı; fazla duygusal gözükebileceğini düşündüm. Ama insan çizen biri olduğum için etrafımda olan bitene ister istemez kapılıyordum. Devamlı koruma rolünü üstlenen bir ebeveyn olarak kırılganlık konusunu çok fazla düşünüyorum ve çocuklar bunu çok iyi temsil ediyor.

 

İnsanların yüzerken kafalarının su üzerindeki görünüşleri gibi bir temaya nasıl kapıldın?

İnsanoğlunun çevresel kaynakları tüketip bozduğunu çok iyi biliyoruz. Benim göstermek istediğim şey de kırılgan olanın bizler olduğu ve bizi çevreleyen şeylerden ayrılamayacağımız. Su tarafından yutulmuş figürler bu fikir adına çok ikna ediciydi. Bir de güneş, rüzgâr ve su tarafından tanımlanıp bozulan suratlar çok ilgimi çekiyor.

 

Çekimleri nerelerde yaptın?

Çevredeki göller ve havuzları kullanıyorum. Bazen kendi arka bahçemde çekiyorum. Fuel serisinde olduğu gibi. Ohio’da yaşıyorum. Ohio’daki birçok göl yapay ve çoğu zaman yüksek oranda bakteri sebebiyle kapalılar. Ama arada suyun daha doğal ve saf olduğu Michigan’a da gidiyorum. Farklı şartlarda ve farklı çevrelerde çalışmayı seviyorum.

 

Mekânların resmini çizerken onlar hakkında neler öğreniyorsun? Fotoğraflarını çizmekten farklı bir ilişki kuruluyor olmalı.

Evet, farklı. Resim yaparken çok uzun süre boyunca mekânla haşır neşir oluyorum ve oradaki insanları ve deneyimi hatırlıyorum. Bir imajı resmetmek için onu çok sevmem gerekiyor. Bence sadece resim yaparken ortaya çıkan bir gerçeklik var. Bir kısmını hatırladıklarından, bir kısmını da gözlemlerden almaya çalışıyorsun.

 

İşlerinde buluntu fotoğraflara hiç yer var mı?

Evet, işlerimde buluntu fotoğraf kullandığım oldu. Ama kendi çektiğim fotoğraflara kıyasla çok daha nadiren. Buluntu fotoğrafları çoğu kez resimlerde hayvanlara yer verirken kullandım. Bir de daha önceleri bulduğum fotoğraflar benim için önemli bir ilham kaynağıydı. Suyla ilgili serilerime ilk kez gördüğüm bir haber fotoğrafından esinlenerek başlamıştım. Bir selin bıraktığı taşkının üzerinde yemek ve erzak alan birtakım kızları gösteren bir kareydi. Bu resmi görünce resmini yapmak istediğim bir dolu şey hayal etmeye başladım.

 

Bugünlerde sana neler ilham veriyor?

Son zamanlarda kafamda Pia Frie’nin resimleri dönüyor. Onun müthiş tabloları resimlerimi daha ileri noktaya götürmek istememe sebep oluyor.

 

Şu an ne üzerinde çalışıyorsun?

Kızım büyüdükçe ben de günümüzde kadın olmanın zorlayıcı taraflarını ve kadın vücudu ve toplumdaki konumu arasındaki ilişkiyi sık düşünür oldum. Yeni resimlerim bu fikirleri daha net olarak irdeliyor. Mekânla kurulan ilişki anlamında değişen çok bir şey olmasa da, kadınların doğayı temsil etmek için nasıl kullanıldığıyla ve her ikisinin de nasıl yıprandığıyla daha çok ilgileniyorum. Bu konudaki fikirlerim Fuel serisi üzerinde çalışmaya ve plastikle aramdaki aşk/nefret ilişkisini keşfetmeye devam ederken daha da gelişiyor.

 

http://laurasanders.see.me