Bantmag

KAFASI BOZUK ŞARKI SÖZLERİ, AĞIR AKSAK İLERLEYEN DAVUL RİTİMLERİ VE ÇİĞ SESLER YARATTIĞI GİTARIYLA EMMA NIBLETT YA DA SAHNE ADIYLA SCOUT NIBLETT, SON ON YILIN KENDİNE ÖZGÜN STİLİNİ YARATMIŞ KADIN MÜZİSYENLERDEN BİRİ.

 

Niblett’ı türlü acayipliklerle tanımlamak mümkün Onu güzel kılan da tüm bu acayipliklerin sayesinde görünmez olmayı başarıp varlığını sadece müzik üzerinden bizlere sunması… Kendisi, Bant Mag’ın arkaoda işbirliğiyle düzenlediği “Kulaktan Kulağa” serisi kapsamında vereceği bir konser için 2 Mayıs akşamı İstanbul’da olacak. Umarız ki şehirde bulunduğu süre içerisinde bu acayip kadını kolundan tutup da kahve falı baktırmaya götürecek fırsatımız olur.

 

Emma selam! Şu anda neredesin sorularımızı cevaplarken?

Portland’daki evimdeyim şu anda.

 

Aslında İngiltere’de doğup büyüdün ama şu anda Amerika’da yaşıyorsun. İngiltere’yi bırakıp Amerika’ya yerleşmeye nasıl karar verdin. İngiltere ve Amerika’daki hayatın nasıl farklılıkları var senin için?

Dürüst olmam gerekirse, İngiltere’de benim için mutlu bir geleceğin hiçbir şekilde mümkün olamayacağını fark ettim. Sadece müzikal olarak değil, oradayken kendimi depresif hissediyordum. Amerika’ya yaptığım seyahatler sırasında buraya aşık oldum ve kendi kendime düşündüm: Neden olmasın?

 

The Calcination Of Scout Niblett adlı son albümünü 2010 yılında yayınladın. O zamandan bu yana senden herhangi bir yeni çalışma dinleyemedik. Şu sıralarda herhangi yeni bir proje üzerinde çalışıyor musun?

Yeni albüm kayıtlarının tam ortasındayım. Bu yıl içerisinde piyasada olacak.

 

Kayıtlar sırasında seni müzikal olarak en çok neler etkiliyor. Kayıt sürecinin nasıl ilerlediğinden bahsedebilir misin?

Benim için ilham kayıt sürecinden çok daha önce gelmeye başlıyor. Bilhassa da duygusal deneyimlerimden ilham alıyorum. Gitar çalıp şarkı söylemek yaşadığım duyguların üzerinden tekrar geçebilmemi sağlayan en temel yöntem benim için. Bu yüzden kayıtlara koyulduğumda şarkıların oluşmaya başlamasının üzerinden iki, üç sene geçmiş olabiliyor.

 

Müzikal olarak en çok hangi müzisyenlerden etkileniyorsun?

Değişik dönem ve türlere ait pek çok farklı müzikten etkilenip ilham alıyorum. İçlerinden beni diğerlerinden daha çok etkileyen veya daha çok sevdiğim bir müzisyen seçemiyorum.

 

Müziğinde 90’ların Grunge akımından etkileşimler duyuyoruz. Bu dönemin müziğinde seni en çok etkileyen nedir?

90’ların müziğinde en çok hoşuma giden parçalardaki umursamazlık hissi ve çiğ sesler sanırım.  

 

“The Kiss” adlı parçan için Bonnie “Prince” Billy ile çalışmıştın. Önceden planlanmış bir işbirliği miydi bu? Biraraya gelmeye nasıl karar verdiniz?

Kendisine benimle şarkı söylemeyi ister mi diye sordum ve o da evet dedi. Bunun üzerine ben de ikimizin beraber söyleyeceği bir şarkı yazmaya koyuldum. Parçayı yazarken onun şarkı sözlerinden yola çıkıp neler söylemek isteyebileceğini canlandırdım kafamda. 

 

Astrolojiye büyük bir ilgi duyduğun biliniyor. Nasıl başladı bu merak?

Ben 7 yaşındayken babam bana astroloji hakkında bir kitap almıştı ve o zamandan beri astrolojiye takıntılı olduğumu söyleyebilirim.

 

Peki sadece astrolojiyle mi ilgileniyorsun yoksa diğer fal yöntemlerine de inanıyor musun? Mesela Türkiye’de, kahve fincanında kalan izlerden geleceğe dair tahminlerde bulunmak en yaygın fal yöntemlerinden biri…

Her türlü fal yönteminin beni büyülüyor. Astroloji dışındaki fal bakma tekniklerinden de faydalanıyorum. O yüzden Türkiye’ye özgü fal geleneklerinin beni son derece heyecanlandırdığını söylemeliyim. Belki oradayken biri beni bir falcıya götürür?

 

Sürekli taktığın sarı peruğun sahnedeki karakterinin bir parçası haline gelmiş gibi. Bu peruğu kullanmaya başlamanın hikâyesi nedir?

Aslında o peruğu artık takmıyorum. Yani 2005’ten beri… Ama özel bir ceket ya da bir çift çorap gibi, bana kendimi güçlenmiş gibi hissettirecek kıyafetler kullanmaktan büyük zevk alıyorum. Peruk doğal görüntümü değiştirmek için kullandığım birşeydi. Peruk taktığımda, tüm kadın müzisyenlerin başına geldiği gibi, insanların görüntümden yola çıkarak müziğime dair akıl yürüttüğünü değil de gerçekten müziğimi dinlediğini hissediyorum. Peruğun çok da havalı birşey olmadığının farkındaydım. Hatta beni biraz gülünç gösteriyordu ama tam da bu yüzden peruğum benim için çok önemliydi. “Güzel kadın müzisyen” olarak tanımlanmamaya daha çok erken yaşlarda karar vermiştim. Bence bu gerçekten büyük bir engel…

 

Mayıs’ta bir konser için İstanbul’da olacaksın ve sanırım bu İstanbul’a ilk gelişin… Buradayken neler yapmayı planlıyorsun?

Çok heyecanlıyım. Şehrin her yerini görmek istiyorum. Sadece üç gün kalacağım için elimden geldiğince sık dolaşmaya çıkabilmek istiyorum.

 

Son olarak, şimdiden belirlenmeye başlayan projelerin neler?

Az önce de bahsettiğim gibi son albümüm üzerinde çalışıyorum. O yüzden şu sıralarda aklımda bir tek o var.