Bantmag

TAHMİN ETMEK GEREKİRSE, MUHTEMELEN “LUKA” VEYA “TOM’S DINER”LA HAYATINIZA GİRMİŞTİR SUZANNE VEGA

 

Ama ondan sonra da aynen o şarkıların beyinde yer ettiği gibi, kendine yavaş yavaş bir yer edinmiştir arkadaş gibi konuşan sesiyle. 80'lerde New York'ta başlayan ve başını çektiği folk hareketinden bu yana şarkıları ve şiirleriyle istikrarlı bir şekilde kendi sesini korumuş, her daim de hikâyeleriyle şehrine ait kalmıştır. Şimdi de 13 yılın ardından, kendisi bu ay tekrar İstanbul'da, 23 Mayıs’ta Salon İKSV’de bizlerle olacak. Hazır vakti gelmişken, tesadüflerle dolu çılgın hayatına ve artık kendimiz kadar uzun kariyerine on maddelik, kısa bir göz atalım dedik.

 

Suzanne Vega, annesi ve babasının farklı mesleklerle uğraşmasına rağmen, müzik dolu bir evde büyümüş. Babasının kendi çaldığı şarkıları ve evde dinmeyen plakların da etkisiyle 11 yaşındayken elini gitara uzatmış, lisedeyken de ilk şarkılarını yazmaya başlamış.

 

Suzanne Vega o New York'taki meşhur “Fame” lisesine gidenlerden. Fakat müziğe olan bu erken atılımına ve sevgisine rağmen, oradayken dans okumuş.

 

80'lerin başında daha ilk albümünü yayınlamadan önce sıklıkla Buffalo'da konser vermeye giderken, promosyon şirketinin ayarladığı bir ailenin yanında kalırmış hep. Ailenin genç kızı da beklenmeyen bir tesadüfle, Ani DiFranco!

 

New York'ta Folk City dâhil olmak üzere Greenwich Village'nin tanınan mekânlarında 80'lerde kendine yer edinmeye başlarken, gördüğü bir Lou Reed konseri, müziğe ve performansa bakış açısını tamamen değiştirmiş.

 

Şarkılarından da bildiğimiz üzere Vega'nın edebiyat sevgisi büyük. Üniversitede edebiyat okumuş, şarkılarda tarihin ve edebiyatın en sevilen karakterlerine atıflarda bulunmuş, şarkı sözlerinin yanısıra da şiirlerini basmış. En son da 2002 yılında Hans Christian Andersen'in çalışmalarını yaymak adına verilen Ambassador unvanının sahibi olmuş.

 

Güç bela plak şirketini ikna ettikten sonra 1985 yılında çıkan kendi adını taşıyan ilk albümü, Steve Addabbo ve Patti Smith gitaristi Lenny Kaye'le kaydedilmişti. Albüm tabiî ki bizim de bildiğimiz üzere hiç beklenmeyen bir başarı elde etti ve kariyerinin başlangıç noktası oldu.

 

Teknoloji denince akla ilk gelen isim olmayabilir tabiî, fakat Suzanne Vega “MP3'ün Annesi” olarak biliniyor. Karlheinz Brandenburg MP3'ü oluşturan kompresyon algoritmasıyla uğraşırken radyoda “Tom's Diner”ı duymuş ve model olarak Vega'nın sesini kullanmış.

 

1989 yılında Glastonbury'de grubuyla çalmaya gelen Vega, kendisi ve basçısına gelen ölüm tehditleri karşısında kurşun geçirmez yelekle konser vermiş.

 

Tekrar teknolojiye geri dönersek, Suzanne Vega sanal âlem fenomeni Second Life’da bir avatar olarak konser veren ilk ünlü müzisyen olmuş.

 

Suzanne Vega şimdi de 2010 yılında kaydetmeye başladığı dört albümlük Close Up serisinin sonuncusu üzerinde çalışıyor. Konularına göre albümlere ayrılmış bu seride Vega, eski repertuvarına geri dönüp şarkılarını baştan yorumluyor.